AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Doğru üslup-Yanlış üslup

Başbakan Erdoğan'ın üslubundan söz ediyorum. Birisi Taha Akyol'un CNN – Türk'teki Eğrisi – Doğrusu programındaki sözleri. Şöyle diyor: "Ben şahsen Türkiye'nin Irak'a asker göndermesinden yanayım. Oradaki hassasiyetleri iyi düşünelim, gitmekten endişe etmeyelim."

Eğer bu söz, Türkiye adına oluşmuş bir kararın yansıması olsaydı, muhtevasını tartışsak bile, garip karşılanması söz konusu olmayabilirdi. Çünkü bu, ülke adına bir kararın ifadesi olurdu. Ama Başbakan henüz Irak'a asker gönderme noktasında kararın oluşmadığı bir zamanda kendi şahsi görüşünü seslendiriyor ki, bu, hem istişare süreci açısından, hem de işin öteki cenahında bulunan ABD ile görüşmeler açısından ciddi sakıncaları bulunan bir tavırdır. Kim nasıl okumalı bu sözü: Amerika nasıl okumalı, içerde istişare sürecine katılanlar nasıl okumalı, halk nasıl okumalı?

Başbakan, aynı konu ile ilgili olarak, bu defa Sabah'tan Muharrem Sarıkaya'ya, gazetenin manşetine "ABD yanlış yapıyor" şeklinde yansıyan ilginç şeyler söylüyor.

"ABD askerinin evlerde yaptığı aramalarda Iraklı kadınlara yönelik tavırlarında rahatsızlık var. Saddam'ın Irak'ta tekrar aranır duruma gelmesinin nedenlerini de sorgulamalı. Bunlara dönüp bir bakmaları lazım."

Bu sözün de, Türkiye adına, bugüne kadar sergilenenden farklı bir tavrın işareti olarak "doğru üslub"un yansımasının örneği olduğunu düşünüyorum. Şunun için ki, bu söz, "Irak'taki ABD"ye yönelik bir yargılamayı ihtiva ediyor. Daha önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından "Bölgeyi en iyi biz biliriz" yollu, ABD'nin Türkiye'nin değerlendirmelerini önemsemesi gerektiğinin altını çizen açıklamalar yapıldı. Ancak, "ABD yanlış yapıyor" tavrı ilk defa seslendiriliyor.

Hoş Başbakan'ın sözleri, henüz "kadınların üstlerinin aranması" ile ilgili çok sınırlı bir alanı kapsıyor. ABD hareketinin stratejik boyutlarına yönelik bir değerlendirme içermiyor. Türkiye'de, hükümette, belki ABD'nin bölgeye yönelik operasyonunu bir veri olarak kabul eden ön kabul var. Oysa belki "ABD yanlış yapıyor" başlığının altına madde madde sıralansa pek çok şey yazılacak.

Doğrusu insan, Türkiye gibi Kuzeybatı Afrika'dan Asya'nın içlerine kadar büyük Ortadoğu'nun en merkezi ülkesinin taa Okyanus ötesinden gelen işgal gücü ile ilişkide, çok daha etkin değerlendirmelerin sahibi olmasını bekliyor. Yani siz bu coğrafyanın ülkesisiniz, dününüzde bu coğrafyaya hakim 6 asırlık bir devlet var, bu coğrafyanın maddi-manevi derin ilişkiler içindesiniz, ve bir gün komşu topraklarınızda savaş çıkıyor, üstelik bu savaş, tüm coğrafyayı tanzim etmeyi amaçlayan bir iradenin öncü gücü mahiyetini taşıyor.

Böyle bir durumda sizin sorumluluğunuz, sadece işgal gücüyle birlikte hareket edip etmemekle sınırlı olabilir mi?

Burada bu işgalci harekatın nihai hedeflerini okumak, onun bu coğrafyada oluşturacağı tepkileri değerlendirmek ve artılarını eksilerini müzakere etmek daha nitelikli bir ilişki olmaz mı?

Türkiye, Irak geriliminin başından beri, Amerika ile ilişkide Kuzey Irak Kürt aşiretleri ile sevimlilik yarışına giren bir ülke görünümünde bulunuyor. Ne garip, bu sevimlilik yarışında da sollanmış bulunuyoruz ve içimizde bir eziklik oluşuyor. "Dost ve müttefik" bize ihanet etmiş doluyor...

Amerika bunu nasıl göze alıyor?

Yani Amerika Türkiye'yi harcamayı nasıl göze alıyor?

Kimse "harcanıyor muyuz?" diye sormasın. Başbakanımız olsun, Dışişleri Bakanımız olsun, Genelkurmay Başkanımız olsun, hep birlikte "ABD'nin PKK-KADEK'le ilgili gerçcek tavrına muntazır değil mi? Hep birlikte "Hani terörist sayıyordunuz, fikirlerinizle eylemleriniz ne zaman buluşacak?" sorusunu sormakta değil miyiz? Yani içimizde sadece Barzani-Talabani ikilisinin değil, neredeyse PKK-KADEK'in bile "En fazla müsaadeye mazhar statü" kazandığı endişesi yok mu?

Ben soruyorum:

-ABD Türkiye gibi bir ülkeye bunu nasıl yapar?

Yapar çünkü profilimiz düşük.

Yapar çünkü, ABD'yi yüksek sesle, "yanlış yapıyorsun" diye uyarmak cesareti ile yüklü olmadığımızı görüyor.

Hasan Bülent Kahraman'ın Amerika izlenimleri içinde yer aldı, bakınız hem de Cumhuriyetçi bir ABD'li senatör bir Amerikan tv'sinde neler diyor?

"Başkan (Bush) 'topyekün zafer'den söz ediyor. Bunu anlamak imkansız. O bölgede başta İran olmak üzere çok sayıda ülke var. Bunların her birisinin ayrı ayrı sorunları bulunuyor. Irak'ı 'çözmek' onları da çözmek anlamına gelmiyor. ABD bu süreci daha kaç yıl, kaç ülkeyle kaç savaş yaparak devam ettirecek? Savaşa katılacak ülkeler bu çok uzun sürecin ekonomik ve siyasal yüküne dayanabilir mi? Dolayısıyla bu ABD'nin hem onlara hem de savaşa giderek büyüyen harcamada bulunması demek değil mi? Bu gider nasıl karşılanacak?" (Radikal, 1 Eylül 2003)

Türkiye adına böyle bir sorgulamayla çıkıldı mı Amerika'nın önüne?

"İsrail'in kitle imha silahlarını-nükleer gücü"nü sorguladık mı Türkiye olarak? Her gün bir HAMAS yöneticisi İsrail tarafından suikastla öldürülürken, Amerika'nın Irak'ta insani rol üstlenemeyeceğini seslendirdik mi?

Derim ki, biraz yürüyelim şu "Amerika yanlış yapıyor" sözü üzerinden... Bir Ortadoğu kritiği koyalım Washington'un önüne? Ortadoğu ile sağlıklı ilişkinin şartlarını seslendirelim. Yanlışları sayıp dökelim. Süper gücün, kendi toplumunda bile yoğun tepkiler alan gerekçesiz savaşının uzantısı olmanın, bölgede hiçbir ülkeden beklenemeyeceğini yüksek sesle ifade edelim.

Dünyada itibarımız, Amerika karşısında da pazarlık gücümüz artacak, inanın.

Yanlış üslup-doğru üslup buradan böyle görünüyor.


2 Eylül 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED