AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İntihar saldırısı ve siyasi intihar

Endişe verici olan sadece akan kan ya da yerküreyi kutuplaşmaya davet eden siyasi gelişmeler değil, aynı zamanda bunun arka planında, yani zihinsel alanda olup bitenler...

İlk sinyaller 11 Eylül sonrasında gelmiş, münferit de olsa, ABD'de de camilere, Müslüman işyerlerine saldırılar olmuştu. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde Müslümanlar'a yönelik tepki kampanyalarına katılma davetleri yapılmış. Kimi yazı ve beyanlar, suçlu-suçsuz ayrımı yapmaya kalkmanın terör karşısında zaaf olduğunu haykırmıştı.

Öteki tarafta, "Arap haber ajansları terör araçlarını şehit ilan etmekte"; Müslüman yazar ve entellektüeller uçakların kaçırılmasını ve kamikaze saldırısını haklı çıkarmaya çalışmaktaydı.

Batı'nın "egosantrik" ve "dışlayıcı", yüzü ne denli meşrulaşmışsa; İslam diyarında Batı'ya yönelik öfke en ılımlılarda bile hırçın yüzünü o denli açık etmişti.

Irak savaşı bir parantez oldu.

Ve Suudi Arabistan'daki intihar saldırısıyla o parantez kapandı. 11 Eylül saldırısından bir hafta sonra bölgenin ve dünyanın önündeki risklere ilişkin şunları söylemiştik:

1. Terör eylemlerinin "globalleşmesi", arkasında dışlanmış kesimlerden önemli "kitle desteği" bularak "siyasal ve ideolojik bir ifade aracı" haline dönüşmesi...

2. İslami hareketin kendi içinde ve kendisine yönelik olarak simgelediği çarpıklıklar açısından uluslararası arenanın önemli aktörlerinden birisi olması. Diğer bir deyişle "İslami kimliğin dünyanın birçok sıcak noktasında direniş ve isyan merkezli bir siyasi kimlik haline gelmesi" ve her geçen gün biraz daha globalleşmesi...

3. Hepsinden önemlisi "bu yaygınlaşma ve bu şiddetin büyüyerek meşrulaşması" ve bunun "global düzenle her geçen gün artan eşitsizlik ve adaletsizlik tarafından beslenmesi"...

Suudi Arabistan'da olup bitenler bu tespit ve riskleri yeniden akla getiriyor.

Dünyadaki ekonomik kutuplaşma ile onun beslediği kültürel kutuplaşmanın üstüste oturmasıyla oluşan, ezilen kimlikleri siyasileştirip kaynaklarını sterilleştiren "esas tablo" bu olup biteni belki açıklıyor ama doğrulamıyor; "ezilmişlik-kimlik-şiddet" ilişkisi keza...

Oysa tehlike açık:

Silahın silahı davet etmesi... Milliyetçiliklerin, köktenci zihniyetlerin azma ihtimali...

Ünlü bir hukuk profesörü olan Halid Ebu Fadıl gerilimin en sıcak günlerinde şunları söylerken haksız mıydı ?

"Bugün ABD'de bile yerel İslami merkezlerde ya da üniversitelerdeki öğrenci organizasyonlarında etik dışı, savaşçı ve fırsatçı vaazlar duymak mümkün. Bu çağdaş oryantalizmdir. Hüsrana, dışlanmaya, öfkeye ve cahilliğe demirleniştir. Bu inanç sistemi sadece modern dünyanın eğilimlerinden değil, kendi miras ve geleneklerinden de uzaklaştı. İslam ülkelerinde özeleştiri yapmayı, kendi içine bakmayı başaramayan, suçu yansıtan, gereksiz ve aşırı özgüven sahibi ve kibirli bir kültür yaratılıyor..."

Bu tabloyu globalleşmeyle artan oranda fakirleşen, ezilen, dışlanan, kullanılan bir kültürün, kimliğini "farklılık, haklılık, isyan bayrağı" olarak kullanması üretmektedir.

Ve bu "üretim" ABD'nin İslami dünyayı kullanmaya, radikalleştirmeye yönelik faydacı politikaları" tarafından alabildiğine körüklenmektedir.

Bugün "terör ve şiddet"in "siyasi ve ideolojik bir ifade" olarak kullanımının son bulması, ezilmişlik duygusunun telafisi ve baskının azaltılmasıyla mümkündür. Gitgide çatışmacı hale gelen İslam siyasi kültürünün kendi özünü bulması, kendi içinde farklılaşması, bu farklılaşma üzerinden çağdaş değerlere entegre olması ancak bu yolla sözkonusu olabilir..

Hukuku geri plana iterek, suçlu ile çevresini özdeş kılan bir saldırı furyası "homojenleşme"yi azdırır, hatta çılgınlaştırır.

Umarız tanık olduğumuz böyle bir gelişmenin ilk adımları değildir.


15 Mayıs 2003
Perşembe
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED