AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Ağzım bir karış daha açıldı

Nasıl bir grup bu böyle? Artık teke inmiş süpergücü kullanarak dünyayı yöneten Washington'daki grubu kast ediyorum... Herbiri iyi yetişmiş, çoğu doktoralı, hep iyi görevlerde bulunmuş insanlardan oluşuyor grup. Ancak altlarını biraz kazınca, İngilizlerin "Parlamento'nun babası" diye andıkları İşçi Partili milletvekili Tam Dalyell'in 'Kabalist' dediği tipler ortaya çıkıyor.

'Kabalist' sözcüğünü hangi anlamıyla ele alırsanız alınız, karşınıza 'gizli ve esrarlı işler çevirenler' tablosu mutlaka çıkıyor... İngiliz politikacı Dalyell, dünyayı esrarengiz işlere meraklı bir grubun yönettiği iddiasında...

'Esrarengiz' sıfatını hak ettirecek yeni bir ayrıntı ortaya çıktı. Grubun öndegelenlerinin 'fikir babası' Prof. Leo Strauss 'ezoterizm' meraklısıymış ve bu merakını eski metinlerin satır aralarını okuyarak giderirmiş... Strauss, "Kadim filozoflar gerçeğini ancak bir avuç insanın anlayacağı, geniş kitlelerin gözüne çarpmayacak esrarlı fikirlerini kitaplarında saklamışlardır" der ve etrafındakilere de benzer biçimde davranmalarını, ellerindeki bütün kartları karşıdaki kişilere göstermemelerini tavsiye edermiş..

Bazılarınız, Irak'ta savaşa doğru gidilen süreçte yazdıklarımın Washington'daki lobi üyeleri tarafından dikkatle takip edildiği hissine kapıldığımı fark etmişlerdi. İster misiniz, o hissim doğru olsun... Şimdi de, gözümün önünde, yazılarımı didik didik ederek, "Acaba burada neyi gizledi?" diye kafa yoran birilerinin varlığı canlanıyor...

Leo Strauss, Nazi zulmünden Almanya'dan Amerika'ya kaçarak (1937) kurtulmuş bir bilimadamı. Uzun yıllar Şikago Üniversitesi'nde siyaset felsefesi alanında öğrenci yetiştirmiş Strauss... Doktora öğrencilerinden biri, babası 1920'de Polonya'dan Amerika'ya göçmüş olan Paul Wolfowitz... Wolfowitz doktora tezini 1972'de tamamlamış... Tanıyanları, "Paul'ün üzerindeki en ciddi etkilerden biri hocası Strauss'tur" demekte...

Şu görüşleri günümüzde olup bitenleri ne denli yansıttığı üzerinde düşünerek okumakta yarar var: "Strauss, iyi bir devlet adamının karar verme gücü olması ve dar bir çevreye dayanması gerektiğine inanırdı. Ona göre, Kralın kulağına fısıldayan kişi Kraldan daha önemlidir. Öyle bir maharetin varsa, toplumun önünde söylediklerinden aynı biçimde sorumlu olmazsın."

Bir diğer özelliğini daha öğrenelim Strauss'tan etkilenen insanların: "Düşmanının seni aldattığını bil, sen de onlarla aynı kanaatteymişsin gibi görün, ancak gizlice kendi görüşün istikametinde ilerle." Strauss, Eflatun'a ait olduğu bilinen 'asil yalanlar' doktrinine de inanırmış. "Filozoflar sadece topluma değil, güçlü politikaclara da gerektiğinde asil yalanlar söyleyebilirler..."

Bu fikirlere sahip olan birinin öğrencileri aktif hayatta ne yapar? Siz isterseniz bu sorunun cevabını savunma bakanlığının iki numaralı koltuğunda oturan Wolfowitz üzerinden vermeye çalışın, ben de size Prof. Strauss'un belki de en önemli öğrencisi Abram Shulsky'nin kariyerinden söz edeyim. Shulsky de, Wolfowitz ile birlikte (1972) doktorasını tamamlamış... Önce Senato'nun istihbarat komitesinde görev almış, sonra Ronald Reagan başkan seçilip arkadaşları yönetimde görev alınca o da savunma bakan yardımcısı Richard Perle'ün yanına geçmiş. Şimdi de, savunma bakanlığında 'Özel Planlar Dairesi'nin başında Shulsky...

Washington'daki siyasi gazetecilerin en kıdemlilerinden Seymour Hersh, "Wolfowitz'in özel istihbarat biriminin başı" diyor onun için... Hani hocaları Strauss, "Önemli yazarlar her şeyi açıkça yazmazlar, satır aralarını okumalısınız" demişti ya, Shulsky'nin başında bulunduğu birim de nerede ne olduğunu aynı yöntemle tâkip ediyor... Askerî istihbarat (DIA) ve CIA'yi bir kenara itmiş birim, Irak muhalefeti lideri Ahmad Chalabi'yi de Shulsky ve adamları yönlendiriyormuş...

Shulsky ile birlikte çalışmış bir istihbaratçı, Vincent Cannistraro, "Bu grubun mensupları birbirlerine sımsıkı bağlıdır ve beraber çalışırlar. 1980'den beri bu böyle, ama ancak şu sıralarda olayları etkileyebilir hale geldiler. 11 Eylül ellerine fırsat sundu, şimdi kendilerini Cennet'te hissediyorlar" demekte.

Kendini öğrencilerine adamış bir hoca, görüyorsunuz, dünyanın çehresini değiştirecek bir yol açabiliyor. Strauss'tan etkilenenler (Bunlara, 'Straussian Movement' diyor Hersh) arasında, Wolfowitz dışında Weekly Standard dergisi yönetmeni William Kristol ile askerî istihbarattan sorumlu savunma bakan yardımcısı Stephen Cambone de bulunuyor...

Washington'daki etkili grubun zihniyet dünyasını etkileyen Strauss'un fikirlerini savunan kıdemli bir öğretim üyesi, "Devlet yönetiminde gizliliğin gerekli olduğunu sağduyu da söylemez mi?" diye sormuş ve eklemiş: "Yönetimdekiler gizliliğe, sıkı ağızlı olmaya önem vermek zorunda; gerçeği söylersen düşman da yararlanır..." Galiba, bizim literatürde, buna 'takiye' deniyordu...

'Takiye' sözcüğünü, siyasî literatürümüze bir daha çıkmamacasına sokmak üzere Hasan Cemal'in kulağına fısıldayan Harold Rhode da Wolfowitz'in yakını ve savunma bakanlığında çalışıyor... Rhode da Strauss'un öğrencisi olabilir mi?

Gruba 'hayranlığım' her geçen gün artıyor...


15 Mayıs 2003
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED