|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Milli Eğitim Bakanlığı meslek liselilere yönelik katsayı adaletsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla hazırladığı bir tasarıyı TBMM'ye sundu ve hemen peşinden İmam Hatip tartışması başladı. Anlaşılıyor ki bu tartışma sürecek. Ve anlaşılıyor ki bir kesim, bu işi Anayasa Mahkemesi'ne kadar götürmenin yollarını arayacak. Yani Meslek Liselilerin önünde adil bir üniversite yarışı için daha epey uzun bir yol var. Burada birkaç gün İmam Hatip meselesini değerlendirmek istiyorum. Amacım tartışmayı keskinleştirmek değil. Bunun çocuklarımıza bir yararı olmayacak. Aksine, tartışmayı keskinleştirmek, bu işi gerip, hükümeti rejim kuşatması içine alıp sonunda çocukların ümidini bir kere daha hüsrana uğratmak isteyenlerin işine yarayacak. Ben insaflı yürekler bulmak için yazmak istiyorum. Bu ülkede bir tek çocuğun bile heba olması karşısında isyan duyguları kabaran, ama İmam Hatip meselesine yaygın kanaatler içinde yanlış bakan bir yüreğe ulaşabilmek için... İmam Hatip meselesi, bir yönüyle problemli ortaöğretim meselesidir. Yani ortaöğretimin problemli yapısı, önemli bir kısım insan topluluğunda yeni arayışlara yol açıyor ve arayışlar, sistem içinde çalışan İmam Hatiplerle buluşuyor. Ne demek istiyorum? Şu haberi okuyalım: "-Ortaöğretimde Ecstasy şoku" Bu haber 7 ekim 2003 tarihli Hürriyet'in sürmanşetinde yer aldı. Habere göre 9 ilde yapılan araştırma, ilk kez Ecstasy kullanma yaşının 13.4 olarak tesbit ediyor ve Ecstasy'nin daha çok özel okullarda yaygın olduğunu bildiriyor. Ecstasy, gençlerin "uyuşturucu"dan önce buluştukları bir uyarıcı. Ve şöyle bir haber: "-Kürtaj liseye indi" Durex'in geleneksel cinsellik araştırmasındaki bazı tesbitleri yansıtan bu haber de 3 ekim tarihli Sabah gazetesinin eki Günaydın'ın manşetinde 9 sütuna yer alıyordu. Ortaöğrenim çağındaki çocuklarımızı ilgilendiren bu haberleri nasıl okumak gerekiyor? Bu haberleri Türkiye'de bir ebeveyn nasıl okur? Çocuklarının eğitimine karar verirken nasıl duygular yaşar? Bu tür haberlerin nasıl okunacağına bir örnek olarak Can Dündar'ın yaklaşık üç ay önce, 17 Temmuz'da, Milliyet'te yayınlanan "Lolita İhtilali" başlıklı yazısının geniş bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. "Dünkü Milliyet'in 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?.. Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız? Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım: "14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor"muş. Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie'nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bununki gibi dudak istiyorum" demiş. 18'lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara'nın ya da Diesel'in 34 bedenine sığmak... Bunun için yarışıyorlarmış: Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" olduğunu söylüyor: "Ben de anneyim, 18'lik 'lipolu' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip 'Dudağımızı şişir' diyenleri 'Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum." Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı: "Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17'den 11 - 12'ye geriledi. Amerika'da 10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık... Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - seksüel uyarımın artması"... Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta... Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var." "Bu tablo bizim eserimiz!" Evet öyle, kim inkar edebilir! "Topyekün hesaplaşma!" Can Dündar'ın çağrısı bu. Peki nasıl olacak topyekün hesaplaşma? Kim ne zaman yapacak da, "Lolita İhtilali" içinde kurban verilen çocuklarımız kurtulacak? Yoksa göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü mü pörtleyecek!!! Şu görüntü sizde de Türkiye'de Ortaöğretimde bir kimlik, kişilik sancısı bulunduğunu göstermiyor mu? Peki İmam Hatip meselesi neresine oturuyor bu görüntünün? Yarına inşaallah.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |