|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ALİ MURAT GÜVEN
Ayrıca, bizzat Star TV Personel Müdürlüğü'nün mahkeme dosyasına gönderdiği SSK dört aylık prim ödeme çizelgesinde de müvekkilimin ismi –o sırada Star'da çalışan- Türkiye'nin en ünlü kadın haber spikerlerinden birinin hemen üzerinde yer almaktaydı. Ve her iki ismin karşısındaki aylık gelir rakamları da birbirine çok yakındı. Yani, Türkiye'nin en ünlü, en yüksek aylık maaşı alan ekran kahramanlarından birini dahi SSK bordrolarında asgarî ücrete yakın bir maaş alıyor göstermişlerdi. Sonuçta da mahkeme dâvâlının değil, bizim rakam beyanımızı esas aldı." Türk hukuk sisteminin iç karartıcı koridorlarında koşuşturup duran avukatlar ordusunun isimsiz kahramanlarından Ömer Kuvat, Star aleyhine açtığı ve tümünü kazandığı bir düzine dâvâdan aklında kalan sayısız hatıradan birini ayaküstü böyle aktarıyordu bizlere. İstanbul Barosu'na kayıtlı sekiz yıllık bir avukat olan Kuvat, son dört yıldır da ağırlıklı olarak Basın İş Kanunu kapsamına giren dâvâlara bakıyor. Ve bu dâvâlarda en sık karşılaştığı muhatap ise Uzan Ailesi'nin sahibi olduğu medya imparatorluğu… "Star usûlü istihdam"ın kurbanları Genç avukatın Star'dan canı yanmış "medyatik" müvekkilleri arasında kimler yok ki… Bir dönemin en popüler "paparazzi" programının iki başarılı yapımcısı, Türkiye'nin en nitelikli belgesel programlarından birinin yapımcı-yönetmeni, Uzan grubunun en eski ve en deneyimli muhabirlerinden biri, yine çok ünlü bir haber-araştırma programının tüm bir kadrosu, yurt haberler servisi editörlüğü yapmış bir başka ünlü muhabir… "Star aleyhine ilk dâvâyı 1999'da aldım" diyor Ömer Kuvat, "O yıllar, Uzanlar'ın her açıdan en güçlü olduğu dönemdi. 1999 yaz aylarında yine büyük bir işten atma operasyonu yapılmış ve genç-yaşlı bir sürü televizyoncu kovulmuştu. Hepsi de çok zor durumdaydılar. İhbar, kıdem, yıllık izin ücreti, nema, KDV gibi yığınla yasal alacakları olmasına karşın hiçbirini tahsil edememiş, son derece kaba yöntemlerle eşyaları toparlanıp kapıya konulmuşlardı. Sonradan bu periyodik işten atmaların bir 'Rumeli Plaza geleneği' olduğunu ve her yıl tekrarlandığını kişisel gözlemlerimle daha iyi öğrendim. Atılan gazetecilerin bir grubunun dâvâsını bizzat üstlendim, diğer bir grubunu ise işbirliği yaptığım avukat arkadaşlara paylaştırdım. İlerleyen yıllarda da bu holdinge ilişkin dâvâların ardı arkası hiç kesilmedi. Avukatlığını yaptığım habercilerin istisnasız tamamı mesleğinde zirveye çıkmış, son derece deneyimli kişiler. Rızalarını almadığım için burada adlarını açıkça sıralayamıyorum, ancak sizler hepsini yaptıkları çalışmalarla ekranlardan zaten tanıyorsunuz." Ekran kahramanlarının zor gün dostu Üstlendiği basın dâvâlarıyla birlikte adı camiada yavaş yavaş "gasteci avukatı"na çıkan Ömer Kuvat, o tarihe dek çok yüksek standartlarda görev yaptıklarını düşündüğü basın mensuplarının sosyal güvence açısından aslında ne denli sahipsiz ve zor durumda olduklarını "Star deneyimiyle" yakından öğrendiğini söylüyor. Şimdilerde ise müvekkil portföyünde küçük bir gazete ya da televizyon kuracak kadar eski Star mensubu birikmiş. "Bazılarının noterden ilk ihtarnameyi gönderecek parası dahi yoktu, kader birliği ettik ve dâvâların açılabilmesi için çoğu kez cebimden harcamalar yaptım" diyen başarılı avukat, 2 ila 3,5 yıl süren bu dâvâların sonunda Uzanlar'ın yayıncılık şirketlerini birer ikişer tazminata mahkûm ettirmeyi başardığını belirtiyor. "Uzan şirketleri aleyhine açtığım bütün dâvâlarda, Basın İş Kanunu açısından yapmaları gereken hemen her şeyde kusurlu ve eksik davrandıklarını müşahade ettim. Şirketten bir türlü gelemeyen eksik evraklar nedeniyle dâvâlar uzadıkça uzatılıyordu. Zaten dünyanın en hızlı avukat değiştiren holdinglerinden biri, meslektaşlarımız buradaki enteresan düzenden yılıp tek tek kaçıyor. Bir kaç duruşmada gördüğüm avukatı sonrakilerde göremiyorum. Bu grubun şirketleşme anlayışına çok somut bir örnek vereyim. Tazminat dâvâlarına baktığım habercilerin tamamına yakını, Star grubu bünyesindeki 'Star Haber Ajansı A.Ş.' diye bir şirketten sigortalıydı ve sözkonusu şirketin adresi de Cağaloğlu'nda bir yerdi. Resmî kayıtlarda deklare edilen bu adrese gittiğinizde ise bir masa-bir kasadan başka bir şey bulamıyordunuz. Yani, alacaklar için haciz yapmaya kalkıştığınızda avucunuzu yalayacaktınız. Halbuki haklarını aradığım bütün gazeteciler İkitelli'deki televizyonlarda çalışmaktaydılar ve dâvâcıların gerçek iş adresi de bu semtteki Rumeli Plaza binasıydı. Hukukî kayıtlardaki şirket adresi ile esas görev yerinin farklılığını mahkemelerde kanıtlayana kadar canımız çıktı." "Sistem, sömürüye çok açık" Ömer Kuvat, hukukun her alanında olduğu gibi iş mahkemelerinde de -yargıçların bireysel gayreti ve iyi niyetine karşın- karar alma sürecinin yıldırıcı düzeyde yavaş işlediğini, bu hantal sistemin ise "doldur-boşalt" tarzı istihdam gerçekleştiren Uzan modeli medya patronlarının ekmeğine yağ sürdüğünü belirtmekte. "Basın çalışanının fazla mesai ücretini en erken altı ayda hesap edebilen bir bilirkişi sistemiyle, iş mahkemelerinde işimiz çok zor" diyen Kuvat, medyanın –özellikle 1990'larla birlikte- emek suistimaline en açık sektörlerden biri haline geldiğini vurguluyor. "Bakıyorsunuz, küçücük bir çorap atelyesinin sahibi bile hem vicdanı, hem de yasalardan korkusu nedeniyle çalıştırdığı çırağı en geç bir-iki ay içinde sigortalı yaparken, benim o adıyla sanıyla kocaman görünen bir sürü televizyonlarda üç yıl, beş yıl çalışıp hâlâ sigortası yapılmamış bir çok medya mensubu müvekkilim oldu. Bu hem insan emeğine saygısızlık, hem de kaçırılan vergilerin miktarı açısından dehşet verici bir durum. Tabiî, böyle durumlarda mahkemeye gittiğimizde mağdur gazeteci adına hak talep etme imkânımız da hemen hemen hiç kalmıyor."
Yalnızca İstanbul Sirkeci'deki İş Mahkemesi'nde bile Uzanlar'ın "dâvâlı" pozisyonunda oldukları pek çok dosyanın karara bağlanmayı beklediğini anlatan Kuvat, kendisinin çalışma takvimini zorladığı için meslektaşlarına aktardığı daha bir dizi dosyanın olduğunu, bunlarda da Star için çektiği diziler ile şov programlarının paralarını alamamış yapımcı, yönetmen, oyuncu ve sunucuların bulunduğunu belirtiyor.
|
|
|
|
|
|
|