|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Biz meşru diyorsak bu iş meşrudur." Bu sözler, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından "tezkere"nin genel kurulda görüşülüp oylanmasından hemen önce, AKP Meclis Grubu'nda söylenmiş. Gazetelerde yer alan haberlere göre, Başbakan, Grup'un basına kapalı bölümünde önce Birleşmiş Milletler'in bugün ne ifade ettiğinden söz etmiş. Başbakan'ın bu konudaki sözleri şöyle: "BM'nin adı var kendi yok. (...) Olsaydı Irak'ta savaşı engellerdi, engelleyemedi. Dolayısıyla BM'nin meşruluk arayışına giremeyiz." Şaşırtıcı olduğu kadar düşündürücü sözler... Hem de tam da, Anayasa'nın 92. maddesinin işaret ettiği "uluslararası hukukun meşru saydığı haller" içine sokulmaya çalışılan bir "tezkere"nin genel kurulda görüşülüp oylanmasının hemen arefesinde... Başbakan devam ediyor: "Biz meşru diyorsak bu iş meşrudur. Önemli olan Türkiye'nin ulusal menfaatidir." Evet, nihayet Başbakan'ın kafasındaki "meşruiyet" kavramının ne anlama geldiği anlaşıldı: Türkiye'nin ulusal menfaatlerine uygun olanlar "meşru"dur. Hatırlıyorsunuzdur muhakkak; bu akıl yürütmeyi Başbakan'dan önce Adalet Bakanı'ndan da dinlemiştik. Açıkca söylemek gerekirse, Başbakan'ın ortaya böyle bir "meşruiyet" tarifi atması –tamamen yanlış olması bir yana- insanı büyük bir hayalkırıklığına sürüklüyor. Tamamen "ulusal menfaatler"den hareket eden, ona dayanan bir "meşruluk" tanımı... Düşünelim; eğer her başbakan meşruiyeti, ya da konumuzla ilgili olarak "uluslararası hukukun meşru saydığı halleri" sadece "ulusal menfaatlare uygunluk" çerçevesinde anlar ve ona göre davranırsa varılacak yer neresidir? Besbelli ki, bu durumda varılacak tek yer "orman kanunu"nun hakim olduğu, yani her milletin uluslararası ilişkilerde "gücü" nispetinde sadece "çıkar"ını gözettiği bir dünyadır... Uluslarası hukuk söz konusu olduğunda kulak verilmesi gerekenlerden birisi olan Radikal'den Turgut Tarhanlı, Başbakan'ın çok veciz bir şekilde ifade ettiği bu "sivil toplum öncesini" andıran hali şöyle yorumluyor: "Ama bu, aslında insanın yeryüzünde var olduğundan beri mücadele konusu olan kaba gücün hâkimiyetinden başka bir şey değil. Ve Türkiye, şimdi, bu tercihinin ileride gerçekleşecek sonuçlarını düşünmek zorunda." Çok haklı bence... "Hukuki bir tercih" özelliğini taşımayan, "meşruiyet" esasını çok kolaycı ve çıkarcı bir biçimde "ulusal menfaatler"in peşine takan böyle bir anlayış, Tarhanlı'nın da belirttiği gibi, aslında üzerinde çok düşünülmesi gereken "siyasi" bir tercihtir. Öyle bir "tercih" ki, artık, deyim yerindeyse "kabınıza sığmıyor" ve kendinize ABD ve İngiltere'yi örnek alarak "büyük oynamaya" karar veriyorsunuz... Türkiye kendisini "yeni düzen"in bu öncüleri arasında görmeye mi karar verdi yoksa? Hadi diyelim ki, buna karar verdi.... Peki Türkiye, yani geliriyle-gideriyle, gelişmişlik düzeyiyle, kaynaklarıyla ortada olan bu Türkiye, nesine güvenerek BM'yi Bush'un bile kullanmaya cesaret edemediği bir dille küçümsüyor ve "uluslararası hukukun meşru saydığı haller"in "çıkar ve güç" karşısında beş kuruşluk değerinin olmadığını ilan edebiliyor? Ben hükümete, vatandaşlarının büyük kısmı yoksul ve dolayısıyla pek çok şeyden yoksun olan Türkiye'yi, dolduruşa gelip de "büyük oynama" zamanı gelmiş bir ülke olarak görmekten kaçınmasını öneririm. Kapatın o "Büyük Atlas"ı! Bugüne kadar zamanını epeyce boşa harcamış Türkiye'nin önüne "tarihe yön verecek büyük bir devlet" filan gibi amaçlar da koymayın... "Tevazu" denilen erdemden uzak düşmek sadece tek tek insanların değil, ülkelerin de başını döndürebilir... Biz kaynakları ve gücü ortada, bugüne kadar kötü yönetilmiş ve enerjisinin çoğu boşa gitmiş, ama en önemli hazine olarak fırsat bulduklarında mucizeler yaratmayı bilen çalışkan insanları barındıran "mütevazi" bir ülkeyiz.... Bu saatten sonra "tarih yazmak" filan gibi bir derdimiz de yok... "Tok" ve "hür" yaşamak için gerekli olan ve ucundan biraz olsun yakalanan "sivil istikrar"ın savaşların tozu dumanı içinde ziyan olmasını da istemiyoruz. "Meşruiyet" bize göre de böyle bir şey!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |