AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

K R O N İ K  M E D Y A
Yangın haberinde Milliyet'in yakaladığı ayrıntı…

Gazeteciler, Burgazada yangını gibi bütün gazetelerin benzer başlıklar ve benzer fotoğraflarla duyurması kesin olan haberleri hazırlarken, zaman baskısının dışında, "farklılaşma kaygısı"ndan kaynaklanan başka bir baskının altında hissederler kendilerini…
Böyle günlerde gazetecilerin karşısında iki ihtimal vardır: Masa başında müdahalelerle (mesela ekzantrik başlıklarla) farklılaşmaya çalışmak… ya da "olay mahalli"ni daha fazla gözleyerek, olay üzerinde daha fazla yoğunlaşarak ilk anda görülmeyecek bazı önemli ayrıntıları yakalamaya çalışarak farklılaşmak (birincinin "kötü", ikincinin "iyi" gazetecilik olduğunu söylemeye herhalde gerek yok.)

7 Ekim tarihli birçok gazete gibi Milliyet de haberi manşetten işlemişti…. "CENNET YANDI" başlıklı manşet haberde öbür gazeteler gibi olay duyuruluyor, herkesin bakar bakmaz gördüğü kaba hatlar haberde tek tek işleniyordu.

Bu haberin hemen altında, "Bu binalar nasıl yandı?" başlığıyla sunulan "çerçeve"de ise "iyi" bir gazetecilik örneği vardı. Haberin spotlarını ve birinci sayfa anonsu da okuyalım:

"Yangın adanın tepesindeydi, sahilde iki tarihi bina kül oldu!.. Burgazada'nın tepesinde ormanlık arazide başlayan yangının sahil bölgesine nasıl sıçradığı kafaları karıştırdı. Yanan iki köşkün 1. derece tarihi eser olması da şüphe yarattı. Kriz masası yetkililerinin ve belediye başkanının yaptığı 'Yangın aynı anda birkaç noktada başladı' açıklaması da, sabotaj ihtimalini akıllara getirdi."

Milliyet'in fotoğraflarla da desteklediği haberinde sorduğu bu sorular gayet yerinde görünüyor… Kimbilir belki de buradan yola çıkılarak başlangıçta kimsenin aklına gelmeyen noktalara varılacak…

Diyebilirsiniz ki, bir gazete ilk gün fark etmeseydi de bir şey değişmeyecekti; O iki binanın yanmasının "tuhaf" olduğunu ikinci gün, alevler soğuyunca herkes fark edecekti… Tamam da, gazetecilik bir yanıyla bazı şeylerin "alevler soğumadan" fark edilip duyurulduğu mesleğin adı değil mi? (A.G.)


Star'ın 'Snowball'u

Orwell'in ünlü romanı "Hayvanlar Çiftliği"ni okuyanlar, "devrim sonrası" dönemde her suçun üzerine yıkıldığı Snowball (Kartopu) adlı beyaz domuzu mutlaka hatırlarlar… "Hayvan politbürosu"ndan gelen baskılarla her seferinde "suçunu itiraf eden" Snowball, Stalin döneminin "İdamdan kurtulmak için işlemediği suçları itiraf eden" rejim kurbanlarını simgeliyordu…

Star gazetesinin her melaneti AK Parti iktidarına bağlayan ve bu nedenle hiç inandırıcı olmayan "muhalefet" yayıncılığı, Orwell'in romanındaki "Politburo" suçlamalarına çok benziyor… Bu yayıncılık bazen öyle noktalara varıyor ki, okurların bunları gülümsemeden okuması mümkün değil… İşte son örnek… Star gazetesi, birinci sayfasının tamamını ayırdığı "Burgazada yangını"nı başlık ve spotta bakın nasıl sundu:

"KINA YAKIN… İstanbul da sonunda 2B'den nasibini aldı. Şehrin akciğeri olan Burgazada kundaklandı. Birkaç yerde başlayan yangın, lodos yüzünden tüm adayı sardı. Yalnız ağaçlar değil evler de kül oldu… 'Para gelsin' diyerek 2B'yi gündeme getiren AKP Hükümeti'ne satacak koskoca bir ada çıktı…"

Birinci sayfadan başlayıp üçüncü sayfaya taşan uzun haber metninde yangınla 2B arasında kurulmuş bir bağlantı yok. Belli ki haberi hazırlayan 10 kişilik ekibin aklına gelmemiş böyle bir şey; tıpkı Türkiye'de yayımlanan başka hiçbir gazetenin de aklına gelmediği gibi… Zaten biliyorsunuz; bu tür "kuş kondurmalar", dönemin ruhuna ve patronun çıkarlarına uygun olarak Yazıişleri tarafından gerçekleştiriliyor… Uysa da gerçekleştiriliyor, uymasa da gerçekleştiriliyor… (A.G.)


Gazetelerde 'Tezkere' meselesi

Manşet ve sürmanşetler açısından "Tezkere"nin en fazla heyecanlandırdığı iki gazete: Hürriyet: "86 YIL SONRA BARIŞ İÇİN".

Tercüman (Ilıcaklar): "Yolun açık olsun Mehmetçik".

* * *

"Merkez medya"da "Tezkere"nin Meclis'ten geçmesinden (olumlu anlamda) en çok etkilenen üç köşeyazarı:

Ertuğrul Özkök (Hürriyet): "Türkiye bu yüzyılın ilk önemli tarihi kararını aldı. Ve doğru olanı yaptı. (...) Yanıbaşımızda tarih yeniden yazılıyor. Bizim açımızdan 1917'de kapanan bir sayfa, başkaları tarafından yeniden açılıyor. (...) Bu kararı alan milletvekillerinin vicdanı rahat olsun."

Hasan Celâl Güzel (Tercüman-Ilıcaklar): "Şurasını hiç unutmayalım: Esas hedefimiz Türkiye'nin sıradan bir Orta Doğu ve Balkan ülkesi değil, bir 'Merkez Ülke' olduğu şuuru ile hareket ederek bölgedeki etkinliğini arttırmasıdır. (...) Irak'a mümkün olduğu kadar fazla asker göndererek geniş bir bölgede söz sahibi olmak lâzımdır. (...) Türk Milleti'nin Mehmetçiğin yanında olduğu, tertip edilecek bir milli ve manevi seferberlik ile gösterilmeledir. TÜSİAD Başkanı gibi saçmalamaktan vazgeçilerek özel sektör bütün gücü ile Irak'ın restorasyonunda görev almalıdır."

Güngör Mengi (Vatan): "Hayırlı olsun, Allah utandırmasın.."

* * *

"Merkez medya"da "Tezkere"ye en şüpheci yaklaşan köşeyazarı:

Semih İdiz (Akşam): "Kaş yapmaya mı, göz çıkarmaya mı gidiyoruz? / (...) Netleşmeyen konuların başındaysa, Türk askerlerinin nereye gidecekleri ve orada tam olarak ne yapacakları hususu geliyor. Yetkililerden bu konuda net yanıtlar alabildiğimizi söyleyemeyiz. Ancak, bilip de açıklamadıklarından değil. Kanımca onlar da bilmiyor."

* * *

"Merkez medya"da "Tezkere"ye ilişkin olarak, en "rötarlı" yazıyı kaleme alan köşe yazarı: Çoşkun Kırca (Akşam): "Geçen defa AKP iktidarı, tezkerenin reddine Genelkurmay'ın sebeb verdiği iddiasını Amerikan çevrelerinde bir hayli yaymak imkânını bulmuştu. AKP iktidarının bu kez bu tarz aldatmacaları tekrarlaması imkânsızdır ve bu tezkere de reddedilirse sorumluluk sırf AKP'ye ait olacaktır. Bunu önlemek için, hükümet üyelerinin ve TBMM Başkanı'nın bu tezkereye karşı çıkmamaları yetmez. (...) AKP grubu bundan sonra açık oylama yoluyla bir baflayacı karar alarak kendi milletvekillerini Meclis genel kurulunda yeni tezkereye olumlu oy vermeye mecbur etmeli ve yeni tezkere de redde uğrarsa hükümetin istifa edeceği başbakan tarafından kendi grubu huzurunda açıklanmalıdır. Meclis genel kurulunda oylama, açık oturumda her milletvekilinin adı okununca ayağa kalkarak oyunu yüksek sesle açıklaması suretiyle yapılmalıdır." (8 Ekim Çarşamba)


Haber aynı, rivayet muhtelif...

Bursa'nın Nilüfer ilçesindeki Fatih Lisesi'nde öğrenim gören H.Y. adlı liseli kız öğrencinin 2 Ekim günü öğle saatlerinde Nilüfer Parkı'nda bir kişiyi bıçakla karnından yaraladığı kesin... 4 Ekim tarihli sayılarının üçüncü sayfalarında habere yer veren dört gazete (Hürriyet, Sabah, Akşam, Dünden Bugüne Tercüman) buraya kadar anlaşıyor... Ama ondan sonrası tam bir muamma...

Başlıkta "LİSELİ KIZLARIN AŞK KAVGASI" diyen Sabah, spotta, kavganın nedenini şöyle açıklıyordu: "Lise öğrencisi iki genç kız aynı erkeğe âşık olunca ortalık karıştı, kan döküldü. On altı yaşındaki H.Y. konuşmak için parka çağırdığı 'rakibe'sini karnından bıçakladı..." (Şunu, not edin: Sabah'a göre, bıçaklanan kızın adı D.Ö.)

Hürriyet ve Akşam'ın haberlerinde ise ise kavganın "aşk kavgası" olduğu yönünde hiçbir ibare yoktu.

Hürriyet'e göre, H.Y., "kendisine bakıp gülen" F.T. adlı kıza öfkelenmiş, onun cep telefonuna "küfür içeren mesajlar" bırakmıştı. F.T. bu mesajları erkek arkadaşı D.Ö.'ye göstermiş ve... Gerisini Hürriyet'ten aktaralım (isterseniz önce Hürriyet'in F.T. ve D.Ö.'sünü Sabah'ın D.Ö.'süyle karşılaştırın): "F.T. önceki gün okul çıkışı D.Ö. ile yürürken, parkta gördüğü H.Y.'nin yanına gidip konuşmak istedi. F.T.'ye bağıran H.Y.'nin çantasından çakı bıçağı çıkardığını gören D.Ö. iki kızın arasındaki kavgayı ayırmak isterken karnından yaralandı..." (Çıkan kısmın özeti: Sabah'a göre H.Y., D.Ö. adlı kızı bıçakladı... Hürriyet'e göreyse H.Y., F.T.'nin D.Ö. adlı erkek arkadaşını bıçakladı.)

Devam ediyoruz... Akşam kavganın nedeni olarak, aralarında Devran Ö.'nün de (Akşam'da öyle) bulunduğu bazı kızların Hülya Y.'nin "sağır ve dilsiz annesiyle alay etmeleri"ni gösteriyordu... Akşam, parktaki kavgada yaralanan kişinin Devran Ö. adlı kız olduğu konusunda Sabah'la hemfikir...

Akşam, Devran Ö'nün savcılıktaki ifadesini de yayımlamış... Şöyle: "(...) Parkta karşılaştık. Bana sataştılar. Beni arkadaşlarıyla birlikte dövdüler. Engelli annem ve babamla dalga geçtiler. Yanımdaki bıçağı salladım. Devran Ö.'ye denk geldi. İsteyerek olmadı."

Dünden Bugüne Tercüman da Sabah ve Akşam gibi bıçaklananın D.Ö. adlı bir kız olduğu iddiasında... Tercüman da savcılık ifadesini yayımlamış, ki bu durumda Hürriyet'in verdiği bıçaklanan kişi bilgisi (F.T.'nin erkek arkadaşı D.Ö.) doğru değil galiba..

Bıçaklamanın nedeni konusunda Tercüman iki telden birden çalıyor... "LİSELİ KIZ BIÇAKLADI" başlığını taşıyan haberin spotunda "Lise öğrencisi kızların erkek arkadaş kavgası kanlı bitti" denirken haberde hiç böyle bir şeyden söz edilmiyor. Haber boyunca kavganın nedeni olarak "gülme, tartışma, alay etme" gibi nedenler belirtiliyor...

Görüyorsunuz: Durum komik ama epeyce de düşündürücü... Küçücük bir ilçede bir olay oluyor, tarafların tümü belli, araya savcı giriyor, ifadeler alınıyor ama olay dört gazetede biribiriyle ilgisiz haberlerle yansıtılıyor... 5N 1K paramparça... İstense bile gerçekleştirilmesi zor bir şey... Ama bizde oluyor... (A.G.)


9 Ekim 2003
Perşembe
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED