AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Acele et Bedri...

Geçen gün, CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını koyan Bedri Baykam'ı desteklediğimi, çünkü "demokrat" bir görüntü vermesine karşın CHP'nin "kemalist" bir parti olduğunu, ancak Baykam'ın liderliğinde aslî kimliğine kavuşabileceğini yazmıştım.

Bedri haklı olarak ciddiye almış.

Gönderdiği basın bülteninde, genel başkan seçilmesi durumunda yapacaklarını anlatıyor tafsilatıyla.

Bedri'nin öncelikli hedefi "solda birliği" sağlamak, bu birliktelikten sağlanacak sinerji ile irticaya kayışı durdurmak... Arkasından da tabii dar gelirli Türk insanının yaşam koşullarını rahatlatacak önlemleri almak, demokrasi ve çağdaş Türkiye'nin önünü açmak gibi "ilave çalışmalar" geliyor.

E, hadi bakalım...

İnşaallah...

Ama elini çabuk tutması gerekiyor.

Çünkü bundan sonraki kurultaylarda daha ciddî rakiplerle boğuşmak zorunda kalacak.

Mesela?

Mesela Kemal Derviş.

Hatırlayacaksınız, Derviş Türkiye'ye davet edildiğinde, uçaktan iner inmez, ülkenin askeri laisizmden çok çektiğini açıklamış, sorunların demokratik çerçevede, "uzlaşma kültürü" içinde çözülebileceğini söyleyerek geleceğin önemli siyasetçilerinden biri olacağını göstermişti.

Temiz ve güler yüzlüydü.

Güven veriyordu.

Ama acemiydi.

Türkiye'nin "özel koşulları"nı hesaba katmadan konuştuğu için de üstüste potlar kırıyordu. Yol arkadaşı İsmail Cem'e attığı "mevzun çalım"da bile temizliğin ve acemiliğin izlerini okumak mümkündü.

Herkes ona, "solu birleştirecek adam" gözüyle bakarken, o tutup CHP'ye girdi.

İyi de oldu aslında.

Gerçi Neşe Düzel'e verdiği talihsiz mulakatta "AKP'ye oy verenlerin büyük bölümünün şeriat istediğini", muhtemel bir AKP iktidarının şeriatı, dolayısıyla askeri darbeyi davet edeceğini, bu durumda "MGK gibi kurumların müdahalesinin meşru" sayılması gerektiğini ve "demokrasinin MGK'ya ihtiyacı olduğunu" söylüyordu ama, süreç içinde o da dönüştü ve daha makul bir seviyeye geldi.

Mesela?

Mesela özgürlükleri savunuyor.

Hükümetin başarılı icraatlarını övüyor.

Kemalizmin çok abartıldığını söylüyor.

Dahası, toplumsal farklılıklardan bir tür "düşman cepheler" türeten ve mensubu olduğu cepheyi sayıca tahkim etmek insiyakıyla "laikleri çocuk yapmaya" çağıran (Bedri Baykam gibi) arkadaşlarına eleştiriler yöneltiyor.

Başka?

Atatürkçülüğün, 1930'ların yasaklarını savunmak olmadığını, hele Atatürk'ün arkasından bir "dogma" bırakmadığını, "1930'ların kavrayışıyla demokrasiyi ikame edemeyeceğimizi" söylüyor.

Bedri hoşlanmayacak ama, şu sözler de Kemal Derviş'e ait:

"Herkes özgürce giyinebilmelidir. Şu da var tabii; türban takan kardeşimiz de, yanında mini etek giyen arkadaşına saygı ve sevgi gösterecek. Bu olduğu andan itibaren bence sorun çözülmüştür."

Derviş, henüz adaylığını açıklamadı.

Açıklamayacak da.

Mevcut şeraitte bunun "karşılığı" yok.

Baykal'ın yanında ve arkasında, "sürekli ikinci adam" pozisyonunda kalmayı tercih ediyor.

Belki de şartların olgunlaşmasını; yani Baykal'ın gitmesini, pusuya yatmış Baykal balonunun sönmesini bekleyen Zülfü Livaneli'nin müzik piyasasına dönmesini bekliyor...


11 Ekim 2003
Cumartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED