|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Milli Güvenlik Kurulu'nun (gizli) yönetmeliğinin bir gazetede yayınlanmasının bu kurumun gelecekte alacağı biçime nasıl katkıda bulunacağını kestirmek zor. Türkiye'de işlenen kimi gizli kapaklı olaylara ışık tutması beklenen böylesi bir dosyanın açılmasına negatif bir yaklaşımla konuya girmemin nedeni, olayın ele alınış biçimidir. Ancak, kimine göre "bir gazetecilik olayı"na imza atarak MGK bünyesindeki Psikolojik Harekat biriminin "ortaya çıkarılması"nın, bu tür yapılanmalardan fayda umanlar üzerinde psikolojik etkisinin hiç de küçümsenmeyecek boyutta olduğunu gözlemleyebiliyoruz. MGK'nın sivilleşmesine ilişkin uyum yasasının içeriği de dahil olmak üzere, açığa çıkarıldığı öne sürülen gizli yönetmeliklerin tartışılma biçimi, Türkiye'de siyasete egemen zihniyetin değişimini ve buna bağlı olarak yapısal dönüşüme yol açacak ciddiyet ve samimiyetten hayli uzak. Sözgelimi, MGK bünyesinde oluşturulan "psikolojik hareka"tı sayfalarına taşıyarak "gazetecilik olayı"na imza atan gazetenin bağlı olduğu medya grubunun 28 Şubat sürecine tam destek verdiğini hatırlayalım. Hatta psikolojik harekatın operasyonel bir unsuru gibi iş görmekten çekinmediklerini de gözönüne aldığımızda, aynı gazetenin şimdi, "psikolojik harekatın boyutlarının, kimi fail-i meçhullere kadar uzanabileceği şüphesini akla getirdiğini" söyleyecek kadar ileri gitmesinde bir tuhaflık olsa gerek?
MGK üstüne bir kitap
Türkiye'de devlet ve siyaset yapılanmasında temel sorun, hep aktör değişimi ile sınırlı olarak algılanmıştır. Oysa temel sorun aktörlerin değil zihniyetin değişimidir. Şüphesiz MGK gibi pekçok kurum tartışılmalıdır. Ancak şu anda yapılan tartışmalar bir zihniyetin değil aktörlerin değişimini önermektedir. "Gazetecilik olayı"ndan çok önce, hem de 28 Subat sürecinin başladığı dönemde yayınlanmış MGK'yı mercek altına alan bir kitaba dikkat çekmek istiyorum. Muharrem Balcı'nın "MGK ve Demokrasi-hukuk-ordu- siyaset" (Yöneliş Yayınları, 3. baskı, İst.) başlığı ile hazırladığı bu kapsamlı çalışma bir hukukçu gözüyle MGK'yı özellikle hukuk açısından masaya yatırıyor. Türkiye'de her kesimden insanın MGK konusunda polemikten ileriye gitmeyen tartışmalara boğulması bu kurum üzerinde sağlıklı bir tartışma zeminin oluşmasını da engelliyor. Tartışılması gereken MGK'nın varlığı mı, yoksa bugünkü haliye MGK'nın hukuki boyutu mu? Buna cevap verebilmek için mevcut MGK'nın hukuki ve tarihi zemini kavramak gereklidir. Ve bu konuda da elimizde çok az çalışma bulunuyor. Olayın hukuk karşısında durumunu sorgulayan Balcı kitabında, MGK'nın kuruluşunu, tarihsel örneklerini ve anayasal dayanaklarını/dayanaksızlıklarını detaylı biçimde ele alıyor. Özellikle Başbakanlık'la MGK Genel Sekreterliği'nin arasında yaptığı karşılaştırma çarpıcı sonuçlar ortaya çıkarıyor. Mesela, ilgili bölümde anlatıldığı üzere; Başbakanlık Kriz Yönetimi Merkezi'nin tüm yetkilerini devralan MGK Genel Sekreterliği Başbakan'dan daha fazla operasyonel yetkisi olan ve gölge denetleyici bir kurum haline gelmiştir. Yine kitapta altı çizilen bir başka husus da Başbakanlık Kriz Yönetimi'nin ilk olmadığıdır (umarız son olur). Daha önce benzer oluşumlar 1973'de gizli kararname ile kurulan KOMİTE ve 1976 kurulan Buhran Değerlendirme Kurulu'dur. Muharrem Balcı'nın kitapta ayrıntılarına girmediği 28 Şubat'ın hemen öncesinde gerçekleşen bir olay da post-modern darbenin dikkat edilmeyen boyutuna ışık tutabilir. "Başbakanlık Kriz Yönetimi Merkezi'nin, 20-26 Şubat tarihleri arasında bir tatbikat organize ettiği; bu gibi tatbikatlarda 'gerektiği zaman NATO ile kurulacak olan işbirliği imkanlarının da değerlendirileceği' bilgisi haber ajanslarına ulaşmış bulunuyor " (sy. 185). 28 Şubat'ın tümüyle arkasında duran bir yayın grubunun, bilgisine yeni vakıf olduklarına inanmamızı istedikleri bilgileri sızdırarak bu tartışmayı ilkesel bir boyuta taşıyabilecekler mi merak ediyorum. Zira yapılan hiçbir şey gizli kalamaz. Ancak devlet içinde halkına karşı gizli işler çevirmeye cesaret verecek yapılanmaları önleyecek zihniyet dönüşüm gerekmektedir. Bunun için atılacak ilk adım siyasetin vesayet altına alınmasına imkan veren yönetici seçkinlerin vatandaşa bakışının değişmesi gerekiyor. Psikolojik Harekat Planı'nı deşifre edenlerin(!) bu planı uygulayanlardan zihniyet olarak bir farkı yoksa neyin açığa çıkarılmış olduğunu kendi kendimize sormamız gerekiyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |