Reformların uygulanmasında da kararlı olduklarını vurgulayan Gül, "Bazen alışkanlıkları birden atmak kolay değildir; ama eğer bu bilinçli bir direnç haline gelirse, o zaman suç teşkil eder" dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye ile müzakerelere 2004 yılı sonunu geçirmeden başlayacağına inancını dile getirirken, Türkiye'nin esasen Kopenhag kriterlerine yabancı olmadığını, geçmişinde tolerans olan, her türlü dine ve inanca saygısı olan bir gelenekten geldiklerini vurguladı.

Gül, Devlet Konukevi'nde Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun 2. olağanüstü toplantısında yaptığı konuşmada, AB'nin, Türkiye ile müzakerelere 2004 yılı sonunu geçirmeden başlayacağına inancını dile getirdi. ''Türkiye ile AB arasında şu anda olumlu bir konjonktür var, bunu en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir'' diyen Gül, ancak bundan Türkiye'nin otomatik olarak müzakerelere başlayacağı anlamının çıkarılmaması gerektiğini vurguladı.

Çoğu kriteri tamamladık

Türkiye'nin uyması gereken Kopenhag kriterlerinin esasen Türkiye'ye yabancı olmadığını ifade eden Gül, şunları söyledi: ''Geçmişinde, geleneklerinde tolerans olan, hoşgörü olan, insanlara gerçekten saygısı olan bir geçmişten geliyoruz. Her türlü dine ve inanca saygısı olan bir gelenekten geliyoruz. Kiliseyle camiin, sinagogun aynı dönemde yapıldığı, insanların hiçbir baskı altında kalmadan, inançlarını, ibadetlerini özgürce yaşadığı bir gelenekten geliyoruz. Asimilasyon eğilimlerinin olmadığı bir geçmişi taşıyoruz."

Kriterlerin pek çoğunun tamamlandığını belirtirken, tüm bu çalışmaların Türk halkı hak ettiği için yapıldığını hatırlatan Gül, bu çerçevede gelecek haftalarda halen Adalet Bakanlığı'nda bulunan yeni reform paketini de meclise sevk edeceklerini belirtti. "İyi bir demokrasiyi gerçekleştirmek için bir taraftan temsili demokrasi, bir taraftan da katılımcı demokrasiyi gerçekleştirmemiz gerekir'' diyen Gül, "Hükümetimiz, samimi olarak sivil toplum örgütleriyle işbirliği içinde olma arzusundadır" diye konuştu.

Cesur adımlar atmalıyız

Düşünce ve ifade özgürlüğü önünde hala bazı engellerin bulunduğunu, bunların da bazı korku ve vehimlerden kaynaklandığını belirten Gül, huzur içinde yaşanan bir ortamı zedelemediği sürece, her türlü fikrin, inancın, dinin serbest olması gerektiğini kaydetti. Gül, "Modernleşme yolunda geri dönüşü mümkün olmayan bir ortamda, Türkiye'nin kendisine güvenmesi gerekir. Cesur adımlar atmamız gerekir" ifadesini kullandı.

Reformlara direnç suçtur

Kanunların çıkartılması kadar uygulanmasının da önemli olduğuna işaret eden Gül, ''Eğer meclisten geçen yasalar kağıt üzerinde kalacaksa, bunlar sadece gösteriş, makyaj malzemesi gibi kalacaksa, bunların hiçbir anlamı yok'' dedi.

Gül, hükümetin bu konuda kararlı olduğunu ifade ederken, "Bazen alışkanlıkları birden atmak kolay değildir, ama eğer bu alışkanlığın da ötesinde, bilinçli bir şekilde direnç haline gelirse, o zaman da suç teşkil etmektedir. O açıdan hükümetimiz, bunun farkındadır ve kanunları uygulamakta da kararlıdı" diye konuştu.

Bu çerçevede kamu yönetimi reform tasarısı hazırladıklarını söyleyen Gül, "Bununla yapmak istediğimiz şey, Türkiye'yi şeffaf, açık ve herkesin ne olup bittiğini takip edebildiği bir ülke haline getirmektir" dedi.

Gül, insan hakları denildiğinde, toplumun bütün kesimlerine, ırk, din, dil ayrımı yapmadan yaklaşılması ve Türkiye'deki bütün sorunların her türlü kompleksten uzak şekilde ele alınması gerektiğini sözlerine ekledi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen ise İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi'ne yapılan baskını eleştirdi. İHD'nin 17 yıllık birikimine el konulduğunu belirten Önen, bu belgelerin derhal iadesini talep etti. Önen, hükümetten bu olumsuzlukların giderilmesi için net bir tavır sergilemesini istedi.