AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Benim karanlığım

Dört yaşındaki minik kız, ilk kez, dedesiyle ninesinin evinde gece yatısına kalmıştı. Yatağa yatırılınca ağlamaya başladı, karanlıktan korktuğunu ve eve dönmek istediğini söyledi. Ninesi: "Ama sen evde de karanlıkta yatıyorsun, öyle değil mi?" dedi. Çocuk da ona: "Öyle ama, oradaki benim karanlığım." Cevabını verdi.

Çocuğun cevabını çocukça bularak dudak bükenler olabilir. Ama bence çocuk, nerdeyse evrensel bir doğruyu dile getiriyor diyebilirim. Başka karanlıklar bize daima ürkütücü gelir. Başka karanlığın içinde elimizin yordamını yitiririz. Ama kendi karanlığımıza alışmışızdır. Orada, hangi durumda ne yapacağımızı, nasıl devineceğimizi biliriz. Bu yüzden kendi karanlığımızın aşina yüzü bize ürkütücü gelmez. Bu yüzden, karanlık karanlıktır, onun aşinası ve ağyarı olmaz diye kestirip atamayız.

Ama bir durum var ki, tehlike veya sakınca da orada ortaya çıkıyor. Kendi karanlığımıza karşı edindiğimiz aşinalık, bizi karanlıktan ürkmez hale getirmişse ve biz, kendi karanlığımıza karşı peyda ettiğimiz aşinalığı gündelik hayatımızın bir parçası haline sokmuşsak, o zaman, birdenbire ve farkına varmadan karanlığın adamı olup çıkabiliriz.

Siyaset hayatında da, her siyasal kümelenme veya siyasal telâkki tarzı kendi karanlığına karşı memnuniyet izhar ettiğinden ve herkes "benim karanlığım iyidir" telâkkisine bağlı kaldığından, herkes kendi karanlığına alışmasını karşı tarafa telkin edebilmektedir. Herkes, bir başkasından kendi karanlığının "aşina" yüzünden hoşnut olmasını beklemektedir. Bu yüzden elbirliği ile ışıkları yakmak dururken, herkes başkasını kendi karanlığının "aşina" ortamına çağırmaktadır.

İnsanlar, kendi özgürlükleri kısıtlanırken, ortalığın karardığını ileri sürmekte beis görmez. Ama eğer özgürlüğü kısıtlayanlar kendileriyse, meydana gelen karanlıktan memnun olunması gerektiğini söylerler.

Herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü bulunduğunu söyleyenler, birileri hoşlarına gitmeyecek fikirler dermeyan ettiği zaman onların susturulması gerektiğini ileri sürmekten geri durmaz. Eğer ortalıkta bir karanlık olacaksa, o karanlık "benim karanlığım" olsun diye düşünülür. Çünkü herkes kendi karanlığından hoşnuttur.

Başkalarının saçını sakalını kestirmekten haz duyanlar, bir gün kendilerinin saçına sakalına el uzatıldığını görünce, durumun insan haysiyetiyle bağdaşmadığını kabul etmek zorunda kalır. Ama durum, gene de, kimsenin, karanlığa toptan reddiye çıkartmasına müncer olmaz. Herkes herkesi kendi karanlığına davet etmeye devam eder.


23 Ekim 2003
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED