|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Böylesine caf-caflı bir başlığı okuduktan sonra "Artık gerisini okumaya ne gerek var?" denileceğini sanıyorsunuz değil mi? Hayır, çokluk kimse böyle demez ve şu anda sizin de denemekte olduğunuz gibi "Altından ne çıkacak bakalım?" deyu, okur hemen başlığın altına doğru usulce süzülmekten kendisini alamaz. Meraklanmayınız bu sefer kimsenin hevesini boşa çıkarmayacağım; bütün mesaimi bu başlığı bulmaya harcadığım halde ne yapıp yapıp altını da doldurmaya gayret edeceğim. Ama önce yahudi dilbilimci Noam Chomsky'nin şu değerlendirmesine birlikte göz atalım: — "Bir yanda bilim ve matematik, öte yandan da insan bilimleri ve sosyal bilimler arasında gözle görülür genel bir fark vardır. Bu ilk başta tahminî bir kavram olmakla birlikte, gerçektir. Birincisinde dürüstlük faktörleri ideolojik faktörlerden üstündür. Bilim adamları daha dürüst insanlar olduğundan değil. Yalnızca, doğa sert bir öğretmendir. Fransız İhtilali'nin öyküsü hakkında istediğiniz sürece yalan söyleyebilir ya da çarpıtabilirsiniz ve hiçbir şey olmaz. Kimya'da yanlış bir kuram öne sürerseniz, yarın reddedilir. Basında okuduklarınızın aksine, bilimsel deneylerde sahtecilik çok marjinal bir olgudur ve hemen anlaşılır. Bunun nedeni de çok basittir: insanlar deneyi tekrarlarlar. Sonuçları ve bunlara yol açan düşünce sistemini kontrol etmek onların görevidir." (22 Temmuz 1992) Robert F. Barsky'nin "Noam Chomsky: Bir Muhalifin Yaşamı" adlı eserinden aktardığım bu satırlarda, önce, Chomsky'nin biri miktarla, diğeri zamanla alâkalı katılmadığım iki yargısına işaret etmek isterim: 1) Doğa bilimcilerinin sahtekârlıkları ile sosyal bilimcilerin sahtekârlıkları arasında birincilerin lehineymiş gibi görünen niceliksel sonucun, Chomsky'nin şikayetlerini doğrulamaya hizmet etmekten öte bir kıymeti yoktur. Sahtekârlık hesaba gelmez çünkü! (Vakti olanlar doğabilimcilerinin sahtekârlıklarını saymaya koyulabilirler!) 2) Doğa bilimlerindeki sahtekârlıkların birkaç deneyle ve kısa zamanda (yarın?) ortaya çıktığına inanmak mümkün mü? Sadece Fransız İhtilali'nin değil, mesela canlıların veya evrenin kökenine dair de istediğiniz kadar yalanlar söyleyebilirsiniz ve merak etmeyin kimse sizi kolay kolay reddedemez! Reddetse n'olur? Siz söylemeye devam edersiniz. Şİmdi, bu iki hususa işaret ettikten sonra en başta tarih, siyaset ve iktisat gibi bilimlerin konusu olan alanlarda olguları çarpıtma ve muhatapları yönlendirme imkânlarının kısa vâdeli çıkarlara ulaşmaktaki etkin rolünü teyid edebiliriz. Sözgelimi şu anda ABD-İSRAİL ekseninin mevcudiyetinden ve ABD yönetimindeki etkin isimler arasındaki yahudi kökenli kimselerin çokluğundan kimse şüphelenmiyor. Nitekim Taha Kıvanç'ın daha geçtiğimiz Salı günü "Korkularım doğrulanıyor" (6 Mayıs 2003) başlıklı yazısında bu konuda önemli bilgiler yer almıştı. Ancak siyaset öyle bir muamma ki çok kısa zamanda çok şey değişebiliyor. Sözgelimi Bush iktidara geldiğinde tam aksi yazılmış ve ben de saf saf bu bilgileri doğru kabul etmiştim. Mesela üşenmeyiniz de Virna BANASTEY'in İstanbul'daki Yahudi cemaatince neşrolunan bir gazetedeki "Kovboyun Yahudilere yaptıkları" başlıklı yazısında yer alan şu satırları lütfen okuyunuz: — "Hükümette ilk kez bir zenciye görev veren Cumhuriyetçi başkanın [Bush'un] yönetiminde birçok azınlık grubunun temsilcisi de yer alıyor. Afro-Amerikan, Hispanik, Asyalı-Amerikan gibi azınlıkların temsil edildiği hükümette, daha önceki hükümetlerin aksine hiç Yahudi bulunmuyor. Özellikle bir önceki Clinton yönetiminde yer alan Yahudiler'in sayısı göz önünde bulundurulduğunda, bu durum daha çarpıcı ve dikkat çekici bir hale geliyor." (31 Ocak 2001) Virna Banastey'in verdiği bilgiler, üzerinden bunca zaman geçtikten sonra tekrar okunmaya ve tahlil edilmeye değer; hele hele koca bir 11 Eylül hadise-i muazzamasından sonra?!? Ben "Kovboyun Yahudilere yaptıkları" başlıklı yazıyı okuduğum tarihlerde kendimce kovboyun yahudilere ne yaptığını ve yapabileceğini ciddi ciddi merak etmiştim; ama aradan iki yıl geçtikten sonra bakınız neler oldu? Bir de ne göreyim, onto-stratejik konumu gereği İsrail birdenbire bütün özsuyunu episteme-lojik kökenlerinden alıvermeye başlamamış mı?!?! Siyasette söylenmeyenler söylenenlerden daha önemli demekki! Gülmeyin, ben gayet ciddiyim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |