İslam Konferansı Örgütü'nün 10. Dönem Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonunda, Irak konusunda ayrı bir belge yayımlanmazken, zirveden İsrail'in Suriye ve Lübnan'a yönelik saldırıları ile Filistin sorununa ilişkin iki ayrı belge çıktı. Irak Geçici Hükümet Konseyi'nin, daha önce sunduğu Irak tasarısını geri çekmesi üzerine, Irak konusuna, ayrı bir belgede değil, sonuç bildirisinde yer verildi. Sonuç bildirisinde Irak'a ilişkin bölümde, Irak'ın toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve siyasal bağımsızlığının önemine vurgu yapılarak, Irak halkının kendi siyasi geleceğini belirlemekte özgür olduğu kaydedildi. Geniş tabanlı ve tam temsiliyet sağlayabilecek bir hükümetin seçilmesi gerektiği ifade edilerek, BM'nin merkezi bir rol üstlenmesi gerektiğine işaret edildi.

Bildiride, Irak'ın iç işlerinde karışmazlık ilkesi ve komşularıyla iyi ilişkiler kurması gerektiği de vurgulanarak, özellikle uluslararası alanda tanınmış sınırlarla ilgili olanlar olmak üzere mevcut anlaşmalara uyma gerekliliği ifade edildi. İKÖ'nün, BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı son kararı memnuniyetle karşıladığı belirtilen bildiride, aralarında Bağdat'taki Türk Büyükelçiliği'ne yapılan saldırı da olmak üzere tüm terörist saldırılar kınanırken, suç işleyen eski rejim üyelerinin yargılanması çağrısı yapıldı.

'İsrail hukuka zorlanmalı'

Sonuç bildirisinden ayrı olarak yayımlanan bir başka bildiride, İsrail'in Suriye ve Lübnan'a düzenlediği saldırılar sert bir dille kınanarak, BM'nin Ortadoğu'daki şiddeti tırmandıracak bu tür terörist eylemleri önlemek için tedbir alması gerektiği kaydedildi. BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail'i, taraf olduğu anlaşma ve kararlara uyması için zorlaması gerektiğinin altı çizilen bildiride, ABD'nin Suriye'ye yönelik politikaları da eleştirilerek, Washington'un yapıcı bir tutum izlemesi gerektiği belirtildi.

Zirvenin Filistin ve Kudüs hakkında yayımladığı üçüncü bildiride de, Kudüs'ün İslam dünyası için önemine dikkat çekilerek, şehrin ebediyen Müslüman kalacağı, ancak Filistin kontrolündeki bölgelerde üç dinin mensuplarının da özgürce ibadet etmelerinin sağlanması gerektiği kaydedildi. Bildiride, İsrail'in şehrin nüfus yapısını ve Arap karakterini değiştirmeye çalışmasından duyulan rahatsızlık da ifade edildi.