|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SUZAN KUCUR ÖREN RİZE
Eskimeyeni bulmak Arayış. İçimizde. Ve rahatsız ediyor. Problem var ama bu problem daha büyük bir problemin parçası. Karşı koyuş bir haykırış mı, yoksa bir öfke mi? Hep beraber karşı koyuşa geçip öfkeyi mi beslemeliyiz? Eskiye eski, yeniye yeni diye ayırmalı mıyız, yoksa eskide yeniyi ve de yenide eskimeyeni mi bulmalıyız? Bir gerçek arayış. Bir gerçek rahatsızlık. Ve bir gerçek insan oluşumuz. Çok soruya tek cevap... Arayış. İçimizde. Ve rahatsız ediyor.
Rollerimizden şikayet var
Kimlik koyamıyoruz. Tarihle şimdi arasında karanlık bir bölgedeyiz. Huzursuzuz. Rollerimizden de memnun değiliz. Eş mi, dost mu, anne mi, baba mı, çalışan mı, idealist mi? Neyiz? hepsi mi, birkaçı mı? Anne isek neden çocuğumuzla dost değiliz?... Bunalıyoruz. İçimizde okyanusa akmak isteyen bir öz; doğarken bir öncekinden aldığımız, onunda bir öncekinden aldığı o öz kıvranıyor.Onu engelleyen bizdeki "ben". "Ben"in derisi, yüreği ya da bilinci. Onun bütünlüğe kayışının ortasında, bir duvar gibi sağı ve solu birbirinden ayırıyor. Acı her tarafımızda. Karşı koyuşla çözüm arıyoruz, acının verdiği bilinçsizliğe sarılarak. Karşı koyuş, feminizm. Karşı koyuş, insanın çağdaş konumuna kadınların öfkeli bakışı. Çünkü ezilişleri ve acıları fazla. Karşı koyuş, çağdaş şekilden ulusal şekle ve de dindar bir şekle kolaylıkla bürünebiliyor. Karşı koyuşun evrensel bir yanı var. Renkleri, ulusları, hizipleri aşıyor. Yüzyılımız besliyor onu. Acaba karşı koyuş arayışımızın şu anki yolu mu? Yoksa sadece onun bir belirtisi mi?...
NOT: Hayata ve kendinize
dair duygu ve düşüncelerinizi bizimle paylaşın.
|
|
|
|
|
|
|