AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Ehven-i şer

"Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur" 28 numaralı Mecelle hükmüdür. Anlamı şudur: "İki şerden daha az şerlisi tercih sebebidir." İslam hukukunun bu ilkesi, dindar insanların günlük hayatında "ehven-i şer" ifadeleriyle çözüm aracı olarak kullanılır. Özellikle, siyasi parti tercihlerinde uzun zaman -belki hala- ehven-i şer ifadesi anahtar olarak devreye girmiştir. İlginç olan, bu tercihin her zaman "siyasette ehven-i şer kuralı uygulanabilir mi? Yani kötüler içinde daha az kötü olduğuna inandığımız birisine ülke yönetiminin teslim edilmesi doğru mudur?" şeklinde itirazlara açık kapı bırakmasıdır. Hatta zaman zaman "ehven-i şer, şerrin taa kendisidir" tarzında sert tepkiler de sergilenmiştir.

Genelkurmay Başkanı Org. Özkök'ün sözlerinde "Ehven-i şer" mantığının, Irak konusunda devreye sokulduğu gözleniyor. Genelkurmay Başkanı, Irak geriliminde Amerika'nın yanında yer almak gerektiğini izah sadedinde, "tezkere" ile yapılması düşünülenin "iyi ile kötü arasında bir tercih" olmadığını "kötüler arasında bir tercih" olduğunu belirtiyor.

Yani ehven-i şerri tercih! Yani ortada hep kötüler var. Türkiye, onlardan birisinin kendisi için "daha az kötü" olduğuna karar verecek ve orada saf tutacak.

Orası Amerika'nın yanı!

"Ehven-i şer" konusunda her zaman akla gelecek soru burada da söz konusu: Acaba Amerika'nın yanında yer almak, gerçekten kötüler arasında daha az kötü olan mıdır?

Türkiye'nin bu konuda tabii ki, bazı değerlendirmeleri var, bunlardan bir kısmı Genelkurmay başkanı'nın sözlerine de yansıyor, ancak bu değerlendirmelerden gerçekten emin olmak mümkün mü, işte orası tartışmalı.

İlginç olan şu ki, Irak olayında "kötü"yü de, "daha az kötü"yü de, "daha çok kötü"yü de üreten aynı odak: Yani Amerika'nın taa kendisi.

Türkiye en çok neden endişe ediyor? Kuzey Irak'taki gelişmelerden değil mi?

Peki Kuzey Irak'ta Türkiye'yi endişeye sevkedecek bir gelişme gene Amerika'nın inisiyatif alanında oluşmuyor mu?

Böylece Amerika, bir yandan kötülüğü üretip, diğer yandan da onunla Türkiye'yi teslim almış olmuyor mu?

Paradoksal bir durum.

Amerika'nın yanında yer almak zorundayız, ama Amerika'nın üreteceği tehditlerden endişe ediyoruz.

Gerekçesine katılmadığımız bir savaş bu.

Aslında açıklanan gerekçelerine dünyanın itibar etmediği, inandırıcı bulmadığı, haklılığına inanmadığı bir savaş.

Aslında, açıklanan ve haklılığına inanılmayan gerekçelerinden öte sisler arkasında başka ve daha kötü hesaplar taşıdığından endişe edilen bir savaş.

Amerika'nın sadece gücüne dayanarak dayattığı bir savaş.

Türkiye açısından baktığımızda, "daha az kötü" olduğuna inanmamız istenen, ancak, "daha az kötü" olduğuna dair elde çok da yeterli kanıtlar bulamadığmız bir savaş.

İşte BM Güvenlik Konseyi'nin üç daimi üyesi (Fransa, Rusya ve Çin) ve Almanya, silah denetçilerinin görev sürelerinin uzatılmasını istiyor. Amerika'nın savaş talebinin veto edileceğini bildiriyorlar.

İşte Irak, Denetçilerin talebi istikametinde Es- Samud füzelerini imha ediyor.

Eğer maksat "Irak'ın silahsızlandırılması" ise işte o süreç işliyor.

Amerika'dan beklenen ne olmalı? Denetçilerin çalışmasını bitirmeleri değil mi?

Yoo, onlar bölgeye habire asker ve savaş malzemesi yığıyor. Askerler diyor ki, bir süper güç böylesine yola çıkmışsa bu işin geri vitesi olmaz!

"BM Güvenlik Konseyi onay vermese de vururuz!"

Neden?

Çünkü gücümüz var!

Global Maganda! Küresel Maço!

Bu kafayla Irak'a demokrasi getirecekler!

Dünya Saddam'la Bush arasında tercih durumunda Bush'tan daha çok korkuyor, çünkü Bush'un elinde dünyayı kana bulayacak güç var!

Çünkü Bush'un arkasında, yaında, beyninin içinde, gözleri kararmış ve Amerika'nın gücünü hangi ideolojik grubun çıkarına kullandıkları meçhul (ya da çok belli) "Şahinler çetesi" var!

Bunların bölgeye taşıyacağı "kötü"lüğün çerçevesini görebiliyor muyuz, ki kötülüklerden birisini tercihe şayan bulalım?

Org. Özkök'ün açıklamaları, maalesef Türkiye adına bir çaresizliği anlatıyor. O sözler gücün değil, zaafın ifadesi. Yani "Biz ABD'nin yanında yer almaya mecburuz"un serenadı. ABD Erbil'de, Süleymaniye'de şantaj yapıyor ve sonucu alıyor! Ne kadar yazık!

Hani bir Temel hikayesi var:

-Bu bana ders olsun, demiş idam sehpasına çıkarıldığında...

Kaç kere böyle kıstırılmış noktaya getirildi Türkiye...

Bu fasit dairenin gerekçelerini içimize sindirmek için dramatik söylemler üreteceğimize, doğrularımızla dik durmaya çalışalım.

Org. Özkök, "savaşanları karşımıza alma"nın muhtemel sakıncalarına işaret ediyor. Bu, ABD ile karşı karşıya gelme endişesinin ifadesi. Bir de şöyle düşünsek: Acaba ABD de, bölgede Irak'tan sonra Türkiye ile karşı karşıya gelmeyi göze alabilir mi? Bu iki zihni sürecin pazarlığa yansıyan boyutunun farklı olacağından adım kadar eminim. "Biz ABD'ye mecburuz"la "ABD bize mecbur" yaklaşımı, çok farklı ilişki biçimi doğuracaktır.

Son söz: Bence Genelkurmay Başkanı'nın sözleri, Asker'in durduğu yer açısından bir kanaat verse de, TBMM üyelerinin kanaatlerini değiştirecek bir yenilik getirmiyor.

Neler oluyor: Türkiye nerede yer alacağına henüz karar vermedi. Meclis tezkereyi reddetti. Ancak ABD'nin İskenderun'a yığdığı askeri malzeme, Mardin'e, yani Kuzey Irak'a en yakın bölgeye doğru seyrediyor? Neler oluyor? Meclis'teki muhtemel ikinci tezkere oylaması çantada keklik mi?


7 Mart 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED