|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İmam Hatip konusu aslında çok basit bir konu. Eğer devlet adına şöyle düşünürseniz: -Bu ülkede her çocuğun önü eşit olarak açılmalı . Kanadı olana uçma fırsatı verilmeli. Bu anlayış normal liselinin önünü de açar, meslek liselinin önünü de, İmam Hatiplinin önünü de... Geriye bir tek devletin her çocuğuna uçabilecek kadar ve olabildiğince eşit nitelikte kanat takma sorumluluğu kalır. (Bu alanda ciddi sorun var. Çünkü devletin açtığı orta öğretim kurumlarında ciddi kalite farkı var.) Problem şurada başlar: Kafayı takarsınız bazı çocuklarınıza... Bunların kanatlarını kesmeliyim, çünkü uçunca, hele biraz yükseklere uçunca yaramazlık yapabilirler dersiniz. Sonra başlarsınız yolmaya kanatları... Onlar İmam Hatiplilerdir. Meslek liseliler de, adları İmam Hatipliye benzediği için hışma uğrayanlardır. Devlet anadır, babadır ve böyle bir ayrımı günün birinde (28 Şubat anaforunda) kendi çocuklarına karşı yapmıştır. Tüm statü, tüm eveleme – gevelemeler bu kötü niyeti gizlemek içindir. Meslek liselilere kendi branşlarında ek puan veriliyormuş da, bilmem ne de... İmam Hatiplilere ek puan veriyorsunuz, ama İlahiyat'ın kontenjanını o kadar düşürüyorsunuz ki, İlahiyat'a gitmek için 1.5 milyon insan içinde ilk bine girmek bile kafi gelmeyebiliyor. Hele bir de, mezun olan İlahiyatlı'nın tayinin yapılmadığını, İlahiyat mezunlarının yıllarca tayin için beklediğini düşünün... O zaman, ufku kapalı – kapalı – kapalı görüp daha baştan İmam Hatip'e gitmeyi tercih etmiyorsunuz. Niye düştü birdenbire İmam Hatip'e yöneliş? Ne yapsın çocuklar? Çünkü ufukları boğuldu. Çünkü kanatları kesildi. Bütün soruları doğru yapsan da ancak Van'daki iki yıllık meslek yüksek okulunu kazanabildiğin bir düzen... Sınavın soruları yapmaktan değil, oligarşik bir yapının öfkesinden kurtulmaktan geçtiği bir düzen. Biçilmiş çocuklar düzeni... 30 puanının bir dar geçitte yağmalandığı bir eşkıyalık! İmam Hatiplinin ve ona benzediği için meslek liselinin uğradığı kıyım bu... İstenen de muhtemelen buydu. Okullar açık, ama ufukları kapalı olsun... Üzerine sadece çıkmaz sokak yazılmadığı kalsın... "Efendim, okullar açık ama rağbet olmadı..." Sen nasıl babasın be baba!!! Bu ülkenin çocuklarını sevenler, onlara uçmak için kanatlar ve eşit uçuş alanı verirler... Bırakınız uçabilen uçsun... Şayet siz çocuklarınızın uçabilmesini önemsiyorsanız. Üniversite sınavlarında her çocuk sınava girsin, aldığı puanlar eşit ölçülerle değerlensin ve çocuk şayet yeterli puanı almışsa dilediği yere girsin. Bu basit mantık neden anlaşılmıyor? Diyor ki bir çevre: "Hangi öğrenciyi alacağına bırakınız üniversiteler karar versin. Ve üniversiteler la yüs'el olsun. Akademik özgürlük bunu gerektirir?" Bunun tercümesi şu: "Yani ben gözümün tutmadığını anlamayaym." Ben çıkarları birbiriyle buluşmuş bir dünyayım. Bu hukuk devleti! Bu demokrasi! Hayır bu hukuk devleti de değil, demokrasi de! Bu zulmün öteki adı. Bu oligarşinin daniskası... İşin içinde sadece, İmam Hatip'lerin şahsında bir toplumsal yönelişe düşmanlık var. Bu düşmanlık da ayan beyan görülüyor. Gözlerine ve sözlerine bakın anlarsınız. Gayz, öfke, kin... Bakışlar, ses tonları ve cümleler bunu yansıtıyor... "Devlet biziz, geçit vermeyiz!" Aslında ellerinden gelseydi, böyle bir iktidar oluşumuna da geçit vermezlerdi. Ama sandık icad olduktan ve bu memlekete geldikten sonra "Bu memleketi hep biz yönetelim" hesapları bozuldu... Şimdi toplum iradesinden özerk alanlar oluşturup oraya halk nüfuzunu önleyerek işi götürmeye çalışıyorlar. Bir toplum kesimine yönelik bu "düşmanca" tavrın geleceği yok. Hele bunu devleti kullanarak yürütmek hiç mümkün değil. Bakın süreçler müreçler bir gün bitiyor. Halk iradesi sabırla bekliyor ve sandık önüne geldiğinde – ki er geç geliyor- "halka rağmen"ciliği silip süpürüyor... Sadece Türkiye zaman kaybediyor, nesillerini kaybediyor. Bakınız, halk bir ülkenin en temel gücüdür. Her şeyi halkla yapmak, yaptıklarınızı er geç halka onaylatmak zorundasınız. "Halk sadece onaylar" düşüncesi, her gün biraz daha anlamsız hale geliyor. Çünkü bilişim çağında halk her gün daha çok bilmeye başlıyor. Sizin gözünüzdeki, sözünüzdeki ve ses tonunuzdaki öfkeyi de biliyor halk... Bunların çoook, çok eskimiş öfkelerden geldiğini, Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmadığını, hatta Türkiye'nin ayağına pranga oluşturduğunu ve miadının dolduğunu biliyor halk. Buradan C. Halk P'ne seslenmek istiyorum: -Siz bir siyasi partisiniz ve ancak halkla varsınız. Ama şu andaki duruşunuz, halk iradesini ıskalayan çevrelerle flörtü yansıtıyor. Örtülü bir sürecin hınk deyicilerinden biri gibi görünüyorsunuz. Bu kısır döngüden kurtulamıyorsunuz. Dönüp dolaşıp yukardan aşağı tanzim çizgisine eklemleniyorsunuz. Siz bilirsiniz, bu rolü çok sevdiyseniz, bundan kurtulmanın imkansız olduğuna inanmaktaysanız devam edebilirsiniz. Ama sonunda sizi sandık kıyımından hiç kimsenin kurtaramayacağını bilmelisiniz. Bir ara bir halk adamına "Sizi ben bile kurtaramam" demiştiniz. Sanki o adamın ruhu da size kaderin garip bir cilvesi olarak "Sizi ben bile kurtaramam" deyip duruyor. İmam Hatip düşmanlığının derinliklerine baktığınızda halkın neresine düştüğünüzü anlayacaksınız. Beni anlamaya çalışın... Hükümete çağrı: Lütfen yasal prosedürü sağlıklı işletin. Karşınızda her şeyi göze almış, "halka rağmen"ci süreci örtülü biçimde işletmek üzere bütün silahlarını kullanacak bir direniş odağı oluşacak gibi görünüyor. Mesele yasal prosedürün tıkanması ile içinden çıkılmaz hale gelmesin
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |