AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Cumhuriyet ve bayramı

Türkiye'de devlet ile millet arasında mutlaka bir çatışma olması mı gerekiyor? Bu soruyu yersiz bulanlara hatırlatalım: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer adına gönderilen Cumhuriyet Bayramı dâvetiyeleri, 'erkek-kadın' ve kadınlar arasında da 'başörtülü-başörtüsüz' ayrımını, 'devlet' eksenli bir 'kamusal alan' tanımına dayanarak yapıyor; 'eşsiz' dâvet edilenlerden Başbakan Tayyip Erdoğan, "Bunu milletin mâşerî vicdanına tevdi ediyorum" demekle yetindi. Görüyorsunuz, 'devlet' ile 'millet', bizde fena halde bir çekişme içerisinde...

Aslında bugünün 'modern' dünyasında böyle bir çekişme olmaması gerekir. 'Modern' devlet teorileri, devleti geçmişte kendisine atfedilen kutsallıklardan arındırarak tanımlıyorlar. Devlet, bugünün anlayışına göre, milletin örgütlenmiş biçimidir. Milletsiz veya millete uzak bir devlet anlayışı, milletle arasına mesafe koyan bir siyaset ve bürokrasi, 'çağdışı' bir zihniyetin ürünüdür.

Bugünkü Türkiye, bu çağdaş devlet tanımını, tam olarak 'içselleştirmiş' görünmüyor. Cumhuriyet ile demokrasi arasında tercihe zorlanma bunun dışa vurumu; demokrasiyi kendini koruyamayan bir sistem olarak algılayan ve 'cumhuriyet' kavramı üzerinden baskıcılığı savunanlar çıkabiliyor. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti'nin amacı demokratik bir cumhuriyete evrilmekti; demokrasinin kanallarını açan her değişiklik o amaca daha kolay erişilmesini sağlıyor.

Bu sütunun sürekli okurları, Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığına seçilmesini, ülkenin demokratikleşme arzusunun doğal bir sonucu olarak gördüğümüzü hatırlayacaklardır. Cumhurbaşkanlığı, geleneksel olarak, 'kutsal devlet' anlayışının yansıdığı bir makam olarak algılandı. Sivil siyasetin içinden gelenler, orada milletin temsilciliğini yaptıklarında, dikenli koltukta otururcasına kendilerini rahat hissetmediler; bunu sağlayan mekanizmaların toplumu nasıl gerdiğini Turgut Özal'ın Çankaya'daki ikâmeti sırasında tanık olduklarımızdan biliyoruz. Süleyman Demirel ise, bu sorunu, kendisini 'kutsal devlet' anlayışına teslim ederek çözmeyi yeğledi.

Ahmet Necdet Sezer'in Çankaya'ya çıkışı yöntem bakımından 'farklı' oldu. Meclis'te temsil edilen bütün partiler, hiçbir baskı altında kalmaksızın, onun adaylığı etrafında kenetlendiler. Bu bir ilkti. Geniş bir mutabakatın çıkardığı cumhurbaşkanının Çankaya'da, sadece hukukun üstünlüğünü değil, kendisinin seçilmesini sağlayan demokrasiyi de sahipleneceği beklentisi hepimizi mutlu etmeye yetti.

Cumhurbaşkanı Sezer'in şimdiki tavrını anlamak epey zor. Hukukçu kişiliğine bakınca, 'ayrımcılık' biçiminde yorumlanabilecek tavır pek anlaşılamıyor. Aynı tavır insan haklarının ayrılmaz parçası 'kadın hakları' noktasında da sorunlu. "Seçilmişlerin yönetimi" diye de özetlenebilecek demokrasi ile bağdaştırmak da güç bu yapılanı. Cumhurbaşkanlığı mekânının 'kamusal alan' olarak görülmesi ise 'kutsal devlet' anlayışını hatırlatıyor. Oysa, geçmişteki konuşmalarından biliyoruz, Ahmet Sezer, 'çağdaş' olana değer veren bir hukukçu...

Hiç kimse içine sindiremediğini yapmaya elbette zorlanamaz; ancak bazı makamlar 'kişisel' tercihleri ve beğenileri geriye atmayı gerektiren makamlardır. Cumhurbaşkanı dâvetleri Ahmet Sezer'in evine eşini-dostunu dâveti biçiminde algılanamaz; Cumhuriyet Bayramı da birilerinin lehine diğerlerinin aleyhine kullanılabilecek bir vesile olamaz. Cumhurbaşkanı, 'Cumhuriyet Bayramı' için bir dâvet veriyorsa, bunu, Cumhuriyet'in mânâsına uygun biçimde gerçekleştirmelidir.

Dâvet sahibinin geçmişteki konuşmalarından hatırlanan hukukçu ve demokrat kişiliği ile dâvetiyeler konusunda yaşanılan çelişki, insanın aklına, Ahmet Necdet Sezer'in de konunun izleyicisi olma ihtimalini getiriyor. Kopan gürültülere rağmen şu ana kadar tavrını savunmaması da dikkat çekici. Bu durumda, "Acaba, bu uygulama Cumhurbaşkanı Sezer'in tâlimâtıyla yapılmıyor olabilir mi?" sorusunu sormak zorundayız. Kraldan fazla kralcı bürokratların eseri bir hesaplı kriz olabilir mi bu?

Cumhuriyet Bayramı'nın Cumhuriyet'in 80. yıldönümünde ülkeyi gereceği Cumhuriyet'i kuranların aklından hiç geçmemiştir herhalde.


23 Ekim 2003
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED