|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ABD Başkanı George Bush'un "Savaş bitti" demesinin üzerinden dört ay geçti. Aradan geçen dört ayda anlaşılan gerçek şu: Washington savaşı başlatırken Saddam Hüseyin'in elinde kitle imha silâhları yokmuş, Irak iddia edildiği türden bir terör yuvası değilmiş; ancak dört ay önce ABD neden korkuyorsa, Irak, o korkuyu hak edecek bir ülke bugün... Washington'daki savaş lobisi, dört ay içerisinde, Irak'ı ABD ve dünya için bir 'kâbus' haline getirmeyi başardı. Böyle durumlarda hep olduğu üzere, savaş kararını verenlerden bazıları "Hata ettik" yollu açıklamalar yapmaya başladılar. İlk düdüğü çalan, "Irak'a savaş" projesinin ardındaki beyin olduğu bilinen Richard Perle'dü; savunma ile içişleri bakanlıkları arasındaki çekişmeye ek olarak Pentagon içinde de ciddi tartışmaların başladığı anlaşılıyor. İngiltere'de öfkeleri başbakanın üzerinden çekmek için Tony Blair'in en yakını istifa etmek zorunda kaldı. "Hata ettik" diyenler samimi değiller; samimi olmadıkları 'hata' dedikleri konularda sürekli Irak'ı ve Irak halkını suçlamalarından belli oluyor. Oysa, rejim değişikliğine sevinmesi beklenen Iraklılar, günlük hayatın her geçen gün daha çekilmez olduğu gerçeğiyle karşı karşıyalar; Saddam Hüseyin'in yerini bütün yetki ellerine geçtiğinde onu aratmayacak tiplerin aldığını da hisseder gibiler. İşgal yönetiminin uygarca olmayan davranışları ise, en aşırı Saddam-düşmanlarını bile, konumları üzerinde yeniden düşünmeye sevk ediyor. Esas hata savaşa gidilen ortamda yapıldı ve o hatanın tek bir sorumlusu var: Washington'daki savaş lobisi... Yalan-dolanla başlatsalar da savaşla alınacak sonucun geniş kabul göreceğine dair bir tespit hatası bu; Pentagon'da faaliyet gösteren 'haber çarpıtma bürosu' aracılığıyla, dünyanın dört bir tarafında dağıtılacak maddi imkânlarla gerçeklerin uzun süre saklanabileceği tespitleri fos çıktı. Kitleler, her gün artan sayıda, 'psikolojik savaş' âleti haline getirildiklerinin farkına varıyor ve tavır değiştiriyorlar. Şimdilerde hatayı kabul eder görünme manevrası, kitleleri kandırma sürecini bir süre daha devam ettirme açıkgözlülüğü ile irtibatlı. 'Psikolojik savaş', kullanımı olağanüstü tehlikeli, iki ucu pis bir yöntemdir. Bunu Türkiye'de yaşayan bizler başkalarından iyi bilecek durumdayız. Türkiye uzun yıllardan beri psikolojik savaş arenası yapıldı; Türk halkı pek çok 'örtülü operasyona' mâruz bırakıldı. Gizlilik perdesinin sağladığı alacakaranlık kuşağında, doğrudan veya dolaylı operasyonlar sonucu, çok sayıda aydın hayatını kaybetti. Hiçbir insan topluluğu sonsuza kadar aldatılamaz; psikolojik savaş erbabının unuttuğu bu gerçeği, Türkiye'de yaşayan insanlar, 3 Kasım'da yaptıkları tercihle bir kez daha hatırlattılar. Seçmen iradesini birkaç kez yamultabildi ülkemizde psikolojik savaş yöntemleri; 3 Kasım seçimi, aldatma üzerine oturan toplum mühendisliği yöntemlerine bir başkaldırıdır... Irak'taki gelişmeler, dünya halklarının uyanışı açısından elbette henüz bizdeki 3 Kasım noktasına erişmiş değil; ancak o noktaya varmasına az kaldı... Türkiye'deki uyanışı akılcı çıkışıyla hızlandırmış olan siyasî kadronun, gözleri önünde cereyan ettiği için en baştan fark etmesi gereken Irak konulu psikolojik harekâtı görememesini anlamak gerçekten zor. Yalana baştan beri onlar muhataplar; kendilerine söylenenlerle gerçekler arasındaki derin uçurumu bizden daha iyi takdir edebilecek durumda olan onlar... Kendilerini aldatanların yanında konuşlanmaktan rahatsızlık duymamalarını bu bakımdan anlayamıyoruz. Oysa, gerçeklerin kısa sürede ortaya çıkmasında, 1 Mart tezkeresinin TBMM'de reddedilmesi önemli bir payın sahibiydi. Savaş lobisinin propaganda makinası, Türkiye'nin tezkereye geçit vermemesiyle, "Bakın bir Müslüman ülke de bizimle" diyebilme kozunu kaybetmiş oldu. Kitleleri sonsuza kadar aldatmak imkânsız, ancak insan topluluklarının aldatılmaya verecekleri tepkiler için vesileler de sınırlı. Türkiye'de tepki için bir genel seçim gerekti; savaş lobisine tam bir tepki de ABD ve İngiltere'de benzer bir vesileyi bekleyecektir. Gizli-açık iktidarları yerinden etmek o kadar kolay değil çünkü... Siyasî yönetim ne olduğunu tam anlamaz görünse de, Türkiye, bu global uyanışın en önemli tetikleyicisi...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |