AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Adı değişse de, gerçek değişmez

Turgut Özal, bayramın tartışma ortamı olarak bereketini iyi bildiği için, hemen öncesinde, kendi lehine çalışacak ilginç bir konuyu ortaya atardı. Aynı düşünceyle mi bilinmez, bu bayram ziyaretlerinin tartışma konusu Başbakan Tayyip Erdoğan'ın hediyesi... Başbakan, arefe akşamı yaptığı 'Ulusa Sesleniş' konuşmasının neredeyse bütününü, 'İslâmcı terör' deyiminden duyduğu rahatsızlığa ayırdı. Bayramın ilk günü de, "İslâmî terör sözü şahsen kanıma dokunuyor" dedi Tayyip Erdoğan...

Bir yönüyle haklı: İsrail'de devletin uyguladığı şiddet politikalarına, ya da eli tetiğe kolay giden İsrail vatandaşları tarafından girişilen eylemlere bakarak, kimse 'Yahudi terörü' demeyi aklından geçirmiyor... ABD'nin Oklahoma City kentinde 168 kişiyi öldüren bombacı Timothy McVeigh daha çok dinî güdülerle hareket etmişti; o bile literatüre 'Hıristiyan terörü' deyimini kazandıramadı. 'İslâmcı terör' veya 'İslâmî terör' deyimleri ise yıllardan beri ağızlarda dolaşıyor.

Bu ayrımcı tavır yalnızca 'terör' konusuyla sınırlı değil. Elinde nükleer silâh bulunduran ülkeler genellikle Batı dünyasında; İsrail ve Hindistan'ın da ölümcül silâhlara sahip olduğu biliniyor... "Hıristiyan bombası", "Yahudi bombası" veya "Hindu bombası" demeyi bir deneyin, bön bakışlarla karşılaşırsınız... Buna karşılık, Pakistan'ın ürettiği yarım yamalak silâhın adı, daha sahip olmadan çok öncesinden başlayarak, 'İslâm bombası' sıfatıyla anılıp duruyor...

'İslâm'ın müntesiplerini rahatsız eden ifadelerle anılması 'Oryantalizm' genel başlığı altına giren Batılı yaklaşımın tarihi kadar eskidir; terimin yaygın kullanıma girmesinde İran'daki rejim değişikliğinin 'İslâm' adıyla gerçekleştirilmesinin payı bulunduğu da muhakkak... Terimin tutması ise, Bernard Lewis'in aylık Atlantic dergisinin Eylül 1990 sayısında çıkan 'İslâm öfkesinin kökleri" makalesine çok şey borçlu. Bugün 88 yaşında olan Lewis İslâm ile demokrasinin sanıldığı kadar bağdaşmadığına inanıyor ve İslâm Dünyası'ndaki demokratik gelişmelere bu yüzden 'kuşku' ile bakıyor...

Olayın Başbakan Erdoğan'ı rahatsız eden yönüyle ilgili 'ayrımcı' tavır ve tarihî kökleri bu... Gerçek bu olduğu halde, konunun haklı itirazların dinlenmesini zorlaştıran yönleri bulunduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Dünya dillerine 'suikastçı' sözcüğünü kazandıran Hasan Sabbah'ın Haşşaşinleri ile birlikte İslâm Dünyası'nda 'şiddet' eksilmedi. Zamanımızda ise, kendini ifade için İslâm coğrafyasında çok fazla kullanılan bir yöntem, 'şiddet'. Filistin'de ve son olarak İstanbul'da, 'intihar komandoları', son nefeslerini verirken etraflarında bulunanları da öldüren bir silâha döndürmediler mi kendilerini? Dört bine yakın insanın hayatını kaybettiği 11 Eylül eylemleri de, daha ilk andan itibaren, 'İslâm terörü' ile irtibatlandırıldı.

Bunlar ortada dururken semantik tartışmaların fazla bir kıymet-i harbiyesi olamıyor.

Türkiye'de Ak Parti'nin iktidar, Tayyip Erdoğan gibi 'dindar' birinin başbakan olması aslında her bakımdan bir şans; nitekim İstanbul'daki saldırılara dünyadan gelen tepkilerde de, bunun bir 'şans' olarak değerlendirildiği görülüyor. Ancak, Erdoğan ve Ak Parti'nin bu 'şansı' iyi kullandığını, hatta kullandığını söylemek çok güç. İktidardaki varlığını, global boyutları bulunan çok yönlü sorunu çözme yönünde bir 'güç', bir 'manivela' olarak fazla kullanmıyor Ak Parti...

Yapılması gereken, hem teröre muhatap Türkiye adına, hem de terör üreten İslâm Dünyası'nın bir parçası olarak, soruna sahip çıkmak değil midir? Evet, adına ne dersek diyelim, İslâm Dünyası terör üretiyor... Evet, bu dünyanın içinden insanlar, hatta kendilerini 'gerçek Müslüman' olarak da görerek (onları öyle görenler de az değil) şiddete başvuruyor ve 'İslâmî terör' veya 'İslâmcı terör' gibi deyimlerin yaygınlaşmasına yol açıyorlar... Evet, onların eylemleri, bütün bir İslâm coğrafyasını ilgilendiren sonuçlar doğuruyor...

Bu kabuller üzerine oturacak araştırmalar ve o araştırmalar eşliğinde çizilecek politikalara ihtiyaç var bugün. Kedinin pisliğini örttüğü gibi varolan çirkinliği görmezden gelemeyiz. Kanımızı dondurması pahasına gerçeği kabullenmek zorundayız. Aksi halde, terör terörü besleyecek ve insan içine çıkamaz hale geleceğiz. Sadece şu soru üzerinde düşünmek bile konunun âciliyeti için önemli: Coğrafyamızdaki terör dalgası, İslâm'ı ve İslâm Dünyası'nı ne hale getirdi? Dünden daha zayıf mı, yoksa daha güçlü müyüz?

Başkaları sussa da, yarına damga vurma iddiasıyla yola çıkan Ak Parti'ye ve lideri Tayyip Erdoğan'a düşen görev büyük...


27 Kasım 2003
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED