AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İki çizgi

Irak'ta patlayan bombalar ve hergün hayatını kaybeden müttefik askerler manzarası, savaş-sonrası dengelerini değiştirme potansiyelini içinde taşıyor. Gelişmeleri etkilemeye yönelik iki ana çizgi daha şimdiden kendini belli etmeye başladı.

İlki, yıllar öncesinden başlatılmış hazırlıklar sonucu Irak işgalini başarmış 'savaş lobisi'nin çabaları; Amerikan-İngiliz ortak gücünü Türkiye'nin de içinde yer alacağı bir 'uluslarası birlik' ile takviye etmeyi amaçlıyor o çizgi...

Diğer çizginin sahibi, savaşla Pandora'nın kutusunun açıldığını ve içindeki bütün şerlerin ortalığa saçıldığını neden sonra da olsa görmeye başlayan etkili uluslararası çevreler; bunlar da, Irak'ta âdil ve istikrarlı bir düzen kurulması için Birleşmiş Milletler'in (BM) devreye girmesi yolunda çaba göstermeye başladılar.

Son zamanlarda birbiri ardına dünya gündemine yansıyan tepkileri bu iki çizginin üstünlük yarışı olarak algılamak mümkün.

İlk çizgi, elindeki bütün kartları kullanarak, Türkiye ve Pakistan'ı Irak'a asker göndermeye iknaya çalışıyor. O çizgiye yakınlığı bilinen etkin bir ağız, "Ortadoğu haritalarının yanlış çizildiğini, Türkiye'nin Kerkük ve Musul üzerinde hakkının teslim edilmesi gerektiğini" iştah açıcı bir unsur olarak masanın üzerine koyuyor sözgelimi... O 'havuç' yeterli olmazsa, bugünkü şartlar devam ettiği taktirde Irak'ın üçe bölüneceği korkusunu da değnek olarak elinde tutuyor o çizgi...

İkinci çizgi ise, politikalarını ilk çizginin başarsızlığı üzerine oturttuğu için, bir kenarda beklemeyi tercih ediyor. BM Güvenlik Konseyi Irak'a dönük yeni kararlar almada fazla aceleci davranmıyorsa, bu, daha köklü bir değişim beklentisi sebebiyledir. Ancak, Kofi Annan'ın BM'yi denklemin içine köklü biçimde sokacak hazırlıkları sürdürdüğü de gözden kaçmıyor. Bağdat'taki BM binasına konulan bomba sonrası, Annan'ın BM temsilcilerini Irak dışına taşıması, süreci hızlandırmaya yarayacak bir taktik olarak değerlendirilebilir.

Kararıyla iki çizgiden birinin egemen hale gelmesini sağlayabilecek konumda bir ülke Türkiye. Pakistan bölgeye asker göndermek için Ankara'nın kararını bekliyor. Türkiye'nin asker gönderme talebine "Evet" cevabını vermesi, ABD ve İngiltere'nin Irak işgalini sürdürmeye yarayan askerî birlikleri 'uluslararası güç' halinde tanıtmaya yarayacak iklim değişimini sağlayacaktır. Bunun tersi de doğru: Türkiye "Hayır" dediği taktirde, BM'yi devreye sokmak için bekleyen ikinci çizgi güç kazanacaktır...

Türkiye işgal güçlerine asker desteği verse de Irak'taki işgalin başarıya ulaşması zor; önceleri bireysel tepki, hatta 'terör' olarak gösterilebilecek düzeydeki eylemler direniş görüntüsüne büründü bile. "Saddam sempatizanları" veya "Baas kalıntıları" iddiaları havada kalıyor. BM'nin görev üstlenmesi ihtiyacı, bir süre sonra kendini yeniden ve daha fazla hissettirecektir; ancak o durumda BM'nin de 'çözüm formülü' olmaktan çıkması ihtimali büyük.

Irak'ta derhal devreye sokulması gereken çözüm belli: "İşgal güçlerinin bir takvime bağlı olarak çekilmesine karşılık çok uluslu BM barış gücünün ülkeye gönderilmesi... Bunu tamamlamak üzere, yine eş zamanlı bir takvimle anayasanın yazılması ve seçimlerin yapılarak sandıktan temsilî bir yönetim çıkartılması..." Türkiye, bu formülün başarılı olabilmesi için elinden gelen her çabayı gösterebilir, ihtiyaç olan her türlü desteği BM emrine sunabilir. Bunu da şimdiden açıklaması şart...

Irak sorunu da, Türkiye'nin kararı da birbirine bağlı olarak kritik bir dönüm noktasına geldi. Türkiye sorunun mu yoksa çözümün mü parçası olmak istediğine karar verdiğinde, Irak sorununun nasıl çözülebileceği de daha iyi anlaşılacak.

Aslında karar vermek o kadar zor değil; neden zorlanılıyor o halde?


4 Eylül 2003
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED