|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İstanbul'daki sinagoglara karşı düzenlenen terör eylemleri sonrasında başlayan tartışmalar kafaları daha da karıştırıyor. Bunu bir yönüyle doğal karşılamamız gerek; terör kafa karışıklığı olan ortamları sever ve ilk amacı da kafaları daha fazla karıştırmaktır. Şimdikine benzer ortamlarda her kafadan farklı bir ses çıkması doğaldır da, bu durumun serinkanlı değerlendirmeleri engellemesinin de önüne geçmek gerekir. Eylem sahası olarak Türkiye'nin, tarih olarak şimdinin, hedef olarak da iki sinagogun seçilmesi elbette tesadüf değil. Terör örgütü, bilgisayara bütün değerleri yükleyip, "Eylemi hangi ülkede, ne zaman ve nereyi hedef seçerek yapayım?" diye sorsaydı, "Türkiye, şimdi ve Musevi hedeflere karşı" cevabını alacağından emin olabilirsiniz... Dünyada Yahudi-karşıtlığı giderek yükseliyor. Avrupa Birliği'nin, üyesi 15 ülkede, ekim ayı içerisinde yaptırdığı bir kamuoyu yoklaması, "Dünya barışı için en büyük tehdit hangi ülkedir?" sorusuna verilen cevaplarla hayret edilesi bir tablo ortaya çıkardı. Avrupalıların yüzde 59'u, bu soruya, "İsrail" cevabını verdiler. İstanbul'da bomba patladığı gün, Avrupa'nın değişik ülkelerinde, Musevi hedeflere karşı başka kanlı eylemler de görüldü. Bu bakımdan, Türkiye'de sinagogların hedef alınması, varolan müsait zeminin eylemi sahneye koyanlarca değerlendirmesi anlamını taşıyor. Türkiye'de 'anti-Semitizm'in temellerinin bulunmaması İstanbul'daki terör eylemlerini planlayanlar açısından önemsiz bir 'ayrıntı' teşkil etmiştir... Eylem sahası olarak Türkiye'nin seçilmesinin de mantığı var. Türkiye Irak'ın komşusu, ABD ile de yakın ilişkileri bulunuyor. Saddam Hüseyin rejimiyle arasına mesafe koymayı bildi işbaşındaki hükümet; ABD ile yakınlığına rağmen Irak'taki işgal güçleri arasında Türk askeri de yok bugün... Olaylar öyle geliştiği için bir türlü Irak'taki ateş çemberinin içine çekilemeyen Türkiye, en büyük kentine terör sıçratılarak 'Iraklaştırılma' sürecine sokulmak isteniyor... Benzer bir süreci Suudi Arabistan da yaşıyor... İlki temmuz ayında diğeri bir hafta önce sahneye konulan iki terör eylemiyle Suudi Arabistan'ın ne kadar etkilenmeye açık olduğu ortaya çıktı. Eylemler sonrası orada yaşananlar, Riyad kentini teröre sahne haline getirenlerin gerçek amaçlarını açığa vuruyor. Terör Suudi Arabistan'da sonuç alıyor gibi: Suud yönetimi zayıfladı ve kendisine dayatılanlara direnemiyor. Türkiye'nin de benzer bir sürece girmesinin beklendiğini varsayabiliriz... Türkiye için zamanlama da önemli. AB üyesi olma yolunda adımlar atan, ekonomisi düze çıkma istidadı gösteren, uluslararası sermayenin ilgi duyduğu bir ülke Türkiye. Kendi haline bırakıldığında sağduyulu adımlar atabildiği görüldü. 3 Kasım seçimiyle başlayan siyasî istikrar sistemdeki eksiklerin giderilmesinde önemli bir rol oynuyor. Hükümet, önüne çıkan virajları kazasız-belâsız aştıkça, kendi iktidar alanını da genişletebiliyor. AB'den müzakere tarihini almayı başardığında, Türkiye, eli tutulamaz, önü kesilemez hale gelebilecek. Terör bu gelişmeyi vurmak istedi. Bu noktada hükümetin serinkanlı değerlendirmelere ihtiyacı bulunduğu kesin. Yalnızca önüne konulan tek taraflı raporlara kulak verirse sonu belirsiz mâceralara bile sürüklenebilir... Buna karşılık, hedefin Türkiye olduğunu, iktidarını zayıflatmayı amaçladığını, 'Ortadoğulaştırma' hatta 'Iraklaştırma' sürecine yaramasının hesaplandığını bilirse, tuzağa düşmekten kendisini koruyabilir hükümet... Bunu yapabilmenin ilk şartı ise, yalpalamayan, kafa karıştırmayan düz bir siyasî çizgi izlenmesidir. Terörü lânetlemek yerinde tabii; ancak daha önemli olan, doğru tercihler yaparak teröristi ve terörden medet umanları kahredebilmektir...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |