AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Gösterinin öfkesi

Zor bir şey olmalı bu. Ortalıkta pür-neşe bir görüntüyle dolaşmak, yaramaz çocukların sonsuz şımarıklık hakkından doğan afacanlıklara bürünerek daha izlenir olmaya çabalamak hakikaten zordur herhalde. Hiç gülesin yokken mesela "hayat bayram olsa" tadında ardı gelmez kahkahalar atmak durumunda olmak.

"Parlak numaralar" eşliğindeki "hayat ne güzel" hallerini çok sevimli, çok parlak, çok enerjik biçimde sunmak ve aynı zamanda sahip olunan "üstten bakan, üstün insan" havasını da sarsmayarak, şaşırtmak herkesi, tam da kendinden beklendiği üzere.

Ama pek tabii olarak karşılıksız değildir bütün bunlar, bu efor sarfetmeler.

Mızıklanma, keyif kaçırma

Hanım hanımcık pileli etekler ya da takım elbiselerle sunumunu yaptıktan sonra köşesine çekilerek, zamanın en yüksek dozlu hafiflik gösterisi sayılan, şarkılara sallanarak eşlik etme dönemine küçük bir selamla, "Kumanda'nın tuşunda nasıl daha uzun süre kalabilirim"in hesabını yapan şov sahiplerini yüce gönüllülükle bağrınıza basmanız, mümkünse onlar için endişelenmeniz, bu göz kamaştırıcı performans için avuç patlatırcasına alkış tutmanız gerekiyor, bunun karşılığında.

O kadar olmasa da, seyircinin üstünü başını çekiştirmeye, alay etmeye, bazen daha da ileri giderek hafif yollu fiskelere varan yapış yapış hareketlere, 'şov sahipleri'nin hemen hepsinde bir meslek hastalığıymışçasına varolan devasa belden aşağı söyleme karşılık, saflıkla da olsa söylenmemeli, keyif kaçıran mızıkçı durumuna düşmemelisiniz örneğin.

Aksi takdirde gerçeği nasıl görüyorsa, öyle söyleyen çocuklar gibi patavatsızlıkla suçlanmanız, olmadı büyüklerin mahkemesinde tesbit edilen cezaya rıza göstermek zorunda kalanlara benzemeniz işten bile değildir.

Durum bu. Yani susmadınız mı, gösterinin yüce hükümdarı tarafından itiliverirsiniz köşeye. Cezası da gösteride hiçbir rol kapamamak, 'yokmuş gibi yapılarak' yanınızdan geçip gidilmek olacaktır.

Nasıl olacaktır, şöyle olacaktır:

Çayını eline alıp...

Mehmet Ali Erbil'in katıldığı bir market açılışında hayranının onlarca kameranın önünde 'Memedalibey, Memedalibey, o kızı niye bıraktınız, ne güzel kızdı, yazık ettiniz' saflığındaki sorusuna, gülümsemesi yüzünde donmuş vaziyette bir bakış atıp yanından yürüyüp gitmesi şeklinde tezahür eden, hal diliyle tartaklama durumu oldukça manidardır mesela.

'Şov' adamlarının da üstüne espri patlatamayacakları, bol müstehcen cümleleri birbiri peşisıra döktüremeyecekleri, allanmış pullanmış göndermeler yapamayacağı mevzuların da var olması bakımından yani.

Bir de duruma başka tarafından bakılırsa...

Neşeden çıldırmaktan, deliler gibi eğlenmekten yorulur insan herhalde. Bir yerde açık verir mutlaka yani. Ve bir elinde sabah çayı balkondan bakarken veya gecenin bir yarısı uyandığında aklına ilk gelenlerle kendi kendine verdiği açıklara benzer bir açık olur bu.

Ve bilmeden şov adamının açığını yakalayan saf hayrana da kala kala gösterinin öfkesi kalır.

Öyle olur yani.


15 Mayıs 2003
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED