AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Nesneleşmeye karşı nesleleşmek

Zamanın ünlü eleştirmecisi Belinski'ye Dostoyevski'yi tanıtma sadedinde: "Yeni bir Gogol doğuyor, üstat!" dediklerinde, üstadın ilk tepkisi: "Sizin Gogollarınız ilâmaşallah mantar gibi bitiyor" demek olmuş. Arkası arkasına gelen yazarların her biri bir Gogol olma iddiasıyla ortaya çıkınca soylu değerlerin hangileri olduğunu karıştırmak da olağan hale gelebilir. Ama erbabı gerçek olanla sahte olanı bir görüşte tanır ve ikisini birbirinden ânında ayırır. Ama "oyuncu"nun kendisi? O, kendi üzerinde ne düşünecek? O, kuşku yok ki, kendini bir değer olarak görüyor ve kendini bir değer saydığı için meydana çıkma cesaretini kendinde buluyor.

Bu sahneye (bu sahne tiyatro sahnesi olabileceği gibi, podyum olabilir, tv ekranı olabilir, sinema perdesi olabilir, konser sahnesi olabilir, yazarlık olabilir vs.) çıkanların her biri, eğer sıradan biri olarak görünmeyi reddedecek bir bilinç sahibiyse, en başta bir nesneye dönüştürülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bilir. Yüzünü eskitmek istemediğini söyler, bu demektir ki, seçici olma çabası içinde bulunduğunu duyumsatır. Böyle bir bilinç sahibi olanlardan en yenilerinden biri bile: "Ah, ben eskimek istemiyorum, ben nesne olmak, metaya dönüşmek istemiyorum, ben bir marka, bir mal haline gelmek istemiyorum" diyerek endişesini dile getirir. Aslında onun, olmak istemediğini söylediği şey, tam da onun olmak istediği şeydir ve o, bu sözleri söylerken, kafasında onun gibi olmayı tasarladığı birilerini bulundurmaktadır.

O birileri, aslında, bir marka haline gelmiştir, nesneleşmeyi reddederken onun temsil ettiği bir nesne olup çıkmıştır. Nesne olmak veya nesne haline gelmek, bu demektir ki, bulunduğu piyasada, bir piyasa değeri ifade etmek, bu, bu piyasaya çıkan herkesin kafasında taşıdığı ve fakat onu reddedenlerce bilincine varılmadan ifade edilen bir hedeftir. "Ben nesne olmak istemiyorum" diyen bir oyuncu, aslında tam da istemediğini söylediği şeyi olmak üzere yola çıkmış bulunmaktadır. "Benim bir ailem var, benim ailem inanılmayacak denli tutucudur, okuldayken arkadaşlarımla bile uzun süre bir arada bulunmama karşı çıkarlardı" sözleriyle kendini tanıtan biri, besbelli ki, kendine bu yoldan imaj oluşturmanın ardından gidiyor. Cici kız olduğunu anlatmak istiyor, çünkü orta malı olan biri ne de olsa kolay biridir, ona kolay ulaşılır, oysa kendisi bir sürü zırhlar içinde savunulmaktadır, ona ulaşmak zordur, ona dokunmak zordur: bu üslûp kendinde meydan okuma gücü bulanları meydana davet etmenin bir yolu olarak kullanılmaktadır.

Nesneye dönüşmek istemediğini söyleyen biri, kendisine ancak bu yoldan nesneye dönüşme imkânının bırakılmış olduğunu hesaplıyor. Eğer o, bu piyasada para etmemek üzere bulunuyorsa, orada başka niçin bulunduğu sorusuyla karşılaşır ve bu sorunun cevabı da, ne kendisi tarafından, ne başkası (ve meselâ menajeri) tarafından bulunabilir. Nesne olmayı safiyetle reddederken daha o anda nesne haline gelmiş olduğunu fark etmeyen biri, içine düşmüş bulunduğu açmazı da fark etmeden kalır.


14 Eylül 2003
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED