|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Üç dört genç, sigara krizine girmiş gibi davranarak, sokakta rastladıkları tanımadıkları kişilere "İkibinin var mı?" diye soruyorlar. Orta yaşlı ve artık paket taşımayarak yavaş yavaş bırakmayı düşünen biri, "Var ama evde" cevabını veriyor. Zor yürüyecek kadar ihtiyarlamış birisi, yıllar önce bıraktığını ima ederek "Nerde oğlum!.." şeklinde cevaplıyor. Gençler, yaşlı adama acıyarak bakıyorlar: "Ayyy..." Yolu kesilip, gençlerin aynı sorusuna muhatap olan bir genç kız, ne sorduklarını anlamayınca bizim delikanlılar "Şaka şaka" diyor ve gülüşerek uzaklaşıyorlar. Daha sonra, cadde üzerinde gördükleri reklam panosundaki resme bakarak, kendi aralarında o resimdeki adamın taklidini çıkartıyorlar. "İkibinin var mı?" "Var Kaya Bey, buyurun..." Ve resimdeki adamın yakışıklılığı üzerine tartışmaya başlıyorlar. Biri çok yakışıklı bulurken, diğeri "Yok canım" diyor "bence hiç de yakışıklı değil. Sıradan biri. Burnu da kocaman üstelik!.."
Neşeli gençler, az sonra dalga geçmek için bir züccaciye mağazasına dalıyorlar. Birisi, "Pardon" diyor, "bu dükkanda Tekel ikibin var mı?" Dükkan sahibinin (belki de tezgahtardır, ne bileyim) şaşkınlığı gitmeden, delikanlıların gülüşmeleri arasında, dükkanın bir köşesinden "Bende var..." diye bir ses yükseliyor; "Çantamda... Açıp alın!.." Gençlerin az önce reklam panosunda resmini gördükleri adamın kendisi, Kaya Bey bu! Gençler, şaşkınlıktan küçük dillerini yutacak... Hayranlıkla bakakalıyorlar. Ve hep beraber oturup çantadan çıkardıkları sigaraları tellendiriyorlar; Kaya Bey de aralarında. Fonda, kalın bir ses: "Delikanlı gençler, Tekel ikibin içer!.." Dınınıın!.. Müzik yükseliyor, reklam bitiyor. Nasıl, saçma değil mi? Bence de!
BİRİ GELİŞ, BİRİ GİDİŞ Mısır hükümeti Kızıldeniz'in altına tüp geçit yapmak için ihale açar. İhaleye İngiltere'den, Amerika'dan, Japonya'dan ve Türkiye'den birer firma katılır. Türkiye'den katılan Temel'in firmasıdır. Firmaları teker teker mülakata çağırırlar ve teknik bilgi isterler. İngiliz firmasından yetkililer, "Biz iki taraftan eş zamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum bir metre fark olur. 30 metre enindeki tünelde de bir metreyi rahatlıkla düzeltiriz" derler. Amerikan firması: Biz de iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz, maksimum yarım metre fark olur... Japon firması: Biz de iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. En fazla 20 santim fark olur... Sıra bizim Temel'e gelir. Temel "Valla biz de iki taraftan kazmaya başlarız... Ortada buluştuk buluştuk, buluşamadık iki tüneliniz olur" der.
TELAFİ EDİLEBİLİR
Anlatılan fıkralardan tanıdıkları Nasrettin Hoca'nın eşeğe ters binmiş heykelini görmek için İstanbul'dan trenle Akşehir'e giden iki çocuk, son anda farkedilerek yakalandı. Habere bakar mısınız! Salih ile Ahmet, on ve oniki yaşlarında.
Tam Akşehir'e girmek üzereyken durum farkedilmiş ve maceraperest çocuklar, görevliler tarafından polislere teslim edilmiş. Polisler kayıt kuyut işlemlerini tamamladıktan sonra, çocukları İstanbul'a geri göndermiş. "Ailelerine teslim edilmek üzere..." Heykeli göremeden. Ben o demiryolu görevlilerinin de, polislerin de aklına şaşayım! Hatta şaştım bile! Onca yolu aşıp giden çocuklara insan heykeli göstermez mi yahu! Ne kadar ayıp! Şimdi yapılması gereken, bu hatayı telafi etmek. O çocukları aileleriyle birlikte alıp trenle Akşehir'e götürmek ve orada birkaç gün misafir ederek Nasrettin Hoca'nın heykelini, türbesini, yaşadığı yerleri göstermek. Bakalım bunu yapacak bir babayiğit çıkacak mı?
GÜNÜN SÖZÜ
Methiye, yutmadığınız sürece size zarar vermeyecektir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |