AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
"Serpuş"un altında ne var?

14 Eylül 2003 tarihli Milliyet Business'in 12. sayfasının alt yarısını kaplayan Deniz Sipahi imzalı haber-röportajın tanıtımı için ilk sütunda büyük harflerle yapılan çıkma şöyle başlıyor:

"YUNANİSTAN DRAMA'DA YUNANLI GENÇLER KENDİSİNE ZORLA SERPUŞ GİYDİRMEK İSTEYİNCE GİRDİĞİ KAVGADAN SONRA TÜRKİYE'YE KAÇAN İSMAİL KESKİNOĞLU'NUN BİR DENİZLİ HOROZU VE İKİ TAVUKLA KURDUĞU KESKİNOĞLU TAVUKÇULUK…"

2003 yılında, Milliyet gazetesinde "serpuş"un ne işi olabilir?

Olayın tarihine ilişkin bilgiyi sayfanın son sütununda buluyoruz: "Keskinoğlu'nun öyküsü Yunanistan'ın Drama kasabasında Ravika köyünde başlıyor. 1910 seferberliğinde babası bir daha dönmemek üzere giden 'yetim' İsmail, yaşıtı Yunanlı gençlerle ciddi bir kavgaya giriyor. Yunan gençler, İsmail'in fesini alıp serpuşu giydirmek istiyorlar. Zorlama İsmail Keskinoğlu'nu çileden çıkarıyor. Küçük bir çakı ile Yunan palelerinin yüzünü çizip kaçıyor."

Bu cümleleri okuyan birinin zihninde "serpuş"un "fes"e karşıt bir başlık olduğu izlenimi doğmaz mı? Doğar. Fakat bu izlenim yanlıştır. Serpuşun ne olduğunu bilmeyen biri sözlüğe baktığında şunu görecektir: "Baş giyeceği, başlık". Fes de başa konduğuna göre, o da bir "serpuş" değil mi? Elbette öyle. Yoksa yukarıdaki cümlelerde "serpuş" başka bir nesneyi gizlemek, örtmek, saklamak için mi kullanılmış? Öyle görünüyor. Serpuş'un ardında saklanan ve Yunan gençlerin Türk İsmail'in başına zorla geçirmek istedikleri şey, örneğin, bir "papaz külâhı" olabilir mi? Hiç sanmıyorum. Öyle olsaydı bunu açıkça söyler, serpuş'un ardına sığınmaya gerek duymazlardı.

Farsçadan dilimize girmiş bir sözcük olan "serpuş", "baş" anlamına gelen "ser" ismi ile örten anlamına gelen "pûş" sıfat-fiilinden oluşan birleşik yapılı bir isim olup daha çok erkeklerin başlarına giydikleri her türlü başlık için kullanılmıştır: takke, külâh, sarık, kavuk, kalpak, börk, bere, şapka, kep, miğfer, kask… hepsinin genel adıdır serpuş.

Pâ-pûş ise "ayak örten" anlamında olup biz Türkler onu önce "pâ-bûş"a, sonra "pabuç"a çevirmişizdir. Sözcüğün rahmetli ninemin ağzında "babıç"a döndüğünü işitmiştim. Bu arada "örtü" anlamındaki "pûşî"nin "puşi, poşi, poşu" olarak kimi yörelerimizin dilinde ve erkek kadın birçok yurttaşımızın başlarında ve boyunlarında yaşadığını da hatırlayalım.

Ülkemizin geçmişini ve devrim tarihini bilenler, Deniz Sipahi'nin yazısında kullanılan "serpuş"un "şapka" anlamına geldiğini tahmin etmekte zorlanmayacaklardır, sanıyorum. Buna rağmen, Ortodoks Yunan gençlerinin Müslüman Türk çocuğu İsmail'in başına 1910 yılında zorla "şapka" geçirdiklerini açıkça söylemek yerine "serpuş" giydirdiklerini söyleyenler, ülkemizin geçmişi ve devrim tarihi konusunda insanların bilgisiz olduklarını düşünmüş olabilirler mi?

Aslında ve belki, önce bu "serpuş tercihi"ni kimin yaptığını sormalıyız. Bu, olayın kahramanı merhum İsmail Keskinoğlu olmasa gerek. Ya olayı bugün nakletmekte olan Keskin Keskinoğlu'nun tercihidir "serpuş" ya da gazeteci Deniz Sipahi'nin. Belki ikisi birlikte karar vermişlerdir "serpuş" demeye. Bu kararı verirken akıllarından 1925 yılında yürürlüğe giren Şapka İnkılâbı ile ilgili bir "olumsuz çağrışım uyandırmak" kaygısı geçmiştir belki de. Bu kaygı bana çok ilginç ve tuhaf göründü. Şapka yerine serpuş demekle bu olumsuz çağrışım uyandırma tehlikesi (!) bertaraf edilmiş olur mu? Yoksa, kimilerinin bilinçlerinde ya da bilinç altlarında kimi devrimlerden –bu arada şapka devriminden- gizliden gizliye "utanç duyma" gibi bir eğilim mi oluşuyor?

Yoksa ben öküzün altında buzağı mı arıyorum?

Tekeden süt ya da sineğin kanadından yağ çıkarmaya mı çalışıyorum yoksa?

Yok yok, bu "serpuş"un altında bir ser, bir sır var!


16 Eylül 2003
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED