|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dergilerin ilk sayıları her zaman dikkat çeker, heyecan verir. Elimde bir derginin ilk sayısı var. "İnşaat life" dergisi, İstanbul İnşaatçılar Derneği'nin yayın organı. Mâlûm, inşaat, iddialı olduğumuz sektörlerin başında yer alıyor. Güzel, kaliteli ve önemli yazıların yer aldığı bir dergi ama, doğrusu benim böyle bir organım olsa, ne yapar eder, adındaki şu "life" kısmını bir daha düşünürdüm. Dilimizde, onun yerine kullanılabilecek en az kırk kelime bulmak mümkündür. Bu ilk sayıda İstanbul'un yüz yıllık yapılaşma tarihi kapak konusu olarak seçilmiş. Ersin Kalkan'ın kaleminden şu satırları okuyoruz: "Yüz yıl öncesine kadar dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri bulunmayan eserlere ve kültürel yapıya sahip İstanbul, artık bunların çoğunu yitirdi. Çünkü kendine bir metrekarelik alan açmak için bin yıllık yapıyı bir gecede yıkabilen bir halkı var." Geçiyoruz ve üç kez Ağa Han ödülü alan bilge mimar Turgut Cansever'le yapılan röportaj karşımıza çıkıyor. (Gemliğe doğru denizi görmüş gibi oluyoruz.) "Standartları koymak yetmez, onlara ruh vermeliyiz!" diyor üstadımız. Finalinde niye bitti dedirten bir röportaj. Sonra deprem dosyası geliyor, ardından inşaat sektöründeki başarılarımız. Bünyamin Yılmaz, sinema-şehir ilişkisini irdeliyor. Derken önemli bir konuyla daha karşılaşıyoruz: "İstanbul'un iki gözü iki çeşme". Şehrin akmayan ve çöp yuvasına döndürdüğümüz çeşmeleri konu ediliyor. İçiniz ezilmeden okuyabilirseniz ne âlâ. Teoman Rıza Güneri'nin kaleminden, "Gelecek teknolojilerin en önemli madeni: Bor" dosyası dikkat çekiyor. Görün Arun'dan "Küçük Ayasofya'nın uzun ve yorgun hikayesi"ni, Abdurrahman Kılıç'tan Tarihi eserlerin yangın talihsizliği"ni okuyabilirsiniz. Saydıklarımız dergide yer alan yazıların bir kısmı. Derginin ismindeki "life" hakkındaki fikrimizi belirtmiştim, bir noktaya daha işaret etmek gerektiğini düşünüyorum. "İnşaat" yazısındaki "i" harfinin noktası ile "ş" harfinin kuyruğu "ok" işaretleriyle tamamlanmış. Olabilir, tercih meselesi der geçeriz. Fakat sondaki "t" harfinin altında bulunan aynı "ok"un ne manaya geldiğini çözemedik. Umarız ki, İngilizce ile Türkçe arasındaki yazış biçiminden kaynaklanan farklılıklara dayanarak geliştirilmiş bir kompleksin kamuflajı değildir. Daha net söyleyelim, 't'nin altındaki kuyruğa ihtiyaç yoktur ve münasip bir şekilde iptal edilmesi gerekir.
YURTTAN KISA KISA...
Eskişehir'de ihtiyaç fazlası giysiler dağıtıldı...
Batman Cezaevi'nde "Babalar Günü" eğlencesi... gibi başlıklar altında birkaç cümlelik haberler geçiyor her gün Anadolu Ajansı. Günde iki-üç defa geçilen bu tür haberlerin genel başlığı ise "Yurttan kısa kısa..." oluyor. Ne zaman "Yurttan kısa kısa..." başlığını görsem, elimde olmadan cümleyi şöyle tamamlıyorum zihnimde: "...Acaba kimleri ve nereleri ihya ettik bugüne kadar!" Öyle ya, bir yerden kısınca, başka bir yere akıtmak gerek muslukları.
HOCA'YI DİNLEMEK LAZIM
Siyaset Meydanı'nda Ali Kırca'nın konuğu olan Necmettin Erbakan, geçen akşam yine formunda olduğunu gösterdi. Bilhassa "dış mihraklar" konusunda yaptığı açıklamalar ve ekonomik değerlendirmeler son derece çarpıcıydı. Hoca'yı dinlemek gerektiğine kanaat getirdim. Hiç değilse arada bir. ARAFAT'IN ŞİİRİ
Yaser Arafat, şiire başlamış, duydunuz mu? Yazdığı şiirlerden biri şöyle başlıyor:
"Haydi Mahmut Abbas, vakit tamam..." Sanki bir yerlerden hatırlar gibi olduğunuzu söylemeseniz de olur. Türkiye ile yakın temas halinde bulunan birinin, Türk şairlerinden etkilenmesi gayet normal değil mi? BAHÇEDE İKİ NEFES
Geçenlerde şöyle bir haber vardı: "Erdoğan, Başbakanlık'ta yapımı sürdürülen bahçeyi gezdi." Ve devamı: "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Merkez Binası'nın arka kısmında yapımı sürdürülen bahçeyi gezdi. Erdoğan, çalışmaları denetleyerek, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Başbakanlık görevlilerinden bilgi aldı." Yahu ne denetlemesi, ne bilgisi!.. Belli ki adam sıkılmış iş yoğunluğundan, bunalmış ve arka bahçeye çıkıp iki nefes almak istemiş. Muhabirler de rahat bırakmayıp peşine düşmüşler ve haber yapmışlar.
GÜNÜN SÖZÜ
Filistinli bir mahkûm, İsrailli hakime şöyle dedi: "Yahudilerden nefret etmiyorum. Dini açıdan onlarla bir sorun yaşamıyorum. Ama işgalden nefret ediyorum ve ölene kadar işgale karşı savaşacağım."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |