|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Taha Akyol değer verdiğim bir fikir adamımızdır. Türkiye'nin en sancılı günlerinde köşesinden veya ekrandan yaptığı sağlıklı değerlendirmelerle karar vericilerin önünü açtığına inanırım. Çağımızda İslam'ın misyonu ve "kapsama alanı" konusunda buluştuğumuz yerler olur, ayrıldığımız yerler olur. İyi niyetine ve samimi bir mü'min olduğuna şehadet ederim. Kendisini zaman zaman "İslam'a laik bir yorum getirme" eğilimi sebebiyle eleştirdim. O Hazreti Ömer'in hilafeti zamanında bazı nasları uygulamamasından "laik din yorumu" çıkarır ve "İslam'ın genel olarak her devlete bazı alanlarda dinin naslarını bile devre dışı bırakma yetkisi verdiği" kanaatine ulaşır. Ben Hazreti Ömer'in bir İslam halifesi olduğunu, o yapının İslam'ı üstün değer olarak gördüğünü, o yapıdan laik bir yorum çıkmayacağını, laikliği hayatın anlamına dair önermeleri olan bir üstün sistem, İslam'ı da onun kapsama alanı içinde bir kültür kümesi gibi görmenin doğru olmadığını, ayrıca Ömer'in yaptığı işin de nassı iptal olmadığını, belki o vasatın o nassın uygulama alanı olarak görülmemesi anlamına geldiğini vs... düşünürüm. Taha Bey, "dinde tecdid" hadisesinin altını çizer ve oradan çağın şartlarına göre toplumsal hayatı düzenleyen bazı ahkamın ıskat edilebileceğini, dolayısıyla o alanın hakim irade tarafından düzenlenebileceğini, bunun da laiklik demek olduğunu söyler. Yani dinden yola çıkıp, laiklik için gerekçe bulunur. İlginç olan şu ki Türkiye'de o laiklik yorumunda, devlet yönetiminde dini herhangi bir referansı kabul etmeme gibi hakim bir anlayış vardır. Ben Taha Bey'in bu yaklaşımını eleştiririm. İslami metinleri yeniden okumak, çağın getirdiği bilgiler istikametinde yeni yorumlara ulaşmak, klasik İslam metinleri içinde çağımızın anlayışına sığmayan bazı değerlendirmeler bulunduğunu düşünmek ve bazı konuları yeniden yazmak... evet bunların hepsi düşünülebilir... Ama İslam'ın kendi metodolojisi içinde... Yani (Taha Bey Hazreti Ömer'in tercihlerini önemsediği için söylüyorum) Hazreti Ömer'in kendi dünyası için İslam ne anlam ifade ediyorsa o yaklaşım içinde... Yani bir felsefi sistemi hakim değer kabul edip, o nereye kadar izin veriyorsa o ölçüde bir İslam yorumu geliştirme yoluna yönelmeden... Kabul edilen hakim değer İslam'ın bazı alanlarını kapsam dışı tutabilir, siz onu hayata taşıyamayabilirsiniz, ama onun dinin kapsama alanı içinde olduğunu bilir, Yaratan'la başbaşa kaldığınızda iç muhasebenizi ona göre yaparsınız. "Çağ ve İslam" diye düşünmeye başlamak ayrı, "Hakim sistem ve İslam" diye düşünmeye başlamak ayrı sonuçlar doğrurur. Taha Bey'le Tercüman'da birlikte çalıştık. O zaman da bu konuları tartıştığımız olurdu. O bana espri karışık bir tonla "Sen benim ahiretimi düşünüyorsun" derdi. Ben de "Keşke, diyorum, Taha Bey de bana hep ahiretimi düşünerek uyarılarda bulunsa..." Çünkü insan yaklaşımında dünyadan bakmakla ahiretten bakmak arasında da fark olduğunu düşünüyorum. Malum Hazreti Ömer kendisine sakalında aklıklar oluşuncaya kadar her gün "Unutma Ömer, ölüm var" demesi için bir kişiye kendi kazancından maaş bağlamış... Bütün bunları neden yazdım? Salı sabahı CNN Türk'te yayınlanan "Eğrisi Doğrusu - Özel" de Taha Bey, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem'i misafir etti ve bu konuları görüştü. Taha Bey'in "Eğrisi Doğrusu"larda bazan gözlemlediğim "iddiacı tavrı" nı gözlemledim bu defa da... kendi görüşleri vardı ve onları sanki bu bilim adamlarına da söyletmek istiyordu. Bu farkediliyordu ve sakil kaçıyordu. İkimizin de bir "Mücadele Birliği" geçmişi var. Vaktiyle bizde böyle "mücadeleci, iddiacı" bir tavır vardı. Taha Bey o dönemleri ciddi ciddi eleştirir ama sanki bazan o zamanki "iddiacı" tavır, tutkulu zamanlarımızda farkında olmadan ortaya çıkıveriyor. "Eğrisi Doğrusu - Özel"de Başkan Ali Bardakoğlu "İslam hayatın tek gerçeği değildir" dedi. Bu Taha Bey'in çok sevdiği bir ifadeydi. Çünkü buradan, İslam'ın bir gerçeklik olarak bulunması gerekmeyen alanların, başka bir değer koyucu tarafından belirlenebileceği yargısı çıkmaktaydı. Söyleyen de dinleyen de bunun farkında olmalıydı. Ben şunu düşündüm: Acaba Papa, bu kadar reforme edilmiş ve kapsama alanı sınırlanmış olmasına rağmen "Hristiyanlık hayatın tek gerçeği değildir" gibi bir cümle sarfeder miydi? Ben sanmıyorum. "Allah - insan - din - hayatın anlamı" ilişkilerinin muhasebesinden "İslam hayatın tek gerçeği değildir" hükmüne varır mı bir Diyanet İşleri Başkanı, doğrusu bunun takdirini, herkesin kendi vicdanına bırakıyorum. Sayın Başkan'ın bu görüşüne karşılık Saim Yeprem Hoca şunu söyledi: "Din hayatın her alanına ışık tutucu ölçüler koyuyor." Yani Yeprem Hoca, çok nazik biçimde, her çağın insanına geniş bir yorum alanı bıraksa bile, hiç olmazsa dinin "hayatın her alanına ışık tutucu" bir misyonu olduğunu söylüyor. Acaba ben mi yanlış biliyorum: "Tecdidçi" hatta "tarihselci" hareket bile, "İslam hayatın tek gerçeği değildir" demiyor. Onlar bile ana metinlerin bir "öz" olarak alınması ve oradan değer üretilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Yani gene İslam'dan yola çıkarak... Ankara'da Ahmet S. Hatiboğlu Hoca'yı dinlemiştim. O da eski İslami kaynakların "tenkitçi" gözle yeniden okunması gerektiğini söylüyordu. Ama Hoca "İslam'ın hayatın tüm alanlarını tanzim eden değerler sunduğu"nun altını çiziyordu. Başkanlığa seçildiğinden bu yana Sayın Bardakğlu'nun görüşlerini dikkatle izliyorum. Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanı olmak zordur. "Devletlu" bir kesim, bazan bir siyasal hareket üzerinden İslam tanımı yapmayı, bazan Diyanet, bazan İlahiyat, bazan tek bilim adamları üzerinden kendi beğenisine uygun din tanımı çıkarmayı çok sever. Sayın Bardakoğlu, akademik hayatında ve akamedik ortamlarda "dinin kapsamı" üzerinde tartışılır görüşler serdeden bir ilim adamızdı. Ama Başkan olduktan sonra oldukça dengeli bir söylem götürüyordu. Bence o hassasiyet devam etmeli. Bu hasbihali değerli Taha Bey'in, Sayın Başkan'ın, Yeprem Hoca'nın bayramlarını tebrik ederek tamamlamak istiyorum. Ayrıca Mübarek Kadir Gecesi'nden başlayıp Bayram'la devam eden sürede mesajlarla bayram tebriği yapan ve cevaplandıramadığım tüm dostlarımın, bütün okuyucularımın bayramlarını en kalbi duygularla tebrik ederim. Rabbim yüreklerimizi hep Ramazan, Kadir ve Bayram duyguları ile donatsın....
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |