AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İnsani ve siyasi bilanço

10 günlük "insani bilanço" ortada: Resmi açıklamalara göre her iki taraftan 650 ölü asker, 17 kayıp asker, 5000 yaralı. Bombalanan üç sivil yerleşim merkezinde çoğu çocuk yaklaşık 150 ölü, yüzlerce yaralı, yok edilen kentler, onarılmaz hale getirilen insan ruhları...

Savaş sürdükçe bu bilanço daha ağır hale gelecek, insanoğlu belleğinin acı ve kara sayfaları arasında ayrı bir yer tutacak...

10 günün "siyasi bilanço"su ise biraz daha az acıtıcı...

Çünkü tepesinde hem savaş alanında hem oradan uzak diyarlarda insan onurunun, insani değerlerin direnci yer alıyor...

Bu direncin ciddi sonuçları var:

Bir kere imha kabiliyeti ne olursa olsun, teknolojik gücü yüksek silahların ve para sahiplerinin bu imkanlar aracılığıyla hiçbir yere "efendi olamayacakları"nı, hedef aldıkları kültürler, toplumlar karşısında, daha doğrusu tarih ve "oryantalizm"in zıt kutbu "kültürde kendine mahsusluk" ya da "tarihsellik" karşısında çaresizliğe düşeceklerini, güç oyunlarında bile "akıl", "insan", "kültür" ve "siyaset"in her şeyden ve herkesten belirleyici olduğunu orta çıkardı...

Demokrasinin, insani değerlerin, bireyleşmenin geldiği noktayı kanıtlarcasına, bizde kimilerinin aşağılamaya çalıştığı demokratik kamuoyunun sıkça unutulan anlamına ve değerine işaret etti.

Bir ara neredeyse savaşı engelleyebilecek bir güce ulaşan, aktörleşen bu kamuoyu, daha şimdiden Batı ülkelerinde, özellikle saldırganların ülkelerinde yarının siyasi tarihini yazmaya başladı. Siyaset sahnesinden silinecek isimler netleşmeye, evrensel nitelik taşıyacak yeni toplumsal hareketler belirginleşmeye başladı.

Daha şimdiden savaşın mimarlarından Richard Perle'ün istifası, ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'e açılan siyasi yaylım ateşi ortada...

Aslında yaşanan oryantalist postülanın iflasıdır... Ve bu iflas hem Irak'taki hem Batı'daki insan ve tarih merkezli direncin ortak sonucudur.

Etyen Mahçupyan'ın dünkü yazısında Kerem Balcı'nın tespitlerinden yola çıkarak kaleme aldığı, Rumsfeld'in "bizim delile ihtiyacımız yok; biz biliriz" sözlerine ve ABD silah gücünün Irak'taki insan direnişi karşısında düştüğü duruma binanen; "Biliyoruz çünkü bilmek bize mahsustur, bildiğimiz için güçlüyüz ve güçlü olduğumuz için ancak biz biliriz" şeklinde özetlediği oryantalist postüla, mutlak bir akılsızlık örneği olarak Bush yönetiminin ve benzerlerinin suratına patlayan bir tokada dönmüştür.

Tokadı atan "Irak insanı"dır. Hesabı soran "Batı insanı"dır...

10 günlük siyasi bilançonun tek verisi savaşa karşı verilen insani ve kitlesel tepkilerden oluşmuyor. Bu bilançonun muğlak ve karmaşıklığı sanıldığından daha fazla...

Şu, neredeyse çıplak bir gerçeklik haline dönüşmek üzere:

Sonucu ne olursa olsun savaş sonrası, "globalleşme sürecinde kısa, orta ve uzun vadede ciddi kırılmalar"a tanık olunacak...

Ekonomik açıdan kısa vadede ABD'nin bu yıl 500 milyar dolara ulaşması beklenen mali yıl açığının kapatılması için, yurtdışı tasarruflara yönelmesi, bunun yatırım mekanizmalarından, doların gücüne ve paritesine kadar bir dizi dengeyi etkilemesi kaçınılmaz görünüyor.

Dış ticaret hacminin daralması, bunun bir çok ülke için makro ekonomik dengeleri etkilemesi de ciddi bir ihtimal. Bir diğer gelişme de Türkiye gibi ülkelerin daha iç kaynaklara dayanan, "milli" tabir edilen ekonomik politikalara yönelmek zorunda kalacağı, bu durumun hem o ülkeler hem globalleşme süreci açısından getireceği yeni unsurlar....

Siyasi açıdan bakıldığında, soğuk savaşı takip eden yeni denge taşlarının bir daha yerine konulmamak üzere oynadığı artık açık. ABD'nin Avrupa ülkeleriyle oluşturduğu denge bundan böyle "tek kutup içi ilişkiler" yerine hızla "çok kutuplu ve çatışmalı bir düzen"e doğru ilerleyecek gibi gözüküyor.

Aynı şekilde "AB de şimdiki yapı içinde devam edemez bir aşamaya ulaştı". İngiltere'nin dışta kalacağı, daha küçük, "7-8 üyeli, mevcut koşullarda etkin olabilmek için ortak bir dış politikaya sahip olması gereken bir yapının ipuçları" görünmeye başladı.

Bu çerçevede NATO buharlaşmaya aday bir sorun...

BM ise muhtemelen yeni düzenin "hakem kurumu"nu değil, "rekabet alanı"nı oluşturacak...

Peki Türkiye?

Bu soruyu ve sorunu yarın tartışalım...


1 Nisan 2003
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED