AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
ABD 'tezkere' sonrası neden tavır değiştirdi?
Sorun Türk askeri mi?

Türkiye'yi Irak'a çekmek için aylardır yoğun çaba harcayan Amerika, hükümetin 7 Ekim'de Meclis'ten yetki almasından sonra neden çelişkili tavırlar sergilemeye başladı? ABD, tezkere öncesi Irak'tan Türkiye'ye böylesine bir tepki geleceğini bilmiyor muydu? O zaman neden tezkere çıkana kadar Türk askerini hararetle isterken, tezkere sonrası bundan vazgeçiyor? ABD gerçekten Irak'tan gelen tepkiler üzerine mi geri adım atıyor? Ankara, içinde bulunduğu tuhaf durumu nasıl açıklayacak?

Irak'ta sert tepki ile karşılanan, bölge ülkelerinden destek alamayan, Türkiye'nin Irak'ta istenmeyen ülke ilan edilmesi sonucunu ortaya çıkaran ve Türkiye ile Irak halkı ve bölge arasında "düşmanlık" tezini güçlendiren "tezkere"den sonra ABD'nin "garip" tavrı Ankara'da tedirginlikle izlenirken, "Türkiye oyuna mı getirildi" şeklindeki yakınmalar sıkça duyulur oldu. Ortadoğu'yu Amerika ile birlikte yeniden dizayn etmeye şartlananların şu aşamada Washington'daki tartışmaları izlemekten başka yapabilecekleri hiçbir şey yok. Gelişmeleri etkileme iradeleri de yok. Çünkü; Türk askerini Irak'a çekecek süreç, sanıldığı gibi Irak'a değil, ABD'nin bölgeye yönelik operasyonunda yeni cephe açılmasına ilişkin kararın verilip verilmemesine endeksli. Karar şekilleninceye kadar da Türkiye bu tartışmaları izlemekle yetinmek zorunda.

Türk askeri mi tartışılıyor, Suriye cephesi mi?

Asker gönderme tartışmaları, Irak işgaliyle başlayan süreci Suriye ve Lübnan'a yaymak isteyen "neocon"larla buna karşı çıkanlar arasındaki ateşli kavgayı gözler önüne serdi. Savaşın Irak'la sınırlı kalmasını, ABD'nin "alacaklarını aldıktan sonra" en az zayiatla çekilme sürecini başlatmasını ve ABD'nin İslam coğrafyasına yönelik savaşında kontrolün kaybedilmekte olduğunu düşünenler, Türkiye'nin Irak'a girmesinin savaşın yayılması yönünde bir adım olacağını düşünüyor ve buna karşı çıkıyor.

Amerika'yı tek başına bir dünya savaşına sürükleyen ve Ortadoğu'yu bu savaşın en büyük cephesi olarak gören Yahudi-Hristiyan siyonistler ittifakı ise, Irak işgaliyle başlatılan işgal sürecinin Basra Körfezi'nden Doğu Akdeniz'e kadar genişletilerek Suriye ve Lübnan'ın da denetim altına alınmasını, böylece büyük hedefe doğru yeni bir adım atılmasını istiyorlar. "Neo-faşist kadro"nun Yahudi asıllı üyeleri Suriye cephesini açmak için var güçleriyle çalışırken, Hristiyan sağcı kanadın daha tereddütlü hareket etmesi, dünyada ve Amerikan kamuoyunda yükselen tepkilerden etkilenmiş görünmesi tartışmanın sadece 'neocon'lar içinde de yaklaşım farklılıklarına yol açtığına işaret ediyor.

Mesud Barzani'nin "Türk askeri gelirse Konsey'den istifa ederim" şeklindeki ültimatomu, Geçici Konsey'in tepkisi, Şii-Sünni ve Arap-Kürt ayırımı olmaksızın Irak halkının tüm kesimlerinin karşı çıkması ve bölge ülkelerinin olumsuz tavrı tartışmanın Irakla sınırlı bölümünü oluşturuyor. ABD'nin kararsızlığının temel faktörü bu değil. Çünkü ABD yönetimindeki tartışma Irak'la değil, cephenin genişletilmesiyle ilgili. Eğer şahinler, özellikle de bu ekibin içindeki Yahudi kökenliler, Suriye ile ilgili süreci başlatmayı başarırlarsa Türk askeri Irak'a gidecek. O zaman Barzani veya Geçici Konsey'in itirazlarını kimse ciddiye almayacak ve susturulacaklar. Ancak, cephenin genişletilmesi ertelenirse o zaman Türkiye'nin bölgedeki çıkarlarını veya güvenlik kaygısını düşünen olmayacak ve asker gönderilmesi ertelenecek. Türkiye'ye hiçbir zaman hazmedemeyeceği roller teklif edilecek. Dolayısıyla Türk askerinin Irak'ta yer almasına ilişkin gelişmeleri Irak'a bakarak değil, Washington'un Suriye'ye yönelik tavrına bakarak izleyebiliriz.

Türkiye şantajını kullandı, amacına ulaştı

Olayın çok farklı bir boyutu daha var: Amerika, TBMM'nin tezkereyi kabul etmesiyle amacına önemli ölçüde ulaştı. Bu manevra ile BM Güvenlik Konseyi'nde istediği kararı onaylattı. Aylardır ABD'ye direnen Fransa ve Rusya, Türkiye'nin Irak'a girme girişimi üzerine ABD'ye yönelik itirazlarını sınırladı ve ABD tasarısını onayladı. Washington, Fransa, Almanya ve Rusya'ya karşı Türkiye şantajını kullandı ve bu ülkelerin direncini önemli ölçüde kırdı. Böylece ABD'nin Türkiye'ye fazla ihtiyacı kalmadı. Yani oyuna geldik. ABD'nin tek amacı güvenlik gerekçeleriyle Irak'a yabancı güç sağlamakla sınırlı değildi. Asıl kriz, Güvenlik Konseyi'nde yaşanıyordu ve bu belli oranda aşıldı. Washington ayrıca Türkiye'yi kullanarak bölge ülkelerinin tepki ve şüphelerini de önemli ölçüde dengeledi.

Bu plan şu aşamaya kadar bile Türkiye'ye çok pahalıya maloldu. Irak'ta Türkiye'ye yönelik düşmanlığı besledi. Müslüman ülkelerde Türkiye karşıtlığını pekiştirdi. Türkiye istenmeyen ve güvenilmeyen ülke olmaya sürüklendi. Ankara, Avrupa Birliği'nin merkez ülkelerine karşı ABD'nin şantaj aracına dönüştü. Bu da Türkiye'nin özellikle merkez Avrupa ile ilişkilerinde önümüzdeki dönemde kendini hissettirecek.

ABD'nin Türk askerinden vazgeçmesi halinde Türkiye ne yapacak? Ulusal çıkar, güvenlik ve Irak'ta masada olma hesapları ne olacak? Süreç Irak'ta Türkiye karşıtı yapının oluşmasına doğru gidiyor ve bundan Ankara'nın payı çok büyük. Tıpkı Çekiç Güç operasyonunda olduğu gibi. Ancak "ABD-İngiltere-İsrail cephesi"nin ateşli savunucuları üzülmesin. ABD bugün Türk askerinden vazgeçse bile önümüzdeki dönemde asker için yine Ankara'nın kapısını çalacak. Suriye ve Lübnan konusunda karar alındığında yeniden tezkere ve asker tartışmaları yapıyor olacağız. Irak ve Ortadoğu politikasını ABD-İngiliz-İsrail çıkarlarına endeksleyen Türkiye, bu gidişle kendi güvenliği için aynı güçlerden merhamet dilenmekle yüz yüze kalabilir. Bugün İKÖ zirvesini ve İslam dünyasının geçirdiği bu olağanüstü dönemdeki temsil sorununu yazacaktım. O da başka sefere...


18 Ekim 2003
Cumartesi
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED