|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün Yunan Elefterotipia gazetesine verdiği röportajda kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplar tekrar tekrar okunması, üzerinde düşünülmesi ve buradan hareketle belli değerlendirmelerin yapılması gereken cinstendir. Şimdiye kadar bırakın ordunun en tepe noktasındaki yetkiliden bu tür sözler duymak bürokrasinin önemli mevkilerinde bulunanlardan benzer değerlendirmeler duymak bile imkansızdı. Bu belki ilk değil ama bu derece açık, net ve tarihin gidişini okuma yönünde yapılmış çok önemli bir değerlendirmedir. Bunun için ben kendi adıma bunu çok önemsiyor ve bundan dolayı da anlaşılabilir bir sevinç duyduğumu ifade etmek istiyorum. General Özkök'ün ne dediğine bakalım: "TSK, Türkiye'nin AB üyesi olması için Kopenhag Kriterleri doğrultusunda yapılması gereken reformlara tam destek veriyor. Türk ordusu, Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyor. Türkiye'nin bu yolda yapacağı tüm reformlar, demokratikleşme, insan hakları, uluslararası hukuk, istikrar ve ekonomik kalkınma çabalarına yardımcı oluyor. Halkın yüzde 70'i AB üyeliğinden yana. Böylesi bir çoğunluğa kimse karşı çıkamaz. Tabii her ülkenin şartları farklı. Türkiye'nin bazı bölgelerindeki şartlar AB'den farklı. Ancak, uzlaşmaya ve Avrupa değerlerine uyum için risk üstlenmeye hazırız. Buna rağmen bazı kimselerin aklında Türkiye'nin bütün bunları yerine getirse bile yine de AB'ye kabul edilmeyeceği görüşü bulunuyor. Bugünkü dünyada her şey değişiyor. Egemenliğin tanımı bile. Avrupa'nın bazı kurumları ülkelerin içişlerine karışıyor. Belki bazı kişiler bunu ulusal egemenlikten ödün vermek sayıyor. Ulusal egemenliğimiz elbette bizim için önemli, ancak bu konu AB üyeliğimizi engeller bir unsur olarak görülmedi..." Bu cümleleri söyleyenlerin kim olduğu belirtilmeksizin birinin önüne konulsa ve kimin söylemiş olabileceğini tahmin etmesi istense Özkök Paşa'nın söylemiş olabileceği kimin aklına gelebilir? Elbette ki hiç kimsenin aklına gelmez, gerçekten de gelmemesi şaşırtıcı değil. Ama yine de önümüzde Özkök Paşa'nın söylediği işte bu cümleler var ve bunlar son derece önemli.
Ordu AB'ni destekliyor...
Ordunun Avrupa Birliği (AB) konusundaki tutumu devamlı spekülasyon konusu olmuştur. Zaman zaman dile getirilen bir takım itirazlar ve hassasiyetler "karşı duruş" şeklinde yorumlanmış ve bir engel olarak değerlendirilmiştir. Bunun böyle olmadığı en tepe noktasındaki komutandan gayet açık ve net bir üslupla dile getirilmiştir. "Türk ordusu, Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyor. Türkiye'nin bu yolda yapacağı tüm reformlar, demokratikleşme, insan hakları, uluslararası hukuk, istikrar ve ekonomik kalkınma çabalarına yardımcı oluyor. Halkın yüzde 70'i AB üyeliğinden yana. Böylesi bir çoğunluğa kimse karşı çıkamaz." Bu cümlelerin heyecan vermediği bir kişi düşünmek zor. Bu röportajın en can alıcı noktası neresi diye sorsanız, ben hiç tereddüt etmeden "Halkın yüzde 70'i AB üyeliğinden yana. Böylesi bir çoğunluğa kimse karşı çıkamaz" cümleleri olduğunu söylerim. Bu cümlelerde demokratik bir duruş ve tercihin yansıması var. Bir toplumun çoğunluğunun herhangi bir konudaki tercihinin karşı çıkılamaz bir yöneliş olarak görülmesi demokrasinin özü, temeli değil mi? Demokratik duruşu ve tercihi anlamlı kılan işte bu eğilimin temele bir veri olarak alınması ve karar vericilerin bu veriden hareketle kararlarını oluşturmasıdır. Hele meslekleri gereği demokratik tercih ve kararlara en uzak olan ordu mensuplarının bu tür tercihlerin temel çıkış noktası olarak aldıklarını görmek gerçekten heyecan vericidir.
Egemenlik değişiyor...
Bu konuşmanın bir diğer önemli noktası ise dünyada yaşanan değişime ve bu değişimin bilhassa "egemenlik" anlayışında yarattığı aşınmaya dikkat çekmesidir. Şu cümleleri bir askerin değil de bir siyasetçi veya bir sosyal bilimcinin söylediğini sanmanız hiç de şaşırtıcı değil: "Bugünkü dünyada her şey değişiyor. Egemenliğin tanımı bile." Yıllardır savunduğumuz, konuştuğumuz işte bundan başkası değil. Evet dünyada her şey değişmektedir. Bu değişmeden toplumun bütün sektörleri etkilenmektedir. Ekonomi, kültür, siyaset, yönetim, insan ilişkileri... Her şeyi değişmeye zorlayan bu sürecin siyasette meydana getirdiği etkinin en somut olanı klasik egemenlik anlayışında yaşanıyor. Artık hiç kimse geçen asrın egemenlik anlayışına sığınıp ayakta duramaz. Bu konuda ısrarlı olanların nasıl marjinalleştiğini, nasıl tarihin kenarına itildiklerini görüyoruz. İşte bu gelişmeye Özkök Paşa'nın gayet açık yüreklilikle işaret etmesi ve ordunun duruşunu dile getirmesi heyecan vericidir. Avrupa'nın bazı kurumlarının iç işlerimize karışıyor gibi gözükmesinin ulusal egemenlikten taviz veriliyor şeklinde anlayanlara yönelik olarak dile "Ulusal egemenliğimiz elbette bizim için önemli, ancak bu konu AB üyeliğimizi engeller bir unsur olarak" görülmemesi gerektiğinin altını çizmesi alkışlanacak bir duruşun ifadesidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |