AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Merak bu ya!

Şimdi dünyada 'ifşaat' zamanı. Bizim nasibimize de, İmralı'da günlerini geçirmekte olan Abdullah Öcalan'la ilgili 'MİT irtibatı' ve 'sağcı geçmiş' ayrıntıları düştü. Bu tür olayları ne kadar kanıksamış olmalıyız ki, ilk günün gürültüsü, yerini derin bir sessizliğe bıraktı.

Bu tür 'ifşaatlar' Abdullah Öcalan açısından fazla bir önem taşımıyor. Çünkü, gençliğinde 'sağ' görüşe sahip olduğunu açıklayan kendisiydi. Uğur Mumcu'nun yayılmasında büyük katkısı bulunsa bile, PKK'nın ilk döneminde etkileri görülen 'Pilot Necati' ve eşi Kesire'nin babası Ali Yıldırım'ın MİT irtibatları konusunda konuşan yine Abdullah Öcalan olmuştu... Bu konuda ne zaman ağzını açsa, "Onlar bizi kullanmaya kalktılar, ama esas biz onları kullandık" anlamına gelen sözler söyledi...

'MİT bağlantısı' konusu yeniden unutulmaya terk edildiğine göre, üzerinde çok düşünülmesi gerektiğine inandığım, yıllardan beri kafamı kurcalayıp duran başka garipliklere geçebiliriz.

Abdullah Öcalan konuşmayı, anlatmayı seven biri. Bekaa'da ve Şam'da yaşadığı yıllarda kendisine ulaşanlara saatler boyu anlattı durdu. Teybe veya kameraya kayıt yapılmasına da izin verdi. Bekaa'da yaptığı basın toplantısına beni de çağırdıklarını hatırlıyorum; ben gitmedim, ama medyamızın bütün renkli isimleri oradaydılar. Öcalan'la aynı evde kaldılar, sadece basın toplantısında konuştuklarını değil, özel sohbette anlattıklarını da aktardılar...

Konuşmalarından oluşan kitaplar var; bunların bir bölümü kendisiyle konuşanlarca kitaplaştırıldı, bazısı da kendisi tarafından... Ancak, bazı kişilere verdiği mülâkatlar, bazı video çekimleri Terörle Mücadele Yasası kapsamında görülüp yayına sokulmadı... Bu da normal. Ancak, normal olmayan, bazı kayıtlara henüz gazete ve televizyon merkezlerine ulaşmadan el konulmasıydı.

Bizzat görüşmediğim, yerli 'gazetecilere' anlattıklarına kolayca ulaşamadığım için, ben de yabancı basını çok dikkatle tâkibe aldım o günlerde. Öcalan, yabancı gazetecilere daha rahat konuşuyor ve bizimkilere ima yoluyla anlattıklarını, ad da vererek aktarıyordu... O dönemde iki nokta dikkatimi çekmişti; o gün bugündür zihnimi burkan iki nokta...

Nasıl çekmesin? 30 bin kişinin ölümünden sorumlu tutulan Abdullah Öcalan, siyaset arenasında yer alan bazı tiplerin, aralarındaki çekişmelerde kendisini de kullandıklarını ve bu durumdan yararlandığını iddia ediyor, bazı generallerin kendisiyle temas kurduklarını ileri sürüyordu... Kenya'da yakalanıp Türkiye'ye getirildi, İmralı'da yargılandı ve idama mahkum edildi. Yargılama sürecinde defalarca sorgulandı; ancak o sorguların hiçbirinde bu iki konuya açıklık getirecek bir sorunun Öcalan'a yöneltildiğini duymadığım gibi kendisi de bu iki konuya bir daha girmedi...

Konuya, ilk, 1999 yılındaki yargılama sürecinde değinmişim. 3 Mart 1999 tarihli Kulis'te şunları yazmışım: "Abdullah Öcalan, Roma'da kendisiyle görüşenlere, Ankara ile ilişkileri konusunda ayrıntılı bilgiler verip durdu. Bunu bildiğim için, gazetelerde çıkan ifade metnini biraz daha dikkatle okudum. Benim yakından izlediğim Öcalan bundan daha fazlasını söylemiş olmalı.

"Roma'dayken, vaktiyle kendisine karşı düzenlenen bir operasyonu akamete uğratmak için devreye giren bir siyasî parti liderinden söz ediyordu PKK lideri. Olay, 1995 seçimleri öncesinde geçmiş olmalı. Hani, zamanın başbakanının, 'Ya bitecek, ya bitecek' diye açıklamalar yaptığı, seçimde elini güçlendirmek üzere bir operasyon izni verdiği kuşkularının ayyuka çıktığı günler... Seçim sonrasında, bir parti lideri tarafından, 'Örtülü ödenekteki 500 bin dolar ne oldu?' diye dönemin başbakanına hesap sorulmuştu ya; işte o günler...

"Öcalan, soranlara, 'Bir siyasî, bir yakını aracılığıyla, 'Operasyon yapılacak, kaç' haberi gönderdi bana' diye anlatıp durdu Roma'da. Bu tür açıklamalar, Roma'ya gidip terör örgütü lideriyle görüşen Türk gazetecilerin dönüşte havaalanında el konulan teyplerinde de kayıtlıymış... Öyle deniliyor..."

İkinci konu, Öcalan'ın ağzından bir Arap dergisinde gündeme getirilmişti. Okuyalım: "Dergi, siyasî konulardaki haberleri ilgi çeken itibarlı el-Vasat. El-Vasat'ın 25 Ocak 1999 tarihli nüshasında yer alan Öcalan röportajında, PKK terör örgütü lideri, inanılmayacak bir olay anlatıyor. Öcalan'ın dergiye söylediğine göre, son iki yıldır, Türk Genelkurmayı da kendisiyle temas kurmuş. El-Vasat muhabirine, 'siyasî çözüm' için kendisiyle temasa geçenler arasında, iki yıl önce adı gazete manşetlerinde dolaşan bir generalin adını da sayıyor ve 'Altı maddelik bir siyasî çözüm planı üzerinde mutabık kaldık' diyor. / Akıl alacak gibi değil, biliyorum ama bu sözler andığım dergide aynen yer alıyor."

Bu iddiayı da Arap dergisinden alıp Kulis'e taşımıştım. O sıralar hâlâ üniformalıydı adı geçen komutan, şimdi emekli; görevi sona ermeden önce helikopterle İmralı'ya gittiği ve Öcalan'la görüştüğü gazetelere yansımıştı. Ne o gün, ne daha sonra Kenya-öncesi temaslar hakkında ilgililerden hiçbir ses çıkmadı...

Neden kimse İmralı'daki mahkuma, "Sana hangi siyasetçi 'Kaç' diye haber göndermişti?" diye soru yöneltmiyor? Neden, "Altı madde üzerinde anlaştığını söylediğin general kimdi?" diye sormuyor?

Bu ülkede tek meraklı ben miyim?


23 Ekim 2003
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED