AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bazı adaylara müjde: 25. soru iptal edilmeli!

Geçen pazar günü, haziran ayından itibaren ülkeyi saran "sınav" dalgasının ilkini geride bıraktık. "Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı" yapıldı ve onbinlerce öğrenci Fen Liseleri, Anadolu Liseleri ve pek çok meslek lisesine girebilmek için yarıştı. Bildiğiniz gibi yarın da yılın en büyük "koşusu" olan ÖSS koşulacak...

Biliyorsunuz; yılın bu ilk "sınavı" gibi onu takibedecek olan diğerleri de kendilerinden her ne kadar o adla söz edilse de, bu elemeler aslında birer sınav değildir. Yapılanlar birer "yarışma"dan ibarettir. Bu elemelerin adının sınav olabilmesi için, elemelere katılan öğrencilerin belli bir "geçer not"u aldıklarında işin sonuçlanması gerekirdi. Söz konusu "geçer not"un ne olduğu önemli değildir; barajı ister 100 üzerinden 80 olarak belirleyin, isterse 70 ya da 90. Oysa bu elemeler gerçekte birer "yarışma" olduğu için, öğrencilerin 100 üzerinden 70, 80 ya da 90 almaları hiçbir şey ifade etmemektedir.. Burada önemli ve belirleyici olan husus, öğrencilerin sırasında 1 puan ve hatta sırasında "doğum tarihinin önceliği" gibi faktörlerin etkisiyle açıklanan kontenjan içinde yer alabilmeye çalışmalarıdır. Bu nedenle öğrenciler "sınava" girmiyorlar, yaptıkları iş sadece "yarışmak"tan ibarettir....

Öğrencilerin orta öğretim kurumlarına ya da üniversitelere "sınav"la değil de "yarışma" ile girmeleri küçümsenecek bir olay değildir. Çünkü "sınav" söz konusu olduğunda kendisine bazı sorular sorarak sınadığınız öğrenci sınandığı konum için "geçer not"u almayı hedefleyecekken, iş "yarışma"ya dönüştüğünde bu hesap bütünüyle çökmektedir.. Dolayısıyla öğrenciyi bir "yarışmacı" olarak görmek ile "geçer not" alabilen başarılı birisi olarak değerlendirmek, birbiriyle hiç ilgisi olmayan iki farklı "hayat felsefesi"ni temel almaktadır. Orta öğretim kurumlarına ya da üniversitelere girebilmek için elemeye tabi tutulan öğrenci bir "sporcu" mudur ki, bütün dikkatini ve ruhunu "rakiplerini" geride bırakmaya teksif etsin?

Batı ülkelerinin bu işi bizim tarzımızda yapmadıklarını da hatırlayalım. Bu ülkelerde, mesela lise öğrenimini "geçer not" alarak tamamlayan bir gencin elindeki diplomaya uygun bir üniversiteye "sınavsız" ve "yarışmasız" biçimde öylece girebildiğini hepimiz biliyoruz. Bu ülkelerde, bizim daha işin başında devreye soktuğumuz "yarışma" uygulaması daha sonra, üniversite yıllarında ortaya çıkabilmektedir ki, doğrusu da budur. Eğer birinci sınıfına diyelim 1000 kişinin kayıt yaptırdığı bir Tıp Fakültesi'nde ikinci sınıfa atlamayı düşünüyorsanız ilk 200'ün içine girmek için tabii ki "yarışacaksınız". Batı ülkelerinde "yarışma"nın daha baştan itibaren uygulandığı alanlar kendilerinden "Büyük Okullar" olarak söz edilen öğretim kurumlardır ki onların da bizim üniversitelerle ilgisi yoktur.

Neyse.... Ben aslında bugün, geçen pazar yapılan "Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı"nda yer alan bir sorudan söz etmek istiyordum. Sınav'ın "Sosyal Bilimler Testi" bölümünde yer alan 25 nolu sorudan. Bu soru şöyleydi:

"Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler, taç ve tahtlar yanar yok olur.

Atatürk'ün bu özdeyişi ile aşağıdakilerden hangisi arasında ilişki kurulabilir?

A) Ulusumuzun yabancıların inanç ve geleneklerine saygılı olması.

B) Ulusumuzun, köklü bir tarihsel geleneği olması.

C) Bağımsız yaşamayı ilke edinen ulusumuzun Kurtuluş Savaşı'nda başarılı olması.

D) Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temelinin kültür olması."

Hadi bakalım, kolaysa cevap verin! Gördügünüz gibi, "hangisi" dile sıralanan 4 seçenekten herhangi biri ile Atatürk'ün özdeyişi arasında "ilişki" kurabilmek mümkün değildir! Üşenmeyip "Cevap Anahtarı"na da baktım; doğru cevap "C" seçeneğini işaretlemekten geçiyormuş... Eğer bu bilgileri aldığım gazete bize bir oyun oynamıyorsa, hiç çekinmeden ilan edebiliriz ki "Cevap Anahtarı" çok mu çok yanılmaktadır! Hiç olur mu, böyle saçmalık olur mu? Atatürk'ün "ulusal egemenlik"in öneminin altını çizmek için yaptığı bir benzetme ile "C" seçeneği arasında uzaktan yakından ne gibi bir "ilişki" olabilir? Dolayısıyla benim kararım şudur: 25. sorunun hemen iptali!

Bakın, sonuç olarak belki "yarışan" öğrencilerin bir bölümünün işine yarayacak bir keşif de yapmış olduk. Eğer geçen pazar günü sınıva giren öğrenciler arasında 25. sorudan dolayı kontenjan dışında kalma tehlikesi ile karşı karşıya olan öğrenciler varsa, hiç durmayıp söz konusu sorunun iptali için dava açabilirler!


14 Haziran 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED