AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bombaların gölgesinden kurtulmak...

Bombaların gölgesinden çıkmak, hızla çıkmak lazım. Asıl ve asli soruları unutmamak lazım.

Değişim rüzgârını arkanıza mı alacaksınız yoksa önüne atılarak ellerinizi, bedenizi kullanarak durdurmaya mı çalışacaksınız? Gözlerinizi 21.Yüzyıl'a mı dikeceksiniz yoksa geriye mi çevireceksiniz? Zihinsel terazinizde özgür birey küfesi mi ağır basacak yoksa tabuların ve kalıpların Türkiyesi mi?

Asıl ve asli sorular bunlardır...

Bunlar çağın bahsine, günün tartışmasına, demokrasinin ruhuna işaret eden sorulardır…

Bir süredir bu sorular, doğru sorular istikametinde ilerliyoruz. Son iki yılda oluşan dengelerin hilafına, Türkiye büyük bir hamle yaptı.

Bu hamle, meşruiyetini "çatışmadan uzak açık toplum" talebine sarılan kamuoyundan aldı. İtici gücünü ise globalleşmenin siyasi ve ekonomik "zorunlulukları"nda buldu. Ve daha şimdiden çift yönlü, hatta "kendiliğinden" bir değişim hamlesine dönüştü.

Kendiliğinden zira, bir yönüyle bu hamle son üç yılın ürünü olan depolitizasyondan kurtulma arayışını barındırıyor. Başka bir deyişle, toplumsal istekler ile siyasi kararlar arasındaki bağların kopması kadar; içine kapalı ve aşırı çatışmacı siyaset mekanizmasının toplumsal, kültürel her unsuru içine hapsetmesini ifade eden "siyasi iklime" itirazın altını çiziyor.

Siyaset mekanizmasını her değişim döneminde tezahür eden eski hastalığından, dışa açılma zorunluluğu ile içe kapanma refleksi arasındaki ahenk politikalarından bir ölçüde kurtaran da uluslararası denge destekli bu yeni toplumsal rüzgardır.

Ülke semalarında topyekün bir değişme projesinin ışıltıları var.

Evet, değişim muhakkak.

Ama unutulmaması gereken bir nokta var. O da her değişimin sancılı olduğudur. Değişim sancılı olur çünkü, gelenekleri, alışkanlıkları zorlar. Rantları tehdit eder. Çeşitli merkezleri rahatsız eder. Direnç ve çatışmayı barındırır içinde.

Değişimin sıkıntılı, sancılı bir süreç olduğunu biliyorsanız; onun düz bir hat üzerinde ilerlemeyeceğini de bilirsiniz. Bilince; değişimin amacı kadar araçları ve yönteminin önemli olduğunu farkedersiniz.

Vizyon, perspektif denilen şey de özünde budur: Değişimin hedefi, araçları, yöntemi ve amaçlarıyla uyumlu bir bütün oluşturmasıdır.

Bir önceki büyük değişim döneminde inşa ettiğimiz ve yıllardır yakamızdan düşmeyen "bireysiz modernlik", "insansız siyaset", "katılımsız cumhuriyet", "yetkisiz sorumlu" ya da "sorumluluksuz yetkili", "özgürlükle değil ödevle tanımlanan vatandaş" anlayışlarından kurtulmak için; toplumsal uzlaşma ve siyasi katılım, değişimin ana yöntemi olmalıdır.

Kısacası değişimi, toplumsal talep-siyasi karar ilişkisini temsil eden siyaset taşımalıdır; tartışılmaz doğruları, "topluma rağmen toplum" düsturünu ifade eden "ağır devlet" değil. Türkiye'nin önüne açılan yeni sayfada, tehdit değerlendirmesinden çok, iç ve dış girdi değerlendirmesi, kapanmaktan çok açılma, yasaktan çok özgürlük, asayiş tedbirlerinden çok sosyal tedbirlerin yer bulması böyle mümkün olur.

Böyle olursa değişimin hedefi de kendisini kendiliğinden koyar ortaya:

Kayıtsız şartsız medeniyet…

Hiçbir toplum kendisine ait olmayan, kendi bünyesinden çıkmayan bir medeniyet projesiyle uzun süre yönetilemez. Ve her toplum, eninde sonunda, kendi kültüründen yola çıkan ama evrensel olanla alışveriş içerisinde bir modernlik, bir varoluş projesi üretir…

Son on yılda bunu öğrendik.

Sıra, önümüzdeki on yolda bunu gerçekleştirmeye geldi…

Bombaların gölgesinden kurtulmak gerek.


27 Kasım 2003
Perşembe
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED