|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'deki sosyal değişmeyi gözlemlemeye çalışan herkes, son derece yüksek bir hareketliliğin varlığını farketmekte zorluk çekmez. Türkiye, son yarım asırda gözlemcileri şaşırtan bir hareketliliğe sahne olmaktadır. 1950'lerin başında nüfusun sadece dörtte biri şehir merkezlerinde yaşarken bu oran yarım asırlık bir süre sonunda dörtte üçe yükselmiştir. Yani yarım asırlık bir periyotta köylü-şehirli oranı tam tersine dönmüştür. Aslında ülkemizin karşı karşıya bulunduğu pek- çok sorunun temel sebebinin bu hızlı hareketlilikten kaynaklandığını görmemiz gerekir. En basit bir anlatımla köyden şehre gelen insanların kamu otoritelerine yönelik taleplerde meydana gelen artış ve patlama sistemin tıkanmasına sebep olmaktadır. Kamu yönetimi bu yüksek hareketliliğe hazır olmadığından sık sık yükselen talepler karşısında tıkanmakta ve bunalıma girmektedir. Bu durumun farkında olan ve sosyal hareketliliğin bir plan dahilinde yürümesini gözeten ülkeler şehir merkezlerinde oluşacak talep patlamasına meydan vermemek için köyden şehre doğru gerçekleşen hareketliliği kontrol altında tutmaktadırlar. Temelde sosyal planlama bu süreci ve hareketliliği kontrol altında tutma çabalarından başka bir şey değildir. Son yıllarda toplumumuzdaki hareketliliğin kazandığı özel bir durum var ki eğer kamu otoriteleri bunu dikkate almaz ve bu toplumsal olguyu bir veri olarak kabul edip bunun üzerine politikalarını bina etmezlerse pekçok gayret boşuna gitmiş olacaktır. Sözünü ettiğim özellik şu: Türkiye'de köyden şehre göçen insanlar köylülük bağlarını ve köylerle olan ilişkilerini tamamen kesmiyorlar. Giderek artan bir eğilimle hem şehirde hem de köyde aynı anda yaşamaya çalışıyorlar. Bunun nasıl gerçekleştiği ve sebebinin ne olduğu elbette ki merak konusudur. İlk etaptaki gözlemim şu: Köylerden şehirlere göç edenler buralardaki arazilerini, ev ve diğer mülklerini satmıyor yakınlarına emanet ediyorlar. Arazilerin ekip biçilmesi için özel gayret gösteriyor, çoğu kez bu iş için para ayırıyorlar. Elde edilen ürünün bir kısmını şehre götürerek hayat pahalılığının etkisinden kurtulmaya çalışırken aynı zamanda köyle olan ilişkisini de sürdürmüş oluyorlar. Şehre göçenlerin önemli bir kısmı emekli olması ve maddi durumunun iyileşmesi halinde ise yazları köye dönüp birkaç ay burada kalmaya, arazisiyle ilgilenmeye, ekip biçmeye, buraları yazlık olarak değerlendirmeye çalışıyor. Böylece çeşitli sebeplerle köylerden şehirlere göç edenler, yazları köylerine geri dönmekte ve köyün sosyal hayatının yeniden yapılanmasında önemli roller üstlenmektedirler. Bu sürecin çok yönlü sonuçları olacağı açıktır. Öncelikle köylerle şehirler arasındaki sosyolojik sınır giderek ortadan kalkmakta ve adeta birbiriyle entegre olmaktadır. Diğer yandan şehirde yaşamaya alışan ve şehir hayatına intibak eden kitleler köylerine geri döndüklerinde şehirlerde kazandıkları yeni hayat biçimlerini getirmekte, köylere örnek bir model oluşturmaktadırlar. Sosyal hayatta giderek etkinliğini artıran bu köy-şehir ilişkilerinin toplumsal değişim üzerindeki etkisinin son derece büyük olacağı tahmin edilebilir. Köyden şehre göç sebebiyle nüfusu iyice azalmış ve köylerde sadece yaşlıların kaldığı köylerde yaz aylarında gözlenen canlılık, yaz aylarında şehirlilerin geri dönüp eski evlerini tamir etmeleri, şehir hayatının standartlarını buraya taşımaya çalışmaları ıssızlaşmış köylerde müthiş bir canlılık ve hareketliliğe sebep olmaktadır. Muhtemelen yalnızca Türkiye'de gözlenen bu sosyolojik durum toplum yapımızın yeniden yapılanmasında ve köylerle şehirlerin kaynaşmasında önemli bir gelişmedir. Türkiye giderek artan bir hızda şehirleşiyor, ancak köylülükle ilgisini koparmadan, köyü yeniden inşa ederek ve standartlarını yükselterek şehirleşiyor. Şehirliler köylere dönüyor ve köyleri imar etmeye çalışıyorlar.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |