AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İmam Hatipler tartışılıyor

Yarım asrı geride bırakan, iki milyondan fazla mensubu, on milyon civarında yakını, otuz milyona yakın çevresi ve bir çok da sempatizanı olan, mezunları Avustralya ve ABD'den Avrupa'ya, Türk Cumhuriyetlerine kadar yayılmış olarak çeşitli dallarda hizmet veren, farklı yüksek öğrenim görenleri içinden devletin her kademesinde görev almış mensupları bulunan İmam hatip okulları, sanki boş kadrolara imam yetiştirmek için yeni açılmış okullarmış gibi tartışılıyor; yani bazı kimseler, küçük tepesi suyun üstünde, büyük kısmı ise altında bir dağ, bir ada olan bu okulları böyle görmeye ve göstermeye çalışıyorlar. Köpeksiz köyde değneksiz dolaşma kabilinden atıp tutuyor, kesip biçiyorlar. Türkiye'de belli bir kesimin ve anlayışın siyaset yapmasını engellemek için darbelerden tutun yargıyı, medyayı, sermayeyi... kullanarak aldıkları her tedbir geri tepti, o kesim siyaset alanında büyüdükçe büyüdü; İmam Hatip okulları da böyle; kesip budamak ve yok etmek için açıldığı günden beri tedbirler alıyor, planlar yapıyorlar, ama temel düşünceleri ve değerlendirmeleri yanlış olduğu için başarılı olamıyorlar, okulların daha da kökleşip büyümesine yardımcı oluyorlar.

İmam Hatiplerle ilgili düzenlemeler konusunda teklifleri olanların bir kısmını bir iki yazıda ele alıp tahlil ve tenkide tabi tutmak istiyorum. Patronlar kulübünden (TÜSİAD) başlayalım ve eskileri bırakarak yakında yaptıkları bir açıklamayı esas alalım:

Açıklamada hem üniversitelerin önündeki yığılmanın engellenmesi hem de sanayie ara elemanı yetiştirilmek üzere mesleki öğretime önem verilmesi, alan, bölüm ve kol farkı uygulamasının sürdürülmesi isteniyor, arkasından da "dilin altındaki bakla çıkarılıyor": "Bu çerçevede, meslek liseleri olarak tasarlanmış, ancak zamanla bu özelliğini kaybetmiş imam-hatip liselerinin de, meslek lisesi statüsüne uygun bir yapıya kavuşturulması, imam ve hatip ihtiyacını karşılamaya yetecek sayıda imam-hitap lisesinin eğitime devam etmesi ve bu liselerden mezun olanların isterse alanlarında yüksek- öğretime devamı sağlanmalı. Geriye kalan imam-hatip liselerinin, meslek lisesi statüsü kaldırılmalı. Bunlar, gerekli tedrisat ve müfredat uyumu yapılarak normal liseye dönüştürülmeli."

İmam Hatipler "okul" adıyla 1951 yılında açıldığı zaman yalnızca imam ve hatiplik yapacak eleman yetiştirmesi düşünülmüştü. İşin garibi şu ki, 1949 yılında açılan Ankara İlahiyat Fakültesi bile yedi yıl öğrenim gören İmam hatip Okulu mezunlarını almıyordu. Önce bu okulların öğrencileri, velileri ve sahipleri yüksek din öğretiminin kapısını zorladılar, İlahiyat almamakta diretince Yüksek İslam Enstitüleri açıldı. Halkın İmam Hatiplere rağbeti gün geçtikçe artıyor, beden ve mal ile yaptıkları önemli fedakârlık neticesinde okulların ve öğrencilerin sayısı çoğalıyordu. Müslüman halkımız, resmi ideolojinin, toplum hayatında dine verdiği yeri beğenmiyor, resmi tutum ve milli eğitim politikası sosyal gerçeklikle uyuşmuyor, beklentileri karşılamıyordu. Yöneticilerin, bütünüyle milli eğitimde ve okullarda beklenen değişikliği yapmayacağı anlaşılınca halk, beklentilerini gerçekleştirmek üzere İmam hatiplere yöneldi, bu okullar yalnızca mesleğe eleman yetiştiren okul olmaktan çıktı ve ilgili kanunda "hem mesleğe hem de yüksek öğretime eleman hazırlayan okullar" haline geldi (özelliğini kaybetmedi, tamamladı, zenginleştirdi, amaca uygun hale getirdi). Artık bu okullar bir yandan meslek elemanı yetiştiriyor, bir yandan da yüksek öğrenime öğrenci hazırlayan diğer liselerin yaptığını yapıyordu.

Halkın amacı neydi?

28 Şubat bu sorunun cevabını yanlış verdi; bu okulların rejim değişikliğine araç kılınacağını iddia etti ve -daha önce de istendiği gibi- sayılarını azaltmak, mezunlarını da alanları dışında yüksek öğrenimden mahrum etmek istedi. Bu yüzden diğer meslek liselerinin de zarar görmesine aldırılmadı.

Ben bu okulların ilk mezunlarındanım, bu okullarda, bu okullarla büyüdüm; hem öğrencilerin ve öğretmenlerin hem de halkın amacını, beklentisini iyi bilenlerden biriyim. Bu bilgime dayanarak söylüyorum: Bu okulların bazı öğrencileri ve öğretmenleri parti politikalarına bulaşmış olabilirler, bazıları da "ülkeye şeriat getirmek" gibi olmayacak davaların peşine düşmüş olabilirler, buna benzer düşünceler ve eğilimler her okulda bulunur, ama bunlar İmam Hatiplerin ortak aklı ve ortak iradesi değildir; ortak akıl, ortak irade "Türkiye'nin müslüman kalarak çağdaşlaşmasıdır". Eğer Türk Milli Eğitimi bütün okullarında bunu gerçekleştirecek imkanlar hazırlasaydı İmam Hatipler bu kadar büyümezdi.

"Laik bir ülkede bu nasıl olurdu?" sorusunun cevabı gelecek yazıya kalsın.


19 Ekim 2003
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED