AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kuşun Ölümü

Hece edebiyat dergiciliğinde büyük adımları atıyor, yaptığı yayınlarla bu sahaya önemli katkılarda bulunuyor. Her şey bir yana, sadece çıkardığı özel sayıları söz konusu etsek nasıl büyük bir emek çekildiği görülebilir. Bu bana eski Türk Dili dergisinin özel sayılarını hatırlatıyor. Bilenler bilir o sayıları zamanla piyasadan çekilmiş, müracaat kitabı olduklarından sahaf çeşitleri arasına girmişti. Hece'nin özel sayıları da önümüzdeki yıllarda aynı işlevi görecektir.

Dergi son yıllarda sayfa sayısını da arttırdı. Ayrıca hemen her sayısında bir veya iki sanatçı üzerinde ağırlıklı olarak duruyor; onlarla yapılmış söyleşiler, tanıtım ve tenkit yazıları yayımlıyor.

Yetmiş beşinci (Mart 2003) sayısında şair İhsan Deniz için bir dosya düzenlenmiş. İhsan Deniz bu yıl Hurûfî Melâl adlı kitabı ile TYB ödülünü aldı. Ödül almasa bile seksen sonrası Türk şiirinde tuttuğu yer, yaptığı katkı, irfanî şiirden vermediği taviz, tezlerinin ardında ısrarla durması ve düşüncelerini şiire taşıması ile böylesi bir ilgiyi çoktan haketmişti.

Bu yazıda Hece'de öteden beri şiirleri yayımlanan Faruk Uysal üzerinde durmak istiyorum.

Bir şiir eleştirmeni değilim, Faruk Uysal şiirini tartıp değerlendirme bana düşmez.

Lakin Yunus Emre'nin söylediği gibi:

Sevdiğimi demez isem
Sevmek derdi beni boğar

Faruk Uysal nümayişi ve numarası olmayan, içtenliğe dayalı bir şiir yazıyor. Kapısını açık tutuyor, safrasını atmış ve berrak bir sadeliğe ulaşmış.

Bu sayıdaki şiirin adı: Kuşun Ölümü.

İsmet Özel'in de aynı adı taşıyan, 1962 tarihli dokunaklı bir şiiri vardır. İçinde Kuş öldü/ Küçük bir yorgunlukta ölmeden önce gibi harika mısraları vardır.

Savaşın kara ve kıllı pençesinin kapımızı tıklattığı şu günlerde, en iyisi gevezeliği kesip şiirle okuru başbaşa bırakmak:

KUŞUN ÖLÜMÜ

Karanlığın kana karışan bir zehir gibi
kış odalarında, ruhlara sirayet ettiği günlerde
istasyonlarda bir çığlıkla gelişen akşamın
sessiziktir bedeli, bir çığlık gibi!

Çocuk sesleri artık çekilmiştir sokaklardan
bahçelere çıkılmaz, uçurtmalar uçurulmaz
cins isimler rüyalara girmez olmuştur çoktan

Şiddetin elindedir rüyaları süsleyen ne varsa
suyun sesi, baharın büyüsü, narın neşesi...
Bu dünya da rengarenk bir rüyadır aslında
ama tekinsiz gece tırmandı çıktı merdivenleri
karardı, kenar düştü rüyaları süsleyen ne varsa

Kendi macerasına bile kahraman olamamış
ağlayamamış, ağlasa gözyaşını durduramazmış
gülememiş, gülse sevincini bilen olmazmış
cins isimlerden bir isim olarak kuş ölmüş!

Söyleyin bu insanlar neyi sevsin şimdi
neye inanırsan sonsuz ve mavi
çünkü ölmüştür gökyüzü, ölmüşse kuş!


12 Mart 2003
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED