|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sen şimdi çalışırken müthiş eksper, son derece işinin ehli, sohbetlerde pek sosyal, çok havalı, ortamlarda sonuna dek entel, acayip bilgili hallerini bir kenara bıraksan, durup, duruverip öylece baksan etinin içine ne görürsün şu anda? Tozunu kaldırmaya çekindiğin, çamurunu bulandırmaktan ölesiye korktuğun bir efkar adacığı yok mudur sularının ortasında? Dalların esintili salınışına bakarken, bakakalırken boynun kırılıp derine, hiç düşmedin mi yani kendi içine? Hayatın neresine geldiğinden başlayıp dalmadın mı o derinde olup bitenlere?.. Kendine değince işte sen, ilk mısrası hep unutulan bir eski Nihavend şarkı geçmedi mi yüzünden? Ne yani, hiç şefkat dilenesin gelmedi mi Radyo 1'lerden? Oldu biliyorsun, oldu bütün bunlar ama işte gülüverdin sonra aniden. İnsan hep kaybetmez, hep kaybolmaz çünkü. Masanı çekip çevirdiğin gibi hamaratça toparlayıverirsin de sen yüzünü. Sonra işte çıkıp yukarıya, şakaya vurursun aniden geliveren enerjini. Hayat tek makam değildir çünkü, yeri gelince efkarlı şarkılar, kimi zaman da neşeli mi neşeli. Hem şuna da eminsin artık, insanlar sevmez ki çok fazla nihavendi.
Baklava dilimi hayatlar
Saf iyi şeylerle saf kötü şeylerin, kara yazgılarla güzelliklerin ölümüne silah kuşanmasıdır çünkü hayat. Durmamak, şarkılarını söyleyerek geçip gitmek gerekir arasından. Sultan Makamı da bunu söylüyor sanki ta başından beri. Boşverin diyor siz korkuları, aslolan iyiliktir ince hastalıklı yatağından doğrularak seyircilerine. İnce hastalık çünkü, berbat hayatları anlatıyor dizi. Yarış atı yetiştirme sevdasındaki avare takımının açıkçası boş hayaller peşinde koştuğu, realist olursanız oturmaya tenezzül etmeyeceğiniz evlerden müteşekkil, yaşam alanının da giderek daraldığı, dar sokakların hikayesini sunuyor. Ama sunuyor... Baklava dilimi el örgüsü yelekli kızların, sevdiklerini görme umuduyla pencerelerde kaldığı bir sokağın derinden kederini, ama ondan daha da çok neşesini anlatıyor. Bu ezik, kederli insanlar yani, arasanız bulamayacağınız yerde, durduk yerde neşeyi de buluyor. Kimler yok ki kadroda. İxir'in Kestaneci'si Şevket Çoruh, Zeki Demirkubuz filmlerinin vazgeçilmez ikilisi, ikisi de Altın Portakallı Başak Köklükaya ve Ruhi Sarı, yine Salkım Hanım'ın Taneleri'ndeki başarısıyla En İyi Erkek Oyuncu seçilmiş Uğur Polat ve kelimenin en geniş anlamıyla iyi olan diğer oyuncular... Sultan Makamı'nın müziklerine gelince, Kıraç'ın Zerda müziğinden iyi olmasın, ama Gülbeyaz'ın müzisyeni Kazım Koyuncu ve Kemal Sahir Gürel iyi iş çıkarmış. Senaryo da Ali Ulvi Hünkar'dan...
Makamlar söyler önce
Birbirine geçmiş olaylar yumağında olan şu ki, bir mahallede, o şuna aşık oluyor, şu buna, bu da gönül işte, kendini hiç sevdiremeyeceği bir başkasına. Böyleyken şöyle, şöyleyken böyle derken olaylar akıp gidiyor, adamakıllı bir konu yok yani dizide. Şarkılar da öyledir ya, ilk iki mısra birşey anlatmaz kafiye olsun diye konmuştur da, mesele sonra gelir dile. Asıl olarak makamı varır yani öncelikle şarkının diyeceğine. Sultan Makamı da böyle işte. Ama kesin olan şu ki, elem müthiş baskın bu dizide, ama neşe de hiç bu kadar güzel olmamıştı bir filmde...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |