AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Işıklar sönünce

Herkesin her şeyi gördüğünü, onlar için aydınlık bir ortamın varbulunduğunu farz etmek gerekiyor mu? Bazıları, kendini, gece yarısı, birden, elektriklerin kesilmesiyle sönen ışıkların meydana getirdiği karanlığın içinde duyumsuyor. Işıklar sönünce hasıl olan karanlık ortam daha önce bilinen bir yer ise mesele çıkmayabilir. El yordamıyla neyin nerde olduğu bilinir ve insan gene el yordamıyla gideceği yeri kestirebilir. Ama burda bile, ışıkların birdenbire kesilmesiyle hasıl olan o ilk şokla, her şey birdenbire kararır ve ne yön kalır, ne yön duygusu! Çevrenin yeniden keşfedilebilmesi için zamana ihtiyaç duyulur. Çevre, zamanla, yeniden keşfedilmeye başlanır: daha önce mevcut olmakla birlikte duyulmayan bazı sesler işitilmeye başlar. Dışarıda ay ışığı vardır, fakat onun mevcut olduğu unutulmuştur: şimdi o da yeniden fark edilir olanın içine girer. Hatta bizzat zaman fark edilir hale gelir, onun üzerimizdeki etkisi fark edilir olur. Oysa çiğ elektrik ışığının altında zaman, bir saatin mekanik işleyişine denk tutulmuş ve bir saatin işleyişine mahkûm edilmişti: şimdi o da, zincirinden boşandırılmıştır.

Demek istiyorum ki, belki de, karanlığın doğal olarak bulunduğu bir yerde, suni ışıkla elde edilmiş aydınlıkta görünenden daha çok şey görülebilmektedir, en azından, insan dikkati daha uyanık bulunmaktadır. Öyleyse, suni bir ışıkla aydınlatılmış ortamda konuşanların, öyle pek de göründükleri kadar çok şey gördüklerini ve çok şey bildiklerini kabul etmekte ihtiyatlı olmamız gerekiyor.

Toplum hayatında, böyle birden ışıkların söndüğü anları yaşamamız nadir rastlanan olaylardan değildir: o zaman konuşulanlara dikkat etmek gerekir. Acaba o anda söylenenler gerçek bir müşahedeye mi dayanıyor, yoksa konuşanın söylediği eski bildiklerine dayanan "yeni" çıkarımlardan mı ibaret? Eskiden görülmüş olanlar mı doğruydu, yoksa şimdi alacakaranlıkta söylenenler mi? Evet, kabul edilmeli ki, alacakaranlıkta görülenlerin bazıları çıplak ışık altında görünmüyordu. Fakat alacakaranlıkta görülenlerin hepsinin gerçekte göründüğü gibi olduğundan nasıl emin olabiliriz? Ve acaba, herkesin her şeyi bildiğine dair olan kanaatimizin taşıdığı doğruluk payı nedir? Ne olabilir? Ne olmalıdır?


27 Kasım 2003
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED