AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Benim oğlum bina okur...

CHP tarihinin en sönük kurultayıydı, heyecan yoktu, coşku yoktu, genel başkan adaylarını engelleyen "tüzük değişikliği" ufak tefek tartışmalara yolaçtı ama, toplantı alıştığımız ve beklediğimiz canlılıktan uzaktı.

Bunlar gazete haberleri.

Ne olacaktı ki?

Ne bekliyordunuz ki?

Bugüne kadar 50'ye yakın "olağan", 120'yi aşkın da "olağanüstü" kurultay toplamışlar.

Benim oğlum bina okur, döner döner bina okur...

CHP kurultaylarının özeti bu.

Hiçbir şey değişmedi.

Nasılsa hiçbir şey değişmeyecek.

Bakmayın kendilerini "sosyal demokrat" diye taltif etmelerine; ne sol olabilmişlerdir, ne de demokrat...

Hadi, Kautsky ve Bernstein muhabbetine girmeyelim.

CHP, zannedildiği ve ileri sürüldüğü gibi Marx'a (yani sosyalizme değil), Mustafa Kemal'e, dolayısıyla Mustafa Kemal'in kurdurduğu "Türkiye Komünist Fırkası"na dayanmaktadır.

Özünde statükocu ve muhafazakârdır.

Sol düşünceyi değil, "altı ok teokrasisi"ni savunmaktadır.

Bunun böyle olduğunu, her kurultay öncesinde "ben buradayım" diye delegelere göz kırpan, gerekli ilgiyi göremeyince de içerleyip köşesinde "orta zekalılar cennetinde adam kıymeti bilinmiyor, başarılı insanlar cezalandırılıyor" şeklinde yazılar döktüren değerli saz sanatçısı Zülfü Livaneli de itiraf ediyordu:

"CHP'nin gerçek kimliğini hatırlatmakta yarar var. Cumhuriyet Halk Partisi Gazi'nin partisidir. Yani, Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu devrimci bir partidir."

Bu işte...

CHP etkili muhalefet yapamadığı için değil, böyle olduğu için (yani "çevre"nin taleplerine kulak tıkadığı için) kan kaybediyor.

Böyle olduğu için de asla tek başına iktidara gelemeyecek.

Bir parti düşünün ki, 27 Mayıs ve 12 Mart darbelerini "etkili güçler"in yedeğinde kazasız belasız (!) atlatmış, genel başkanın "ortanın solundayız" talimatıyla bir gecede "solcu" olmuş.

Olmuyor işte.

Olmadığı/olmayacağı müteaddit defa sınandı, görüldü.

Muarızları, Baykal'ı "gereğince muhalefet" yapmamakla, sert tepki koymamakla suçluyor ve partinin oy kaybetmesini buna bağlıyor. Çoğunluk, CHP'deki sorunun arızi ve konjonktürel olduğunu, "gereğince muhalefet"le (ne demekse) bunların aşılacağını düşünüyor.

CHP'nin sorunu oysa, sistemin sorunudur.

Çünkü CHP, hâlâ referanslarını resmî ideolojiden alan bir parti...

Gerici ve statükocu...

Ne değişimi hazmedebiliyor, ne de kara kalabalıklarla ünsiyet kurabiliyor.

Bakın Mehmet Altan ne diyor:

"Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurumlarının resmî ideolojisini 'altı ok' oluşturmaktadır. Darbe anayasasında 'kemalizm' resmî ideoloji olarak yer almaktadır. Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği, temel amacını Türk halkını 'kemalist ilkeler etrafında toplamak' olarak belirtmektedir. Hatta tüm askerî darbelerin kemalist ilkelerden uzaklaşıldığı için yapıldığı söylenmektedir. Böylesine bir devlet ideolojisinin, halkı temsile yönelmesi gereken 'sosyal demokrat' partide işi nedir?"

Sorun şu:

CHP, kitabına uygun bir "sosyal demokrat" parti mi olacaktır, yoksa "altı ok"un çerçevelediği "teokratik" umdelere bağlı kalarak, bu alanda inisiyatifi (örneğin) Kemal Derviş'in sürükleyeceği "liberal" bir sol harekete mi kaptıracaktır?

Bundan sonra bunu tartışmalıyız.


25 Ekim 2003
Cumartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED