|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Düne kadar ben de öyle düşünüyordum: Meslekî kıskançlık... Türk basınından büyük bir çoğunluk, Wolfowitz'le önemli bir röportaj gerçekleştiren Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand'ı kıskanıyor. Öyle mi gerçekte? Ortalıkta Çandar'la Birand'ın yerinde olmaya can atan, gizliden gizliye Amerikalılar'ca "ciddiye alınmayı" kollayan bir sürü adam var; her renkten, her tondan, her ideolojiden meslektaşımız... Bunlar, Wolfowitz'in "aslında ne dediğini" tartışmak yerine, iki güzide refikimize saldırmayı tercih ediyor. Cengiz de haklı olarak kızıyor: "M. Ali Birand'la birlikte gerçekleştirdiğimiz, yankıları bir süre daha süreceğe benzeyen Wolfowitz mülakatını anlayan anladı; anlamayan anlamadı; anlamak istemeyenler veya anladıklarından hoşlanmayanlar çirkinleştiler. Böylelerini ibretle izledim." Ben Çandar'ın tavsifiyle, kendimi "Wolfowitz mülakatını anlayan, ama anladığından hoşlanmayanlar" grubuna dahil ettiğim için, rahat konuşabilirim. Ortada gerçekten önemli bir "gazetecilik başarısı" var. Kimse bunu, şu ya da bu şekilde speküle etmemeli. Çandar'ı mesleğinde başarılı kılan özel (ayrıcalıklı) koşulları tartışmıyorum ama, Wolfovitz'le dostluğunun, neredeyse "senli benli" ilişkilerinin onu diğer meslektaşlarından daha "avantajlı" bir konuma getirdiğini de teslim etmek lazım... Evet, Wolfowitz'i doğru okumalıyız. Çandar da bu çabayı gözetmesini istiyor Türk entelijansiyasından. Önceki gün yayımlanan "Wolfowitz'in açıklaması; Türk Baasçı-İslamcı beraberliği" başlıklı yazısı, bu çabayı gözetmek isteyenler için bir kılavuz niteliğinde. Çandar, "Bizimle uğraşacağınıza, ortadaki mesajı kavramaya çalışın" demeye getiriyor. Haklı... Haklı da, Çandar'ın izahatları Wolfowitz'i doğru anlamamıza yardımcı olmuyor. Wolfowitz, "Ben Türkiye özür dilesin demedim, öne çıkıp hata yaptığını söyleyen bir Türkiye'den bahsettim" demiş. Bunları Çandar naklediyor bize. Sanki herşey bir "çeviri hatası"ndan ibaretmiş gibi, Wolfowitz'in sitemini eklemeyi de ihmal etmiyor: "Anlaşılan, İngilizce Türkçe'ye çevrildiğinde, önemli anlam farkları doğuran sonuçlar çıkabiliyor." Çandar, "İsterseniz, bu söylediklerinizi yazılı olarak nakledebilirim" demiş. Wolfowitz de "memnun olacağını" söylemiş. Gerçekten Wolfowitz'i memnun edecek bir yazı. Bu yazıyı okumasaydım, Çandar'a yönelik suçlamaların "meslekî kıskançlık"tan kaynaklandığını düşünmeye devam edecektim. Ama Çandar öteye geçiyor, hem "çeviri hatası"ndan kaynaklanan sorunları gideriyor, hem de Wolfowitz'in açıklamalarını tevil ediyor. Örnek mi? "Wolfowitz'in TSK'ya 'Liderlik görevini yapmadı' diye sitem etmesini 'Vay sen bizim demokrasimize dil uzatıyorsun' diye tepki vermek yine bize has bir kurnazlık. Wolfowitz, TSK'nın kendi uzmanlık alanında liderlik yapmadığını söylüyor. Konu 'bayındırlık' olsa idi, mantıken Bayındırlık Bakanlığı'nın liderlik yapması beklenmez miydi?" "Tevil" gayretinin Çandar'ı ne hallere düşürdüğünü görüyor musunuz? Konu bayındırlık olsaymış, mantıken Bayındırlık Bakanlığı'nın liderlik yapması beklenirmiş. Ne yani, TSK parlamentodan çıkacak kararlara mı "liderlik" yapacaktı? Tuhaf... Bunu söyleyen, "Silahlı Kuvvetler"in siyaset üzerindeki ağırlığını (icra ettiği rolü) en iyi bilen/bilmesi gerekenlerden biri üstelik... Gerçekten çok tuhaf...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |