|
|
|
|
Antep iyi takım. Puan cetvelinin alt sıralarında bulunduğuna bakmayın, daha ligin başındayız. Bana göre Bursa'da öyle, Rize de. Ama meselâ geçen yılın Gençlerbiriği nerede Ersun Yanal nerede? Antep Fenerbahçe karşısında ilk yarı çok iyi oynadı. Fenerbahçe de buna karşılık vermeye çalıştı. Canlı-hareketli ama pozisyon bakımından kısır bir devre idi. Serhat artık kaçıracağına emin olduğumuz yüzde yüz bir pozisyonu heba etti. (Serhat bunu hep yapıyor. Çok gol kaçırıyor. O dağıtıcı hızlı futbolunu birde golle süsleyebilse ne iyi olacak) Buna mukabil Antep golü buldu. Antep golü buldu, çünkü Fenerbahçe hatları arasında irtibatsızlık, hatta büyük bir boşluk vardı. Kemal ile Selçuk çalışkan, güçlü, genç adamlar ama; pas yüzdeleri fevkalede zayıf. Attıkları on topun sekizi yerini bulmuyor. Buna mukabil Petkov Fener için büyük kazanç. Hem savunmaya yardımcı, hem hücumda orta yapmasını biliyor, hem de süratli. Fatih ise bunca yılın tecrübesine rağmen taşıdığı, kazandığı topları "adrese teslim" ortalayamıyor. Fener savunması -bilhassa Luciano- rakibinden uzakta duruyor. Arkası kaleye dönük Antep forvetleri aldıkları topları hiç zorluk çekmeden, kaleye yüzlerini dönerek kullanmak fırsatını yakaladı. Hatta bire üç yakalanan fırsatta Erdal kafayla boş kaleye topu gönderemedi. Bunda Recep'in de titrek-kararsız hareketlerinin rolü vardı. Yine de çıkardığı iki top lehine kaydedilmelidir. Fener golü yiyince bir panik-atak başladı. Telaş ve korku ile sağa sola koşuştular. Herkes bir firikik olsa, Hooijdonk atsa, gol olsa, ferahlasak diyordu. Ve bu fırsat pek de gole müsait görünmeyen bir noktada doğdu. Hooijdonk direk kaleye vurdu; Şans işte, iki Fenerli dokunamadı, kaleci Ömer topu bile göremedi gol oldu. Gol olunca Fener paniği savuşturdu. Geriye atak kaldı. Ama kalabalık Antep defansını yaracak bir usta ayak lazımdı. Daum, harekete geçti, Kemal'i aldı, Yusuf'u oyuna soktu. Yusuf gerçekten bire-bir'de adam geçen bir adam. Her topu tehlike yarattı. Fener forvetleri savunmaya, prese hiç katkı yapmazken Serhat bir topu kovaladı, kazandı, bu top dönüp-dolaşıp geldi gol oldu. Fenerbahçe artık seyircisi ile toptan ayağa kalkmıştı, bayağı coşmuştu ki; Tuncay'ın bu coşkunluğa kurban gittiğini gördük. Yazık oldu. Her neyse son dakika golünü ve Semih'in bu goldeki gayretini de zikredip bahsi bitirelim. Fenerbahçe panit-atak'tan bir galibiyet buldu ki; Galatasaray maçı için acaip moral depoladı. Galatasaray yaşlı bir takım. Bunu lütfen kabul edelim. Fatih Terim meseleyi biliyor ve bu yüzden takımı yenilemek üzere üç kez transfer hamlesi yaptı. Ne yazık ki bu hamlelerin üçü de fos çıktı. Konya karşısında nasıl bir acizliğin pençesinde kıvrandığını gördük. "Koşmayan takıma giremez" demişti; İlahi hoca, adamın takati olsa koşacak tabi. Umarız Juventus karşısında Ergün ve Batista ile bambaşka bir Galatasaray buluruz. * * * Beşiktaş'a diyecek yok. Lucescu beşte-beş yaptı, takım liderliği kaptı. Şimdi sıra çıtanın yükseğini geçmekte. Lazio maçı Beşiktaş'ın gerçek gücünü gösterecek. Şurasını unutmayalım: Artık Türk insanı içerdeki başarılar ile yetinmiyor; mutlaka Avrupa çapında, dünya çapında başarılar istiyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |