|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Leyla Umar yine yapacağını yaptı. Patrik Bartholomeos ile birlikte gittiği Libya'da Muammer Kaddafi ile görüştü ve şimdiye kadar kimsenin bilmediği bir konuyu gündeme taşıdı: Meğer, eşinin başbakanlığı döneminde beraberce Libya'ya gittiklerinde, Özer Çiller, Libya'da iş yapmayı düşünen Türk müteahhitlerini seçme imtiyazını bizzat ve kendisi üstlenmiş… Vatan yazarı Umar, en başında "Maalesef" dediğini de belirttiği Kaddafi'nin kendisine verdiği şu bilgiyi onun ağzından aktarıyor: "Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller'le bir anlaşma yapmıştık. Bu yazılı anlaşma hâlâ yürürlükte... Türk müteahhitlerinin Libya'da yapacağı işleri Özer Çiller'in firması aracılığıyla verebiliyoruz. Yani Libya'daki işlerin anahtarı Özer Çiller'in elinde... Sizin anlayacağınız, yeni firmalar Libya'nın kapısını Özer Çiller'in elindeki anahtarla açabilir." Özer Çiller Libya'nın yabancısı değil. Sonradan batan İstanbul Bankası'nın genel müdürü iken, bankanın sahipleri Kozanoğlu-Çavuşoğlu Grubu Libya'da büyük ihaleler alıyordu. O dönemde kimbilir kaç kez Libya'ya gitmiştir Özer Bey. Tansu Çiller de İstanbul Bankası'nın danışmanıydı üniversite öğretim üyesi olduğu aynı dönemde; belki o da o günlerde Libya'yı yakından tanımıştır. Hatırlayacağınızı umuyorum: Tansu Hanım, başbakan olduktan kısa süre sonra, durduk yere Libya'ya gitmişti. Avrupa'da katıldığı bir toplantı sonrasında Çiller Ailesi ve birkaç yakını izlerini kaybettirdiler; nice sonra Libya'ya gittikleri duyuldu. ABD ve BM ambargolarına muhatap bir ülkeye bu biçimde gitmeleri epey garipti; garabetin sebebi demek ki buymuş: Tansu Çiller eşi Özer Bey'i Libya lideriyle yüzyüze getirip tanıştırmış… Bakmayın siz şimdi "Maalesef" demesine, ikili arasında elektriklenme olmasa, Muammer Kaddafi, ülkesi adına böylesine büyük bir imtiyazı ne için versin? Karşılığında ne aldığını bile bilmiyoruz… Mülâkatı okuduğumda Leyla Umar adına sevindim. Yıllar önce, Turgut Özal ile Libya'ya gittiğimizde, aramızda bulunan Leyla Hanım iki atak birden yapmıştı. İlki, biz yola çıkmadan önce başvurarak Libya liderinden özel röportaj talep etmişti. İkincisi de, aynı günlerde Trablus'ta bulunan Yaser Arafat'la bir tek kendisi röportaj yapma girişiminde bulunmuştu. Leyla Umar'ı kabul etmedi Kaddafi; Arafat ise ondan sonra bizleri de odasına alarak Leyla Umar röportajının 'çok özel' olmasına imkân vermedi. Muammer Kaddafi ile bu defa yalnız görüşebilmesi bir başarı. Keşke, ABD ve BM ambargolarını nasıl kaldırtabildiği konusunda bizleri aydınlatacak sorular sorsaydı… Neyse… Bazen, yabancı ülkelerden dâvet aldığımda, "Burada bu kadar önemli işler oluyorken…" diye düşünüp isteksizlik duyabiliyorum. Daha çok okurlarımı düşündüğüm için. Oysa, her gezi, ne kadar ilgisiz görünürse görünsün, gözü açık bir gazeteci için, başka konulara ışık tutan ipuçlarını da içinde barındırıyor. Leyla Umar kalkıp Libya yollarına düştüğünde, gezisi, Libya lideri Kaddafi'den özel dâvet almış Patrik Bartholomeos'a refakat etmekle sınırlıydı; oysa, Kaddafi ile görüştü ve Özer Çiller haberini ülkeye getirdi… Eylül ayının ilk haftasında, Libya, 'kurtuluş günü'nü kutlar. Kaddafi'nin taktığı adla, 'Yevm-ül Fatih'tir 1 Eylül. Dünyanın her tarafından Libya dostları çağrılır Trablus'a. Törenlere ilginç tipler katılır. Yakın zamanlara kadar, 'Yevm-ül fatih' törenlerinin en itibarlı Türk konukları Saadet Partisi çevresiydi; sayısız törene bizzat Necmettin Erbakan'ın katıldığını biliyorum. Demek dâvetli listesini revize etmiş Kaddafi; şimdilerde Fener Rum Kilisesi heyeti Libya'da Türkiye'yi temsil ediyor… Hindistan ziyareti sırasında hiç beklemediğim tarzda bilgilerden ben de haberdar oldum. Bir işadamları örgütü ile görüşürken, "Irak'ta yeniden yapılanmaya hazırlanıyor musunuz?" soruma, "Biz şimdiden oradayız" cevabını aldım. "Bu haberde yenilik nerede?" sabırsızlarına sürprizim var. Görüştüğüm kişi, "Ama" dedi, "Sizin müteahhitlerin aldığı işler yanında biz yaya kalıyoruz…" Ardından da, mukayese olsun diye, Türk müteahhitlerinin bağladıkları işlerin milyar dolar üzerine çıktığını söyleyiverdi… Bizimkiler ağlıyorlar, bataklığa asker göndermemiz için ne yapacaklarını bilemiyorlar; Hintli işadamları ise, hükümetlerinin asker göndermeyeceğini bile bile Irak'tan iş alma çabasında komşu Türkiye ile yarışıyor… "Çocuktan al haberi" denir ya, ben de "Hindistan'a git, al haberi" diyeceğim. Gazeteleri ve televizyonları ile medyada da güçlü bir grubun Irak'ta en önemli işlerden birini üstlendiğini Hindistan gezisinde öğrendim çünkü... Bu haberi veren, "Ancak, bir başkası üzerinden" deyip o kişinin de adını kulağıma fısıldadı. İçlerinden birinin Irak'ta taahhüt üstlendiğini öğrenen medyadaki rakipleri aynı iştaha kapılacaklardır, eminim… İşin bu yönü okur olarak sizleri de ilgilendiriyor. Patronu Irak'ta iş alan veya almayı kafaya koyan medya organlarının yayınlarının tarafsız kalabileceğini düşünmek akıl kârı mı? Bilinen yöntemlerle, yani patronun birkaç yönetici ve yazarla şakalaştığı bir sırada, "Çocuklar, Amerikalılara biz yardım etmeyeceğiz de kim edecek" demesiyle, yanlı yayınlara kapı aralanır… Bakalım, Özer Çiller ile ilgili iddia ses getirecek mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |