AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K R O N İ K  M E D Y A
'Savaşa karşı' gazetelerin büyük çelişkisi

Tezkere konusunda basında üç temel pozisyondan söz edilebilir... 1. "Irak'ta bir parçasını Kürtlerin oluşturacağı bir federasyon asla kabul edilemez, bunu da ancak ABD ile birlikte engelleyebiliriz" diyenler... 2. "Federasyon Türkiye'nin aleyhine değildir, korkacak bir şey yok, bunun için ABD ile birlikte savaşa girmek savunulamaz" diyenler... İki grubun yaklaşımı da kendi içinde tutarlı... Ama "Hem ABD ile ortak harekete hem de 'federasyon'a hayır" diyen başta Cumhuriyet ve Star gibi gazeteler ile çok sayıda köşe yazarı açık bir çelişki içinde...

Bazı gazeteler Türkiye'nin "olası Irak Savaşı"nda "stratejik müttefiki" ile birlikte hareket etmesi gerektiği konusundaki tavırlarını ve yayınlarını iyice netleştirdiler.. Bunun tam tersini yine net bir biçimde savunan gazeteler de var ki, bunların içinde özellikle ikisi öne çıkıyor: Cumhuriyet ve Star..

Bu iki gazetemiz, "tezkerenin reddi"nden memnun, fakat onun getirdiği doğal sonuçlara muhalif tutumlarıyla, açık bir çelişki içinde görünüyor. Daha açık söyleyelim: Hem ABD'yle birlikte hareket etmeyi reddedip hem "Irak'ta bırakın bağımsız Kürt devletini, bir parçasını Kürtlerin oluşturacağı bir federasyona da karşıyız; bunu tartışmayız bile" demek açık bir çelişkidir. Çünkü, görüyorsunuz (en son Genelkurmay Başkanı'nın açıklamasında da gördük), Türkiye, esas olarak Kuzey Irak'ta böyle bir oluşumu önlemek için ABD'yle birlikte hareket etmek gerektiğini savunuyor. Ve herkes biliyor ki, Türkiye "bu iş"e bulaşmazsa, ABD "Kürt kartı"nı kesin bir şekilde oynayacaktır ve orada bir federasyon mukadderdir. (Bağımsız Kürt devletinin bugünün konjonktüründe imkânsız olduğunu herkes kabul ediyor; Kürtler dahil.)

'TUTARLILAR' CEPHESİ

Görülüyor ki, bu meselede tutarlı olabilmek ancak şu iki şekilde mümkün: Ya "Federasyon, Türkiye için asla kabul edilemez, bu nedenle Türkiye ABD'yle birlikte hareket etmeye mecburdur" dersiniz ya da "Federasyon, bırakın Türkiye'nin aleyhine olmayı, lehine bir şeydir ve Türkiye bu korkusunu aşıp yepyeni politikalar geliştirmelidir" dersiniz... Türk basınında her iki görüşü savunan gazeteciler var, tabii ki birincilerin sayısal üstünlüğü reddedilemez...

Birinci görüşü savunanları temsilen, Orgeneral Özkök'ün konuşmasını değerlendiren Sabah gazetesi başyazarı Erdal Şafak'ın (6 Mart) görüşlerini aktaralım:

"İçinize sindirin veya sindirmeyin; dünyanın tek süper gücünün iradesi bu; 'Benimle olmazsan Kürt kartını oynarım...' Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök o nedenle hükümeti, Meclis'i, hatta kamuoyunu uyarmak zorunda kaldı: 'Seçeneğimiz iyi ile kötü arasında değil, kötü ile daha kötü arasında. Ya savaşa karşı çıkacağız ya da savaşanlara yardımcı olup, sürece katılacağız.' Yine o 'malum' soruyla bitirelim: Siz hâlâ ikinci tezkereye karşı mısınız?"

Bu sorunun asıl muhatabının Cumhuriyet, Star gibi gazeteler ve aynı durumdaki köşe yazarları olduğu açık değil mi? Onlar açısından cevabı gerçekten zor bir soru.

Gelelim "ikinci görüş"ün basındaki temsilcilerine... Bu grubu da ikiye ayırabiliriz: "Federasyon" meselesini mutlaka tartışmamız gerektiğini söyleyenler (yani "Belki de Türkiye için olumsuz değildir"i ima edenler) ve açıkça, böyle bir siyasi oluşumun Türkiye'nin yararına olacağını savunanlar...

NEDEN 'SAVAŞ SEBEBİ?'

Bu grubun ilk bölümünde mesela İsmet Berkan, mesela Hasan Cemal gibi yazarlar yer alıyor. Berkan, dünkü (6 Mart) yazısında "Bağımsız Kürt devletini 'savaş sebebi' saymak politikasının ne parlamentoda ne de sivil toplumda hiç tartışmasız kabul görmesindeki tuhaflık"a bir kez daha değindi...

Radikal'den Erdal Güven'in daha net fikirleri var bu konuda... O, "federasyon"un Türkiye'nin aleyhine sonuçlar doğuracağına inanmayanlardan... Ama bu konuda en net fikirler Dünden Bugüne Tercüman gazetesi yazarı Gülay Göktürk'ten geldi. Göktürk, 2 Mart'ta gazetesinde şöyle yazmıştı:

"Kuzey Irak'ta merkezi devletin yetkilerini yerel unsurlarla paylaşması, oradaki Kürtlerin siyasi karar alma mekanizmalarında daha etkili olması, daha demokratik bir yönetim altında yaşaması Türkiye için neden tehlikeli olsun?

"Hadi, açık konuşalım, Irak tarafındaki Kürtlerin işleri ne kadar tıkırındaysa, hayatlarından ne kadar memnunlarsa, bizimkilerin de onlara özenmesi, bizden ayrılıp o tarafa katılmaya niyetlenmesi, dolayısıyla terörist örgütlerin etki alanına girmesi o kadar kolay olur, korkusu yatıyor bunun altında.

Peki biz asırlar boyu böyle bir fobiyle mi yaşayacağız? Türkiye Cumhuriyeti üniter yapısını sınırları dışında yaşayan Kürtlerin geri, yoksul ve baskı altında yaşamasına mı borçlu olacak? Irak'taki Kürtler ne kadar ezilir, aç ve sefil olursa, bizim üniter yapımız da o kadar güvenlik altında olacak.

Böyle bir güvenlik anlayışı olur mu? Başkasının felaketine endekslenmiş bir güvenliğe nereye kadar güvenebilirsiniz? 'Ya kalkınırlarsa, ya petrol sayesinde zenginleşirlerse, ya federal bir devlet kurarlar ve demokrasinin tadına varırlarsa' diye yürek çarpıntıları içinde yaşanır mı?

Sınırlarımızın dışında yaşayan Kürtlerin mutsuzluklarına, yoksulluk ve sefaletlerine bel bağlamak yerine, sınırlarımızın içinde yaşayan Kürtlerin, bizim Kürtlerimizin hayatlarından memnun olmasına bel bağlamamız daha insani olmaz mı?

Kimin Kürdü daha mutlu… Kimin Kürdü daha müreffeh…Yarış olacaksa böyle bir yarış olmalı işte."

İşte size bambaşka bir "Kuzey Irak" politikası… Hem "Stratejik müttefik"inizin yanında savaşa girmiyorsunuz, hem tutarlılığınızı koruyorsunuz…

Geldik "tutarsızlar" cephesine…"ABD'yle işbirliğine de hayır, federasyona da hayır" diyen gazeteler ile yazarlar şunu mu demiş oluyorlar: "Türk Ordusu hem ABD askerleriyle hem de Kürtlerle çatışarak federasyonu engellesin…"

Buysa dedikleri, eyvallah, ama bunu da yazmıyorlar ki… (A.G.)

'Enseyi karartmayın, tezkere geçecek'

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'ün açıklamasından sonra iki kesimin derin bir "oh" çektiği muhakkak: "Piyasalar" ve tezkereci yazarlar… Gerilimli günleri böylece geride bırakan "tezkereci" yazarlar, 6 Mart tarihli gazetelerin köşelerinde coşkulu bir dille selamlıyorlardı Org. Özkök'ün konuşmasını… Fakat biri vardı ki, Özkök'ün konuşmasından önce de tezkenin akıbetinden hiçbir kuşku duymuyordu: Çetin Altan… Altan, Özkök'ün konuşmasını yaptığı gün Milliyet'te yayımlanan yazısında, ünlü "enseyi karartmayın"ını bu kez tezkerenin akıbeti için kullanmıştı: "Enseyi karartmayın, geçecek…"

"Konuşma"dan önce yayımlanan "tezkereci" yazılar içinde bizce en ilginci Çetin Altan'ınkiydi… "En ilginçler" faslında, işi "Kahraman Meclisimiz"le alay etmeye vardıran Ruhat Mengi'yi; "Washington'un sakin tavrını yanlış yorumlamayın da paşa paşa çıkartın şu tezkereyi" demeye getiren Güngör Mengi'yi ve ikinci tezkerenin geçebilmesi için AK Parti'den atılması gerekenlerin listesini veren Gündüz Aktan'ı da anmamız gerekiyor…

Dün, Güngör Mengi'nin sözlerini başka bir yazının içinde alıntıladığımız için burada tekrar etmiyoruz, gene de özetin özeti kabilinden şu birkaç satırı tekrarlayalım: "Washington tepkisini kontrol etmeye çalışıyor. Bu yanlış yorumlanmamalıdır…"

Güngör Mengi dışında, andığımız üç yazarın yazılarından tadımlık bölümler de şöyle:

Ruhat Mengi (Vatan): "(...) Kahraman Meclis'imizin (!) demokrasi boy gösterisini çifter çifter ödeyeceğimiz yeni vergilerle omuzlamaya başlıyoruz. Eh, haydi Misak-ı Milli'yi de canlandırmaya başlayalım. (Mengi daha önce de bir yerde alaylı bir dille 'Misak-ı Milli ruhu'ndan söz ediyor; söylemek istediği galiba 'Kuva-yı Milliye ruhu...' –Kronik Medya.) CHP ve muhalif AKP'liler önden buyursun ama!"

Çetin Altan (Milliyet): "Enseyi karartmayın... Şu veya bu biçimde ve yine demokratik bir irade gösterisiyle, Ankara yeşil ışık yakacaktır Kuzey Irak'ta ikinci cephenin açılmasına... Hem de mart ayı bitmeden..." (Valla, yiğidi öldür hakkını yeme: Tam da Altan'ın dediği gibi, "yine demokratik bir irade gösterisiyle" oluyor bu iş: Baksanıza, Genelkurmay Başkanı Özkök'ün sözleri, ikisi de "tezkere muhalifi" olan Meclis Başkanı ve Muhalefet Lideri tarafından nasıl da övgüyle karşılandı; "demokratik içeriği" nedeniyle...)

Gündüz Aktan (Radikal): "Savaş yine olacak. Tezkerenin reddi savaşı önlemeyecek. Sorun, bu karar nedeniyle Kuzey Irak'ta ve genelde tüm Ortadoğu'da Türkiye aleyhine meydana gelecek gelişmelerden kaynaklanıyor. Kısa zamanda geriye dönmezsek bunları engellemek artık imkânsız olacak. Sn. Arınç oylama cetvelini iyi korusun. Yarınki kuşaklar bu durumun sorumluluğunun kime ait olduğunu bilmek isteyecektir. Şu anda iktidar koltuğu boş. Cesaret lafta ya da pozda değil. Boşluğu doldurmak için bir Meclis Başkanı, dört bakan ile 15-20 milletvekilinin AKP'den atılması lazım." (A.G.)

Sabah'ın teknik servisindeki meslektaşlara teşekkür

Sabah'ın "orta sayfa"sını hazırlayan "teknikçi" meslektaşlara, yaptıkları bir hatadan dolayı teşekkür etmek istiyoruz. Çünkü onlar, Sabah yazarı Mehmet Tezkan'ın 1 Mart cumartesi (yani tezkerenin Meclis'te oylanacağı gün) yazdığı yazının aynısını yanlışlıkla 4 Mart salı günü tekrar yayımladılar ve ortaya çok hoş bir manzara çıktı. Onlar olmasaydı, Tezkan'ın tam oylama günü şu satırları yazdığını fark edemeyecektik:

"Meclis tezkereyi onaylar mı? Büyük bir olasılıkla onaylar.. Sorun görülmüyor.. Ya reddederse? Pazartesi günü görün gümbürtüyü... Faizi de kuru da kimse tutamaz.. Bu da yine işsizlik demek, yine sönen ocaklar, kapanan kepenkler demek.. 2001 yılından daha büyük kriz demek.. Türkiye tek başına kalıverir.. Ne Avrupa sahip çıkar, ne başka bir ülke.. Dönüp bakan bile olmaz.." (NOT: Siyahlar Mehmet Tezkan'a ait.)


7 Mart 2003
Cuma
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED