|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
YÖK Başkanı Kemal Gürüz, "İmam Hatip liselerine ilişkin kanun çıkarsa, Tevhîd-i Tedrîsât sona erer" demiş… Daha doğrusu "meslek liselerinin orta eğitim başarı puanlarının katsayısıyla ilgili değişikliğin tevhîd-i tedrîsât kanununu ortadan kaldıracağını" söylemiş… İdeolojik kaygılara, baskıcı uygulamalara kılıf uydurmak bazen çok zor oluyor. Gürüz, şeriat tehlikesi yaygarasıyla imam hatip lisesi mezunlarının üniversitelere girişini engellemek için çıkarılan, bu arada kuralına uydurmak için diğer meslek lisesi öğrencilerini de cezalandıran, bu liselerden mezun gençlerin lise sonrası meslek ve hayatları için karar değiştirmelerini engelleyen, karar vermelerini sınırlandıran, özgürlük fikrinin özüne dokunan eğitim katsayısına ilişkin 28 Şubat uygulamalarını Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu'nun özü olarak tanımlıyor. Zihniyet ve bakış olarak, 1946 dönemi CHP'sinden bile geri bir noktaya düşüyor… Ve buna uygun olarak bu ülkede 1997-2003 arası hariç çok partili dönemde tevhîd-i tedrîsât kanununun hiç uygulanmadığını ima ediyor. Bu bir kötü niyet midir yoksa bir acz midir, yanıtı belli değil… Gürüzgiller, imam-hatiplerin başta 12 Eylül diktasının üyeleri olmak üzere laiklik ve tevhîd-i tedrîsât konusunda aşırı duyarlılıklarıyla bilinen yöneticiler tarafından yaygınlaştırıldığı, devletin dini kontrol etmekte kullanmaya çalıştığı araçlar olduğunu bildikleri halde böyle düşünüyor… Ortada bir sorun var ve bu sorunu tartışmak gerekiyor… Ancak tartışmayı, imam-hatip mezunu öğrencilerin durumu ve geleceği üzerinden değil, bu geleceği sıkıntılı hale getiren alatürka laiklik uygulamalarının içinden, bu uygulamaların hemen her düzeyde eğitimde, toplumda, devlette yarattığı tahribat açısından yapmak icab ediyor. Başka bir deyişle, meseleyi Gürüz ve benzerlerinin içine düştükleri acziyet açısından ele almak icab ediyor. Dini, dinî eğitimi, dinî duyarlılıkları yok saymak ile, özellikle geliştirerek mutlak kontrol altında tutmak kutupları arasına sıkışan alatürka laiklik anlayışı, bugün yaşanan sıkıntıların nedenidir. Kendi haline bırakılsa toplumsal değişme ve çağın ruhu tarafından aşılabilecek bir dizi sıkıntı, ideolojik takıntılı bu devlet erkanının gayretleri nedeniyle süregitmektedir. Nitekim bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı imam-hatip lisesi mezunudur. Aldığı eğitim ve genel siyasi duruşu bu sorunu sorun olmaktan zaten çıkarmaktadır. Ne var ki, kimileri durmuyor, durmak bilmiyor… Binlerce öğrenci başörtülü olduğu için okullara giremiyor, öğretim üyeleri eli kolu bağlı hale getiriliyor. Şu ya da bu nedenle meslek liselerini seçtikleri için kimi öğrenciler, kastlar içinde yaşamak zorunluluğu varmışcasına 7-14 yaş arasında seçtikleri bir mesleği yapmaya zorunlu kılınıyor, ellerinden seçme, değiştirme, hayat kurma hakları alınıyor. Bunun adına da demokratik uygulama adı veriliyor. Bu, aslında utanç verici bir durumdur… Eğer bir sorun varsa, herhangi bir düzenleme yapmak gerekiyorsa –ki bugünün koşulları içinde imam-hatip liselerinin diğer liselerden farklı bir işlev taşımadığını düşünenlerdeniz–, o da, orta eğitim düzeyindeki meslek okulları üzerine olmalıdır. Siyasi iktidar meslek okullarının yüksek eğitim katsayısını ele almakla doğru bir iş yaptı, ancak her zaman olduğu gibi, hızlı, tartışmaya kapalı tarzı yüzünden yeterli meşruiyeti sağlayamadı ve geri adım atmak zorunda kaldı. Ne var ki, AKP ve devlet desteğindeki YÖK arasındaki tartışma ve güç dengesi mevcut sorunu ortadan kaldırmıyor…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |