|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Militan demokrasi" gibi, asla demokrasiyle yanyana gelmemesi gereken bir kavramı literatüre sokan ve kendine özgü fikirleriyle gönüllerde taht kuran emekli başsavcı, geçenlerde canlı yayında İstanbul'daki terör olaylarını değerlendirdi. Sunucu, programını, "Bu gece stüdyodaki değerli konuklarımla İstanbul'daki terör olaylarını araştıracağız ve terörün verdiği mesajı tartışacağız" sözleriyle açmasaydı, belki bu yazıyı yazma ihtiyacı(nı) hissetmeyecek, mütekait başsavcıyı değerli görüşleriyle başbaşa bırakacaktım. Gelgelelim, konu iddialı. Konuklar da "iddialı" olunca, ister istemez insanın merakı depreşiyor. Bakalım İstanbul'daki terör olaylarının nedeni neymiş? Teröristler eylemleriyle hangi mesajı vermişler? Daha da önemlisi, verilen mesaj muhataplarınca algılanabilmiş mi? Kim ne derse desin, güzel ve "seyirlik" bir programdı. Aynı zamanda öğretici... Şahsen ben çok şey öğrendim. Örneğin, stüdyodaki değerli konuklardan biri (AB karşıtı görüşleriyle temayüz etmiş bir emekli general), "maruz kaldığımız" saldırıyla Avrupa Birliği arasında irtibat tesis etti ki, benim açımdan "yeni" ve "öğretici" bir görüştü. Demek ki, günlerdir meseleyi enine boyuna didikleyen ve işin içinde El Kaide ya da Mossad parmağı arayan stratejistler bize yalan söylüyordu. Zaten kendisi de uzman bir "stratejist"ti ve bütün bir yıl boyunca televizyon televizyon dolaşıp, ikiz kulelere yapılan saldırı, Amerika'nın Irak'ı işgali, Ortadoğu savaşı, Filistin-İsrail gerginliği ve aklımıza gelmeyecek daha pek çok konuda bizleri aydınlatmış, Türkiye olarak "önümüzü görmemizi" sağlamıştı. Peki, emekli başsavcı ne diyordu? Maruz kaldığımız saldırının nedeni neydi? Olayın arkasında kim ya da kimler vardı? Bir kere bu saldırılar sürpriz olmamıştı emekli başsavcı için; bu kadar İmam Hatipli'nin, partileri mütemadiyen kapatıldığı halde pıtrak gibi çoğalan bu kadar "rejim düşmanı"nın bulunduğu bir ülkede bu saldırılar doğaldı ve esasında terör için psikolojik zemini "adı geçen unsurlar" hazırlıyordu. Zaten Recep Tayyip Erdoğan Bey de teröristlerle fotoğraf çektirip, "Bu aile fotoğrafıdır" dememiş miydi? Peki bu saldırıları, Türkiye'nin dış politika tercihlerini etkilemek amacıyla, dost bildiğimiz istihbarat örgütleri düzenlemiş ya da düzenletmiş olamaz mıydı? Hayır efendim ne ilgisi vardı; bir kere bu hükümeti ABD kurdurmuştu, Recep Tayyip Erdoğan Bey'in Başbakan olmasını da, bugün "terörist faaliyetle suçladığımız dış güçler" sağlamıştı. Bunlar ortak çalışıyorlardı; amaçları ise "rejimin koruyucusu olan ordumuzu" yıpratmaktı; bu yüzden "uyum yasaları" adı altında birtakım değişiklikler yapmış, ülkemizi adeta terör saldırılarının hedefi haline getirmişlerdi. Terörün mesajının tartışıldığı programda, "hepsi birbirinden değerli" konukların verdiği mesajlar özetle bunlardı. Tamam, burası demokratik bir ülke; fikir serbest, yorum hür. İsteyen istediği kadar saçmalayabilir. Ama bu kadar da olmaz ki canım! Terörden bir şekilde korunabiliriz... Peki, bu mesajların teröründen nasıl korunacağız? Akıl ve ruh sağlığımızı nasıl muhafaza edeceğiz?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |