AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
Dînî müzik sömürülüyor

Aşk-ı Mevla-2 adlı son albümünü çıkaran Mustafa Demirci, insanların dînî müzik ihtiyacının piyasaya sürülen kalitesiz müziklerle sömürüldüğünü söylüyor. Ona göre 'Pala Remzi', 'Mavi Mavi' ve hatta 'Tombul Tombul' türküleri bile ilahiye uyarlanıyor.

Ahuzar albümünde Shakespeare'in Vazgeçtim adlı şiirini uyarlayarak seslendirmiştiniz. Niye böyle bir ihtiyaç duydunuz?

Güzel şey kimden gelirse gelsin, güzeldir ve ben onu dillendirebilirim. Çünkü Hadisi-i Şerif'te öyle bildirilir ki, şairlerin kalbi Allah'ın hazinelerinden biridir.

90'lardan sonra özel radyolarla birlikte dînî müzik de patlama yaptı. Bu işin eğitimini almış birkaç ismin dışındakiler zikir kayıtlarının üzerine yerleştirilen ilahilerle onbinler sattı. O yıllarda siz bu gelişmelerin neresindeydiniz? Neler yaptınız?

Mehmet Emin Ay ve benim o piyasaya girişimiz oldukça hızlı oldu. Çalışmalarımız ne kadar sattı ben bile bilmiyorum. Zikir kasetleri 90'ların sonlarında patladı. Zikir üzerine okumaları ayrı birşey, ama bunlar daha kötü şeyler de yaptılar. Mavi Mavi'yi, Pala Remzi'yi alıp altına zikir ekleyip seslendirdiler. Maalesef tasavvufa ilgi duyan insanlar halen bunlara prim veriyorlar. Bu furya o kadar ileri gitti ki 'Tombul Tombul' türküsünü bile ilahiye uyarladılar. "Tombul tombul dervişler, kavuşmuyor cüppeler.." diyecek kadar ileri gidip, Peygamber sevgisini "Gidemedim, gidemedim Muhammed'e gidemedim / Eylül Ekim Kasım oldu Muhammed'e gidemedim / Kahrolsun fukaralık Mumemmed'e gidemedim" diye anlatmaya çalıştılar.

'Ladînî' müzik hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tür müzikleri dinliyor musunuz?

Ben ülkemizde yapılan çalışmalarda kaliteli olan ve güfteleri beni rahatsız etmeyen her türlü dînî ya da ladînî müziği dinlerim. Ahmet Özhan'ın sanat müziği yorumları, Candan Erçetin, Ahmet Kaya ve son zamanda yaptıkları olmasa da Sezen Aksu'yu dinlerim. Manevi dünyamı tahrip edici olmayan her türlü tını benim de ilgimi çeker. Bir de müsaade ederseniz dînî ve ladînî kavramlarına kendimce açıklık getirmek istiyorum. Bu ayrışım, öncelikle ifade zorluğundan kaynaklanıyor. İnsanın tabiatından kaynaklanan birtakım duyguları vardır. Bunu tamamlayıcı ya da tahrik edici şeyler dinlemek ister. Bunların hepsi meşru şartlarda onu kuşatan şeylerdir ve din dışı değildir. İmam Gazali'nin musikiye bakış perspektifi günümüze de ışık tutuyor. Gazali, insanın nefsani yönlerini tahrik edici olmayan ve insanı yanlış sözlere meylettirmeyen birtakım müziklerin yapılabileceğini söylüyor. Bunu yaparken de melodinin kişilerdeki karşılığına bakıyor. Yani bir eser ruh dünyası olgunlaşmamış bir insana haramken, aynı eser kişiyi kötü düşüncelere sürüklemeyecekse ona helaldir diyor.

Siz çerçeveyi geniş çizdiniz ama Cat Stevens, Müslüman olduktan sonra herşeyi bırakıp yalnızca defle ilahi söylemeye başladı..

Bana kalırsa Yusuf İslam yanlış yaptı. Çalışmalarını bulunduğu konumda sürdürseydi, bence davasını insanlara daha iyi anlatabilirdi. Kendisini İslâm ile tanıştıran insanların müzik anlayışını tercih ettiği için defle yoluna devam etti. Keşke gitarını kırmasaydı.

Amacım kaliteli müzik sunmak

1969 Kayseri doğumlu olan Mustafa Demirci, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde, yüksek lisansını "Tasavvuf Tarihi" alanında yaptı. Doktora çalışmalarını halen sürdüren Demirci, ilk albümünü 1990 yılında "Göçtü Kervan" adıyla çıkardı. 90'lı yılların ortalarında Mehmet Emin Ay'la birlikte yaptığı ilahi kasetleriyle büyük beğeni kazanan Demirci o günden bugüne dokuz albüme imza attı. Albüm çalışmalarının yanısıra Beyza Müzik Yapım'ın üretim direktörlüğünü de yürüten Demirci'nin son albümü "Aşk-ı Mevla-2" adını taşıyor. Demirci bu son albümle ilgili şunları söylüyor: "Aşk-ı Mevla 2, 1995'de Mehmet Emin Ay'ya birlikte yaptığımız Aşk-ı Mevla albümünün devamı niteliğinde. Albümde benim amacım, insanları, biraz önce bahsettiğimiz furyanın yaptığı kalitesiz müzikleri dinlemeye mecbur bırakmamaktır."

  • ÖMER ÇAKKAL

  •  
    -PAZARTESİ NOTLARI-
    Üstad'dan damlalar...
    Yılın eylemleri sergisi
    İFSAK'ta 'Sıfır Yılı'

    İFSAK 19. İstanbul Fotoğraf Günleri kapsamında açılan Hüsnü Atasoy Kişisel Fotoğraf Sergisi "Sıfır Yılı", 30 Kasım'a kadar İFSAK Dünya Kitabevi Sergi Salonu'nda gezilebilir. 15 Şubat 2003 tarihinden itibaren başlayan savaş karşıtı gösterilerle, 27 Eylül 2003 Ankara eylemiyle son bulmuş gösteri detaylarını içeren sergide, 4000 kare fotoğraf arasından seçilen 41 fotoğraf yer alıyor. Sergi önümüzdeki aylarda Çanakkale, İzmir, Eskişehir, Antalya, Balıkesir gibi şehirleri de ziyaret edecek.
    Bilgi tel: 0 212 292 42 01
    24 Kasım 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED