|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünya iki kutuplu blok halinde iken daha huzurlu ve daha mutlu idi bugünle kıyaslarsak. Soğuk savaşlar olmasına rağmen, dost ve düşman belliydi. Kimin, ne zaman, nasıl ve nerede ne yapacağı en azında biliniyordu. Savaşlar ve kavgalar çıkmadan barış arayışlarına giriliyordu. İyi kötü ya savaşlar önleniyordu, ya da adam gibi savaşılıyordu. Bir taraftan ''Maviler'' diğer taraftan ''Turuncular'' duruyordu. Kızıllarla demokratların arasındaki gerginlik hep vardı. Bir araya geliyorlardı. Bir masanın etrafında toplanıp, birbirine tezek atıyorlardı ama hiçbir zaman arkasını dönene kurşun sıkmıyorlardı. Hep beraber Birleşmiş Milletler çatısını oluşturmuş, daha çok meseleleri orada halletme yoluna gidiyorlardı. Ülkeleri bölmeye değil, bölünmüş ülkeleri bir araya getirme programlarını yapıyorlardı. İşgali değil işgalcileri işgal ettikleri topraklardan çıkarmayı konuşuyorlardı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından başlayan huzur ve sükuneti her ne kadar Ortadoğu'ya yerleşen Yahudiler bozduysa da, bugünkü gibi huzursuzluk yoktu. En azından dost belli, düşman belliydi. Terörizm ve intihar saldırılarından bahsedilmiyordu. Peki ne oldu da dünyanın çivisi çıktı, her taraf savaş alanına döndü? İşte bu sorunun cevabını vermek bir hayli zor. Belki tek kelimeyle özetlenirse, ''çıkar kavgaları'' denebilir. Ama bu kadar basit mi ki bu sorunun cevabı? Her halde olmamalı bu kadar basit. Bir sona mı, yoksa sonun başlangıcına mı gidiyoruz? Gelişen olaylara başka bir pencereden bakacak olursak, iki bloklu bir dünyadan, tek bloklu bir yapıya geçmemizle beraber, globalizm başlıyor. Globalizmin başlaması uluslararası terörizmin de başlangıç noktası oluyor. Yani Doğu Bloku ve Sovyetler'in yıkılış tarihi olan 1990 yılıyla beraber, Ortadoğu kaynamaya başlıyor. Saddam'ın Kuveyt'i işgal etmesini sağlayan güç, daha sonra o bölgeye yerleşmek için 11 Eylül gibi global terörü dünyanın gündemine oturtuyor. Afganistan ile başlayan temizlik operasyonları, Irak ile devam ediyor. Tabii ki bu gidişat yalnızca Irak ile sınırlı kalmayacak. Nerede kaynak ve nerede bir Müslüman halk yaşıyorsa oralara da operasyonlar yapılacak. Taa ki bütün kaynaklar kontrol altına alınıncaya kadar... Bundan sonra bizleri ne gibi sürprizler bekliyor diye sorulacak olursa bir şeyler kestirmek hayli zor. Moskova Stratejik Araştırma Enstitüsü'nden dostluk kurduğumuz Prof. Dr. Lebedev'e ne olacak bu dünyanın hali diye sorduğumda, ''Böyle zor soru sorma, kimsenin bilmesi, ya da tahmin etmesi mümkün değil. Bana göre iş Allah'a kalmış. İnsanların eline bırakırsak, son çiviyi çıkarıp gemiyi batıracaklar'' diyerek ümidini İlahi adalete bırakmış. Her şeye rağmen gelişmeleri değerlendiren Prof. Lebedev, gidişatın dünyayı huzura doğru değil, nükleer savaşa doğru götürdüğünün altını çiziyor. Amerika'dan önce, İsrail'in nükleer silah kullanacağını haber veriyor. Nükleer silahlar konusunda Amerika ve Rusya'nın temkinli olmasına rağmen, Şeron gibi fundamentalist insanları kontrol etmenin çok zor olduğuna dikkati çekiyor. İsrail'in tutumunun dünyayı rahatsız ettiğini söyleyen Prof. Lebedev, ''Dünya İsrail'in karşısında durmaya başladı. Fundamentalist olmayan Yahudiler bile olayın farkında'' diyerek, odak noktaları belirlemeye çalışıyor. Türkiye konusuna da değinen Lebedev, her ne kadar bombaların hedefi Türkiye değil desek de, olayların içine çekilmek istendiği muhakkak. Ne 11 Eylül, ne de Türkiye'deki olaylar bir örgüt işidir. Evet birileri çıkıyor El kaide diyor. İyi El Kaide olsun. Peki kim El Kaide. Kime hizmet ediyor, hedefi ne? Var mı bu soruların cevabı. Tabiî ki yok. Çok şey söylemeye gerek yok, hedefe varmak isteyenler kimse El Kaide de onlardır diyor.
|
|
|
|
|
|
|