AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Başkanların konuşmaları (2)

Yargıtay Başkanı'na göre "Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü adına devleti devre dışı bırakmak isteyenlerin amacı önce anarşi, sonra teokratik devlet düzeninden başka şey olamaz... Din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerle, İslami devlet kurma heveslilerinin aynı amaçta birleştiği unutulmamalı."

Bir hukuk adamına yakışmayacak ölçüsüz, dayanaksız ve mantıksız sözler. Önce "sınırsız din ve vicdan özgürlüğü isteyenler" ifadesini ele alalım. Bir kere sınırsız özgürlük isteyenler yok; ben böyle bir isteğin yazılı veya sözlü olarak bir yerde dile getirildiğini ne gördüm, ne de duydum. Dünyada hiçbir şey sınırsız değildir; din ve vicdan özgürlüğü de buna dahildir. Ayrıca din ve vicdan özgürlüğü bir kesim için istenmiyor ki, bu başkalarına zarar versin; adı üstünde din ve vicdan özgürlüğü; bu özgürlükten bütün inananlar ve inanmayanlar yararlanacağına göre yalnızca şeriat devleti kurma amacı ile bu talep arasında nasıl bir bağ kurulabilir? "...başka şey olamaz" hükmünün mantıkla ve bilimle bağdaşması mümkün mü? Her şeyden önce bu talebin amacı niçin "dini olabildiğince (başkalarına zarar vermeden) yaşamak" olmasın; başkan bütün özgürlük isteyenleri yalan makinasına koydurdu da böyle bir sonuç mu çıktı? Bir toplum içinde her düşünce ve inanç bulunabilir; bunlar arasında anarşi, komünizm, şeriat... isteyenler de olur. Devletin vazifesi, kötü niyetliler yüzünden masum vatandaşların özgürlüklerini kısıtlamak değil, kötü niyetlerin fiile dönüşmesini engellemektir. Bunun da yolu eğitimdir, kanunlara göre suç olan eylemlerin cezalandırılmasıdır; suçsuzların cezalandırılması, kurunun yanında yaşın da yakılması hukuka sığmaz.

Başkan, "Devletin özgürlük bahanesiyle; bir kesimin din ve vicdan özgürlüğünün yok sayılmasına, zedelenmesine seyirci kalması varoluş nedenine ters düşer. Kavram kargaşasıyla insan hak ve özgürlüklerinden söz ederek, laik düzen hakkında zihinleri bulandırmak, din ve vicdan özgürlüğü ihlallerine zemin hazırlamaktır..." diyor.

Diyelim ki Türkiye'de şeriat düzeni isteyenler var; yalnızca bu istek başkalarının özgürlüğünü ortadan kaldırmaz ki... Ancak "belli bir yoruma göre şeriat devleti" gerçekleştiği zaman "başkalarının özgürlüğü" belli ölçülerde kısıtlanmış olur; demokrasilerde bunu engellemenin yolu istemeyi engellemek, ağızlara ve kafalara kilit vurmak değildir; başkalarına zarar verecek düşüncelerin fiilen gerçekleşmesine mani olmaktır. Çağdaş demokrasilerde düşünme ve isteme değil, başkalarına zarar veren eylem yasaklanır.

"Laik düzen hakkında zihinleri bulandırmak" ne demek? Dünyada yalnızca bir tane laiklik anlayış ve uygulaması mı var. Başkan Anglosakson dünya ile başta Fransa olmak üzere bazı ülkelerdeki laiklik anlayış ve uygulamalarının birbirinden farklı olduğunu bilmiyor mu? Şu değil de bu laiklik anlayışının kabulünü ve uygulanmasını istemek niçin hak ihlallerine zemin hazırlasın? Başkanın, "AB'ye uyum düzenlemelerini başarılı buluyoruz, ancak bu düzenlemeler Türk halkının hak ettiği konumdan uzak. Reformların dış dinamiklerin zorlamasıyla değil, Türk halkının isteklerinin bu doğrultuda olduğu bilinciyle yapılması gerekir" şeklindeki sözleri yukarıdaki tespit ve talepleriyle çelişmiyor mu? Türkiye'de cumhuriyet yılları boyunca uygulanan laiklik anlayış ve uygulaması, Türk halkının istekleri doğrultusunda mı olmuştur? Halk Partisi'nin iktidardan uzaklaştırılması ve Demokrat Parti'nin kahir halk oyu üstünlüğü ile kazanmasının belirleyici amilleri arasında "bu katı, hak ve özgürlükleri yok sayan laiklik anlayışı"na karşı çıkmak, onu değiştirmek amacı yok mudur? DP ne yaptı, şeriat mı getirdi? Hayır. Onun yaptığı daha yumuşak bir laiklik uygulaması ve halkın dine yönelik bazı isteklerini karşılamaktan ibaret. Demokrasi ve özgürlük istemeyenler orduyu devreye sokup demokrasiyi askıya almasalardı halk DP'yi daha yıllarca iktidarda tutacaktı. Ondan sonra da olan yine budur.

Sayın başkan dahil bütün okumuş yazmışların peşin hükümlerden ve şartlanmışlıklardan kurtulmak için çaba göstermesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Barolar B. Başkanı da "bağımsız, yansız, güçlü ve adil bir yargı" için köklü reformlar yapılmasını istiyor; bu reformların arasında ahlak eğitimi ile ilgili olanı da var mı? Eğer yoksa hakimler de etten kemikten yaratılmış beşer değil mi?


14 Eylül 2003
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED