AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Kalbimi şehitliğe gömün

Yazının başlığı, beyazların öfkesinden nasibini almış bir kızıderili şefinin feryadını çağrıştırıyor: kalbimi vatanıma gömün. Yaşadığı topraklardan koparılan, soykırıma uğramış bir yerlinin bu feryadı, uzak diyarların insanlarına konforlarını bozmadan iç çekmelerine imkan veren bir 'ses'tir bugün… Soyu tükenmiş, hayatta kalanların ise asimile olduğu, savaşı yitirmiş yerliler karşısında duyulan bir vicdan azabının sesidir. Bize yansıyan Amerikalının, beyaz adamın vicdan azabının sesidir.

Aliya'nın halkı Amerikan yerlilerinin bile hayal edemeyeceği bir vahşeti yaşadı. Katledildiler, topraklarından sürüldüler, tecavüze ugradılar. Bir farkla: Derilerinin değil kalplerinin renginden dolayı katledildiler. Allah'a inancının aydınlattığı kalplerindekilerden dolayı asimile edilme şansı bile tanınmak istenmedi., Avrupa'nın ortasında Müslümanca var olmanın bedeli Kızılderililerin ödediği bedelden kat kat ağır oldu.

Aliya, Saraybosna'nın, Bosna'nın özgürlüğü ve inançları için dövüşürken düşen yiğitlerin arasına gömülmeyi istedi. Ve rahmetin gökten boşalırcasına aktığı bir günde toprağa bedenini teslim etti.

Şehidliğe gömülen Aliya arkasında soyu tükenmeyecek bir halk bıraktı.Kalbinin vatanına gömülmesini isteyen Kızılderili şefinin arkasında direnen, varlığını sürdüren bir halk yok artık. Ama kalbini şehidlerin arasına bırakan Aliya'nın arkasında yeniden dirilmenin bilincini kuşanmış bir halk bıraktığından kimsenin kuşkusu yok artık. Çünkü, Aliya'yı bekleyen 'şehidler'i var! Ancak, şehidleri olan bir toplumun yarınlarda yaşama imkanları olabilir. Çünkü, şehidlerin savaşı sadece bedenlerin özgürleştirilmesiyle sınırlı bir savaş değildir.

Aliya, Saraybosna eteklerindeki mütavazı Kovacı Şehidliği'ne defnedildiği andan itibaren Bosna yeniden dirildi…Başçarşıya açılan sokaktan mezarlığı doğru sesiz bir vakarla Aliya'nın arkasından yürüyen insanlar bu kez O olmadan kendi tarihlerini yazdı.

Saatlerce yağan yağmur altında Aliya'yı yolcu etmek için bekleyenlerin, yüzbin olup meydanlara akanlar adeta tarihi yazdı. Aliya son yolculuğunda da tarih yazdı. Aliyaya sahip çıkan Boşnaklar onun arkasından kendi tarihlerin yazdılar.Evet o gün gökyüzünün yırılıp boşalırcasına aktığı o gün, yüz binlerin namaza koştuğu o gün Bosna'da tarih yeniden yazıldı.

Hapisten çıkar çıkmaz meydanlarda halkının önüne düştüğü gün nasıl Bosna için tarih yeniden yazılmışsa, yüz binlerin önünde saf tuttuğu o meydanda da tarihin yeniden yazıldığı kesin.

Hüzünle gittik umutla döndük

Aliya'nın namazını kılmak için yüz binlerin saf tuttuğu o gün Bosna'lıların sadece bedenlerini ve topraklarını özgürleştirmek için ölmediklerini, ruhlarını özgürleştirecek bir savaş verdiklerini gösterdiler. Şehid vermiş olmanın bilincini kuşanarak Aliya'nın arkasından yürüdüler. Ruhi Şirin'in dönüş yolculuğunda dediği gibi: Hüzünle gittik Saraybosna'ya umutla döndük..

Kalbini vatanına gömülmesini isteyen Kızılderili reisinin, tüm mazlumluğuna ragmen, yanlarına gömüleceği şehidleri olsaydı bugün yaşayan bir Kızılderili varlığından söz edebilirdik. Amerikan yerlilerinin izini silinmesi, belki de ugrunda ölmeyi göze aldıkları özgürlüklerinin sadece toprakları ve bedenleriyle sınırlı olmasındandı.

Aliya'yı tüm dünyada dikkate değer kılan, Avrupa'nın ortasında küçük bir ülkenin özgürlüğü için verdiği savaş değildi şüphesiz. Özgürleştirmek istediği toprakların ona vatan olmasını mümkün kılan mirasın ve ilkelerin yaşatılması için savaşması, mücadelesinin fiziki boyutunu aşan bir etki oluşturdu. Doğu ve Batının fay hattında bir bilincin yeniden dirilişine öncülük etti. Bu meydan okuma hem Doğuya (İslam dünyası ) hem Batıya karşıydı. Doğu ya karşıydı, çünkü unuttukları, terk ettikleri mirasın modern zamanlarda bile nasıl ayağa kaldırılabileceğinin örneğini sergiledi. Batıya karşıydı çünkü, içi boşalmış evrensellik iddialarının iflasını açığa çıkardı.

Maddi varlığından başka yarına taşıyacak bir birikimi olmayan özgürlük savaşçılarından Aliya'yı farklılaştıran yüklendiği bu misyondur. Böylesi misyona sahip olanların şehidi vardır. Boşnaklar Aliya'nın arkasından yürürken bu misyonun da izinde olduklarını gösterdiler. Aliya ölümüyle, "biz Osmanlıların bıraktığı yetimiyiz" diyen Bosna'nın Mehmet Akif'i Cemalattin Latiç'i bir kez daha öksüz bıraktı ama arkasında bilgeliğin, özgürlük aşkının, erdemliliğin şerefini; bir medeniyetin mirasını bırakarak…

O yağmurda ıslandığım için, o gün, Saraybosna'da tarihe tanıklık ettiğim için; hüzünle gidip umutla döndüğüm için kendimi ayrıcalıklı sayıyorum.


25 Ekim 2003
Cumartesi
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED