AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Amerikan barışı - Acaba?

"Meşruiyyetini güçten alan savaşlar"dan sonra "meşruiyyetini güçten alan diplomasi" sürecine tanık oluyoruz. Muhakkak ki her diplomaside güç belirleyicidir. Ancak gene de "devletler hukuku" diye, uluslararası ilkeler, kurumlar, anlaşmalar diye gerçeklikler var ve tüm bunlar "diplomaside güç kullanımı"nı bir ölçüye bağlıyor.

Şu anda bir yandan ABD diğer yandan da AB, fiili dayatmalar halinde gelişen illegal diplomasiyi tek belirleyici uluslararası ilişki haline getirmiş bulunuyor.

AB Kıbrıs'ta, üstelik BM Genel Sekreteri'ni de yedeğine alarak bir illegal diplomasi süreci işletiyor. Rum tarafını tek meşru Kıbrıs yönetimi olarak AB tam üyeliğine almak, ardından da bu cazibeyi kullanarak Kıbrıs Türklerinin kolunu bükmek... KKTC'yi meşruiyyet dışına itici zorlamalara yönelmek... AB'nin son olarak Kuzey Kıbrıs'a tahsis ettiği yardım paketi de parasal gücü, diplomatik sonuç almak için kullanmanın bir göstergesi. AB, bir yandan Türkler nezdinde Rum yönetiminin meşruiyyetini sağlamak için kol büküyor, diğer yandan da, Annan Planı'na karşı rezervler koyan mevcut KKTC yönetimini "devre dışı" bırakmak için... Öyle ki, AB yardımı, tamamen "Ne pahasına olursa olsun AB" diyenlerin tasarrufuna iadeli teahhütlü olarak postalanıyor. Ya taleplere boyun eğeceksiniz, ya da iktidarı kaybetmek dahil her şeye razı olacaksınız. AB'nin Kıbrıs'ta, işletmeye çalıştığı ilişki biçimi bu.

ABD ise, zaten bir süredir kendi meşruiyyetini kendi üreten bir Leviathan (Ejder) haline gelmiş bulunuyor.

Savaş açarken de meşruiyyeti kendinden menkul bir çizgi izliyor, diplomasi kulvarında da...

Irak'ta şu anda aktörleri belirliyor, onlara meşruiyyet kisvesi giydiriyor ve dünyaya takdim ediyor. Artı, meşruiyyet kisvesi giydirdiği statü ve simaları, daha sonraki diplomatik atakları için malzeme olarak kullanıyor.

Amerika'nın şu andaki Irak pozisyonu, tamamen savaşla kazanılmış bir pozisyon. İşgalcinin meşruiyyeti neyse o! Ama bunun de facto bir yaptırım gücü oluşturduğu da bir vakıa. İşte Kuzey Irak'ı tanzim ediyor. Kürtlere özel, korumalı, imtiyazlı bir statü veriyor. Oradan hem Türkiye'ye hem İran'a mesajları var. Bunun anlamı "Ben Kürtleri böyle böyle kullanabilirim, size inat onların statülerini yükseltebilirim, benim taleplerime olumlu cevap vermezseniz bedelini ödersiniz" şeklinde.

Amerika Irak'ın diğer bölgelerini de tanzim etmek istiyor. Ama henüz sorunlu.

Öyle anlaşılıyor ki ABD, "Ben Irak'ta taşları yerlerine yerleştiririm, herkes de statüsüne razı olur" gibi bir anlayış içinde. Böyle düşünürken hiç şüphesiz şu an Irak'ta bulunan işgal gücüne kimsenin direnemeyeceği değerlendirmesinden yola çıkıyor. Ama Irak'ta işgal gücü kaç yıl kalacak ve ondan sonrası ne olacak? Ya da şöyle bir soru. Ortadoğu ABD'nin güce dayanan illgal diplomasisi ile rüzgar ekip fırtına biçilecek bir yeni yapılanış içine mi sürükleniyor?

Bush, bir süredir Ortadoğu'da...

Bush'la aynı kareye girmekten çok mutlu Arap aktörlerle bölgenin geleceği konuşuluyor. Bir süredir bölgede hil'ati Bush giydirip, Bush çıkarıyor ya, Arap liderlerinde Bush'a yakın olma tutkusu gözleniyor.

Bu kabulleniş içinde Bush'un Filistin'de lider kadroları ile oynaması, kimini düşürüp kimini yükseltmesi, sonunda ABD'nin yol haritasına imza atacak aktörler üretmesi çok tabii karşılanıyor. Bush Arafat'ı diskalifiye etmek yerine Şaron'a söz söyleyecek değil ya!!!

Muhtemel ki bu süreçten Filistin - İsrail ilişkileri için de bir formül çıkacak.

Peki sonuç?

Amerika'nın inşa edeceği bir Ortadoğu Barışı mı?

Amerika İran'ı, Suriye'yi, Pakistan'ı, ve daha nereleri... hepsini yeniden tanzim edecek, hepsinde işgal askerleri ve genel vali bulunduracak, hepsinde kendisi ile elele tutuşacak yerli aktörler üretecek ve bölge barışa kavuşacak...

Acaba?

Hayır öyle değil. Amerika bölgeyi uzun sürecek bir kargaşanın içine sürüklüyor. Amerika'nın çılgınları bölgeyi ateşe atıyor.

Ama içinden kendisi de çıkamayacak. Bu, pahalı bir operasyon olacak ABD için... Bu Bağdat'ı yağmaya verip, petrol bakanlığını beklemeye benzemeyecek. Evet, şu anda karşısında direnecek örgütlü bir güç yok. Ne söylerse oluyor. Ama asıl risk de burada ya... Amerika Firavn olmaya kalkışıyor. Fir'avn da "Ben sizin en yüce tanrınızım" diyerek yola çıkmış ve her istediğini yapabileceğini düşünmüştü. Oysa Fir'avnlık bir çıkış yolu değil. Sırf Irak denemesi bile, Amerika'ya çok şey öğretecek. Yıkmak kolay, yapmak zor... Amerika yıktı Irak'ı, bakalım yeniden inşa gücü ne kadar?

Necip Fazıl Bir Adam Yaratmak'ta, insan olarak bir insana kader üretmenin zorluğunu işler. Bu tanrı rolüne soyunma gibi bir şeydir çünkü. Amerika Ortadoğu'nun tüm kaderini üretmeye kalkışıyor. Bu deneme çok şey öğretecek ona ve insanoğluna...

AYASOFYA'DA KONSER

Uluslararası İstanbul Müzik Festivali çerçevesinde bir çok program yanında Ayasofya Müzesi Üst Galeri'de de İstanbul Flarmoni Orkestrasının bir konser vermesi planlanmış. (06.06.2003 Cuma akşamı) "Müze" denerek, "üst galeri" denerek Ayasofya'nın "cami" hüviyeti örtülmek istenmiş. Ama sonuçta Ayasofya'nın bir ibadethane olduğu biliniyor. Bunlar insanımızın yüreğini incitiyor. Eğer "halka rağmen, halkı terbiye etmek" gibi olumsuz bir niyet söz konusu değilse, hiç olmazsa tartışmalardan kaçınmak için, halkımızın hala ibadethane hüviyetiyle tanıdığı mekanlar üzerinde titiz davranmak gerekiyor. Herhalde İstanbul Flarmoni Orkestrasının konseri için Ayasofya'dan başka yer bulmak zor değildi.


5 Haziran 2003
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED